Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 2013/14609 Esas 2013/30249 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
13. Hukuk Dairesi
Esas No: 2013/14609
Karar No: 2013/30249

Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 2013/14609 Esas 2013/30249 Karar Sayılı İlamı

13. Hukuk Dairesi         2013/14609 E.  ,  2013/30249 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi

    Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.

    KARAR

    Davacı şirket, tasfiye halinde olduğunu, tasfiye haline girmeden önce 1993 yılı başında Güney Afrika kökenli 11.773.405 ton kömürü 4 Mart 1993 tarihli fatura ile 765.271.USD karşılığında davalı şirkete sattığını, akabinde bu kömürün Türkiye iç pazarında satılması ve %50" şer hisse oranında adi ortaklık (joint venture) kurulması konusunda tarafların anlaştığını, kömürün yarı satış bedeli olan 382.635.USD" nın kendileri tarafından üstlenilmesi için bu miktarda davalı şirket tarafından kendileri adına fatura kesildiğini ve kendilerinin de davalı şirkete bu miktar kadar teminat mektubu verdiğini ayrıca gümrük ve nakliye bedeli olarak ödenen paranın yarısı olan 183.547.USD" ı davalı şirkete 11.03.1993 tarihinde ödediğini, 16 Nisan 1993 tarihinde kendilerinin tasfiye sürecine girdiğini, davalı şirketin 2 Kasım 1993 tarihinde dava dışı teminat mektubunu veren bankadan borcun ödenmediğini belirterek 382.635.USD bedelli teminat metubunun nakte çevrilmesinin istendiğini kabul edilmemesi üzerine davalı şirket tarafından dava dışı banka aleyhine ... Ticaret Mahkemesine 382.635.USD" lık teminat mektubunun ödenmesi istemi ile dava açıldığını, ve yargılama aşamasında bu davanın kendisine ihbar edildiğini, davalı yanında davaya müdahalede bulunduğunu ayrıca davalı ile aralarındaki adi ortaklık sözleşmesine uyulmadığı için gümrük ve nakliye bedeli olarak ödediği 183.574.USD" nın davalı aleyhine karşı dava açıldığını, ... Ticaret Mahkemesinin 27 Mart 1997 tarih ve AR 5434/94 sayılı kararı ile davalı şirket tarafından davadışı banka aleyhine açılan davanın kabulü ile açtıkları karşı davanın reddine karar verildiğini, verilen bu kararın kendileri tarafından adi ortaklıktan dolayı kömür satışından elde edilen gelirin %50 hissesi olan 618.104.USD" ın davalıdan tahsili istemi ile birlikte temyiz edilmesi üzerine ... İstinaf Mahkemesinin 02.03.2001 tarih ve 1997/AR/2098 sayılı kararı ile verilen kararın onanmasına ve 618.104.USD yönündeki talebp hususunda temiz makamı olarak ilk derece mahkemesi olarak karar verme hakları bulunmadığının belirtildiğini, böylece taraflar arasında adi ortaklık bulunduğu hususunun kesinleştiğini, davalının adi ortaklığa konu 11.773.405 ton kömürün satışından dolayı elde ettiği 1.236.207.USD gelirden %50 hisselerine düşen 618.103.USD" ile 183.547.USD" nın 24.11.1994 tarihinden itibaren, 434.447.USD"nın 13.06.1997 tarihinden itibaren 3095 sayılı Yasanın 4/a maddesi gereğince devlet bankalarının USD üzerinden açılan bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
    Davalı, davacıyla aralarındaki hukuki ilişkinin adi ortaklık olduğunu, davanın zamanaşımı, kesin hüküm ve esastan reddine karar verilmesini dilemiştir.
    Mahkemece, bilirkişi ek raporu da dikkate alınarak taraflar arasındaki adi ortaklıktan doğan kömür satışı nedeniyle %50 payın tahsiline ilişkin davanın, ... İstinaf Mahkemesinin 02.03.2001 tarihli kesinleşen kararından sonra BK." nun 137. maddesi gereğince 60 günlük süre içinde açılmadığı gerekçesiyle davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
    Taraflar arasında 1993 yılında yazılı sözleşmeye bağlanmadan kömür satışı ile ilgili olarak tesis edilen hukuki ilişkinin adi ortaklık niteliğinde bulunduğu tarafların ve mahkemenin kabulünde olduğu gibi, taraflar arasında daha önce görülüp ... İstinaf Mahkemesinin 02.03.2001 tarih ve 1997/AR/2098 sayılı kararı kesinleşen ... Ticaret Mahkemesinin 27 Mart 1997 tarih ve AR 5434/94 sayılı kararı ve tüm dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Adi ortaklık ilişkisinin varlığı kabul edildiği içinde olayda zamanaşımı süresinin dolup dolmadığının incelenmesi gerekir. Hemen belirtmek gerekir ki adi ortaklığın feshi ve tasfiyesi ayrı ayrı hukuki işlemlerdir. Ticari olsun/olmasın bir şirket akdine dayanan ve ortaklar arasında veya şirketle ortaklar arasında açılmış bulunan bütün davalar hakkında beş yıllık zamanaşımı uygulanır (BK. m. 126/4). Sözleşmeden doğan alacaklarda zamanaşımı alacağın muaccel olduğu tarihten başlar (BK. m. 128). BK." nun 101. maddesince, borcun muaccel olması, ifa zamanının gelmiş olmasını ifade eder. Borcun ifası henüz istenemiyorsa muaccel bir borçtan da sözedilemez. Adi ortaklıkta, ortaklığın son bulduğu tarihte davacının alacağını isteme hakkı, (ifa zamanı) doğar ve borç muaccel hale gelir ve bu tarihten itibaren zamanaşımı başlar. Somut uyuşmazlık itibariyle taraflar arasındaki adi ortaklığın tasfiye edildiği iddia ve bu konuda bir delil sunulmadığına göre, dava zamanaşımı süresinin henüz işlemeye başlamadığının kabulü gerekir. Ortaklığın sona ermesi başka bir şey, tasfiyenin yapılması ise başka bir olgu olup, tarafların birbirlerinden olan alacakları ancak ortaklığın tasfiyesi sonunda belirlenebilir, istenebilir hale gelebilir. Bu durumda dava konusu alacak adi ortaklık kapsamında yapılan bir işe ilişkin olmakla, bu alacağın adi ortaklığın mal varlığına dahil edildikten sonra taraflar arasındaki sözleşmeye uygun olarak tasfiyesi gerekir. Tasfiyenin de mahkemece bizzat yaptırılması gerekir. BK." nun 538. maddesinde belirtildiği gibi tasfiye, bütün hesapların görülüp ortaklığın aktif ve pasif bütün mal varlığının belirlenip ortakların birbirleri ile alacak verecek ve ortaklıktan dolayı olan ilişkilerinin kesilmesi yoluyla ortaklığın sona erdirilmesi, malların paylaşılması ya da satış yoluyla elden çıkarılmasıdır. Ortaklık sözleşmesinde hüküm bulunduğu takdirde tasfiyenin bu sözleşmedeki hükümlere göre yapılması asıldır. Böyle bir hükmün bulunmaması halinde ise tasfiyenin bu defa BK."nun 539. maddesindeki sıra takip edilerek yapılması gerekir. Açıklanan bu hukuki olgular karşısında öncelikle ortaklığın sona erdiği tarih itibariyle aktif ve pasif mal varlığı belirlenmeli, taraflardan ortaklık hesabını gösterir hesap istenilmeli, verilen hesapta uyuşmazlık çıktığı takdirde taraflardan delilleri sorularak toplanmalı, bu şekilde belirlenen varlığın ne şekilde tasfiye edileceği taraflardan sorulmalı, tasfiyede anlaştıkları takdirde ona göre karar verilmelidir. Taraflar tasfiye konusunda anlaşamadıkları takdirde, mahkemenin tayin edeceği tasfiye memuru marifetiyle tespit edilen ortaklık varlığının değerleri bilirkişi marifetiyle belirlenip, elde edilen gelirden veya belirlenen değerlerinden öncelikle ortaklığın borçları ödendikten sonra kalan kısmın taraflar arasında paylaştırılmasına karar verilmelidir.
    Mahkemece değinilen bu yönler gözetilerek işin esasına girilip hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken, zamanaşımı nedeniyle davanın reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır. Bozmayı gerektirir.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün davacı yararına BOZULMASINA peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 04.12.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.

    Hemen Ara