Esas No: 2011/14952
Karar No: 2012/11722
Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2011/14952 Esas 2012/11722 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
Taraflar arasındaki kadastro tesbitine itiraz davasının yapılan yargılaması sonucunda kurulan 11.02.2010 günlü hükmün Yargıtayca duruşmalı olarak incelenmesi ... ve arkadaşları tarafından istenilmekle, tayin olunan 14.09.2010 günü için yapılan tebligat üzerine duruşmalı temyiz edenlerden kimse gelmedi, karşı taraftan katılan ... Yönetimi vekili Avukat ... geldi başka gelen yok açık duruşmaya başlandı, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, gelenin sözlü açıklamaları dinlendi duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Daha sonra dosya içindeki tüm belgeler incelendi. Gereği düşünüldü:
K A R A R
Kadastro sırasında ... Köyü, ... Mevkii, 268 ada 18, 21, 22 ve 23 parsel sayılı sırasıyla 2786,30 m2, 4554,25 m2, 9166,68 m2 ve 2773,90 m2 tarla nitelikli taşınmazlar, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle, yine sırasıyla ..., ..., ... ve ... adlarına tesbit edilmiştir. Davacılar ... ve ... 27.01.2009 havale tarihli dilekçeleriyle, bu parsellerin davalılar ile ortak muris ...’dan tüm mirasçılara kaldığını, henüz paylaşılmadığını, davalıların kadastro sırasında bu yerleri kendi adlarına yazdırdıklarını, tesbitlerinin iptalini ve ortak muris ...’ın tüm mirasçıları adına tapuya tescilini istemiştir. Orman Yönetimi taşınmazların bir bütün halinde düşünüldüğünde etrafı orman alanları ile çevrili orman içi açıklığı olduğu iddiasıyla davaya katılarak, tesbitlerinin iptalini ve orman niteliğiyle Hazine adına tapuya tescilini istemiştir. Mahkemece, davacı gerçek kişilerin davalarının REDDİNE, katılan ... Yönetiminin davasının KABULÜNE, çekişmeli ... Köyü 268 ada 18, 21, 22 ve 23 sayılı parsellerin davalılar adına olan tesbitlerinin iptaline ve orman niteliğiyle Hazine adına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, kadastro tesbitine itiraza ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazların bulunduğu yerde tesbit tarihinden önce 1967 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastrosu bulunmaktadır. Daha sonra dava tarihinde kesinleşen aplikasyon ve 1744 sayılı Yasa ile değişik 6831 sayılı Yasanın 2. madde uygulaması ve 1988 ilâ 1990 yıllarında yapılıp 08.07.1991 tarihinde ilân edilerek dava tarihinde kesinleşmiş olan aplikasyon, sınırlandırması yapılmamış ormanların kadastrosu ve 2896 ve 3302 sayılı yasalar ile değişik 2/B uygulaması vardır.
Mahkemece toplanan deliller, özellikle keşif ve bilirkişi raporlarıyla çekişmeli parselin sınırdaki devlet ormanları devamı niteliğindeki, yüksek eğimli makilik olduğunun belirlendiği, bu haliyle 6831 sayılı Yasanın 1/J maddesi hükmüne göre orman sayılacağı gibi, etrafının sınırlaması itirazsız kesinleşmiş Devlet ormanları ile çevrili orman içi açıklığı olduğu, 6831 sayılı Yasanın 17/2. maddesi hükmüne göre özel mülkiyete konu teşkil edecek biçimde tapuya tescil edilemeyeceği gerekçesiyle Hazinenin davasının kabulüyle, parselin orman niteliğiyle Hazine adına tapuya tesciline karar vermişse de;
Kural olarak, orman kadastrosunun kesinleştiği yerlerde, bir yerin orman olup olmadığı kesinleşmiş orman kadastrosu, harita ve tutanaklarının uygulanmasıyla çözümlenirse de, o yerde 4785 sayılı Yasa hükümleri de uygulanarak, köy ya da belde sınırlarının tümünü kapsayan (seri bazda olmayan) orman kadastrosunun yapılması halinde sağlıklı çözüme ulaştırır. Çünkü, 3116 sayılı Yasa sadece Devlet ormanlarının kadastrosunun yapılması öngörülmüştür. Bu nedenle; 4785 sayılı Yasanın yürürlüğe girdiği 13.07.1945 tarihinden önce yapılan sınırlandırmalar sonucu kesinleşen orman kadastrosu, harita ve tutanaklarının uygulanmasıyla, orman sınırı dışında kalan taşınmazların orman niteliğini ve hukuki durumu saptanamaz. Bu yerlerin orman olup olmadığı, 6831 sayılı Yasanının 4999 ve 6292 sayılı yasalar ile değişik 7. maddesi hükmü gözetilerek, 4785 ve 5658 sayılı yasalar ile 6831 sayılı Yasanın 1. maddesine göre çözümlenmelidir. Ayrıca, 6831 sayılı Yasanın 8. maddesi gereğince orman tahditi, idari sınırlar dikkate alınmadan orman serisine göre yapılırken, 1744 sayılı Yasa ile değişik 8. maddesinin 3. fıkrasıyla, orman kadastrosunun belde ve köy sınırları esas alınmak suretiyle bu sınırlar dahilinde kalan bütün ormanları kapsayacak biçimde yapılması esası kabul edilmiş, aynı maddede 2896, 3302 ve 3373 sayılı yasalarla değişiklik yapılmışsa da bu fıkra değiştirilmemiş, Orman Kadastro Yönetmeliklerinde de benzer düzenlemelere yer verilmiştir. Getirtilen tutanak ve haritalardan yörede 24 numaralı Orman Kadastro Komisyonunca, 1744 sayılı Yasanın yürürlüğünden önce, 1967 yılında her hangi bir köy sınırı takip edilmeden, orman serilerinin kadastrosunun yapıldığı, yörede daha sonra 1981 ve 1991 yıllarında aplikasyon ve 2/B işlemleri yapıldığı, sınırlama dışı kalmış ormanların kadastrosunun yapılmadığı anlaşılmaktadır.
6831 sayılı Yasanın 4999 ve 6292 sayılı yasalar ile değişik 6831 sayılı Yasanın 7 ilâ 11 maddesi gereğince, orman sayılan yerlerden olduğu halde, orman kadastrosu sınırları dışında bırakılmış ormanların sınırlandırılmasına imkan verilmişse de, kesinleşmiş orman kadastro tutanakları ve haritası ile 1959 yılında düzenlenen memleket haritası, amenajman planı ve hava fotoğrafları ile 1996 yılında düzenlenen memleket haritasının uygulanmasına dayalı araştırma, inceleme ve keşif sonucu düzenlenen orman uzmanı bilirkişi raporuyla çekişmeli parsellerin kesinleşmiş orman kadastrosu sınırları dışında bırakıldığı, uygulanan eski tarihli harita ve fotoğraflarda orman olarak nitelendirilmediği, bir bütün olarak tarım alanı niteliğiyle kullanıldığı gibi, aynı adadaki dava dışı diğer parsellerin bir kısmının kadastro tesbitlerinin gerçek kişiler adına kesinleştiği belirlendiğine göre, çekişmeli parsellerin orman içi açıklığı olduğu ya da orman kadastrosu sırasında Devlet ormanı olduğu söylenemez. Açıklanan hususlar gözetilerek, Orman Yönetiminin davasının reddine karar verilmesi gerekirken; eksik incelemeyle davasının kabulü yolunda hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalılar ... ve arkadaşlarının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde yatıran gerçek kişilere iadesine, Yargıtaydaki duruşmaya temyiz eden davalı gerçek kişilerin avukatı katılmadığından avukatlık ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 16.10.2012 günü oy birliği ile karar verildi.