Esas No: 2011/17670
Karar No: 2012/11720
Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2011/17670 Esas 2012/11720 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Hazine tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı ... 27.04.2007 tarihli dilekçesiyle, ... köyü 852 sayılı parseli tapu kaydında hiçbir kısıtlama olmadığı halde, iyiniyetle satın aldığı, bu şekilde elinde bulundururken, Orman Yönetimi ve İski Genel Müdürlüğünün açtığı tapu iptal tescil davasının kabulüne ilişkin Pendik 3. asliye Hukuk Mahkemesinin 12.10.2004 tarih ve 2004/355 - 588 sayılı kararının kesinleşmesiyle, taşınmazının bedeli ödenmeden, adlarına olan tapu kaydının iptal edilip, parselin 12.11.2007 tarihinde orman niteliğiyle Hazine adına tapuya tescil edildiği, bu şekilde zararının oluştuğu, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 300.000,00 Amerikan Dolarının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan alınarak kendisine verilmesini istemiştir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne, 251.584,25.-TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı Hazineden alınarak davacıya verilmesine, diğer davalılar yönünden davanın reddine karar verilmiş, hüküm davalı Hazine tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya ve dosya kapsamına göre dava, tapu kaydının mahkeme kararı ile iptali üzerine tapuya güven ilkesi gereğince Medeni Yasanın 1007. maddesi gereğince açılan tazminata ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde tespit tarihinden önce 3116 sayılı Yasaya göre 1942 yılında yapılıp kesinleşen orman tahdidi vardır. Daha sonra 1981 ve 1985 yıllarında 1744 ve 2896 sayılı yasalara göre yapılan aplikasyon ve 2. madde ve 2/B madde uygulamaları bulunmaktadır.
... köyünde 1992 yılında yapılan kadastroda 852 parsel sayıl 10163,37 m² yüzölçümündeki taşınmaz meyvelik niteliğiyle ... zilyetliğindeyken, 20 yılı aşkın süre önce ölümüyle mirasçıları ... ve ..."a kaldığı, 1960 yılında yapılan taksimde bu yerin ..."a düştüğü, onun da torunu ...’a bağışladığından söz edilerek, beyanlar hanesine ... kullanımında olduğu yazılarak, Hazine adına tespiti 10.12.1992 ilâ 11.01.1992 tarihlerinde yapılan askı ilânı sonunda itirazsız kesinleşerek tapuya kayıt edilmiş, 1998 yılında 2924 sayılı Yasa hükümlerine göre yapılan çalışmalar sonunda 15.09.2000 gün ve 3209 yevmiye ile 10.163.370.000,00.- TL bedelle..."a satılmış, onun tarafından da 15.09.2000 gün ve 3215 yevmiye ile ve 12.000.000.000,00TL bedelle ..."a satılmıştır. Pendik 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin, davcılar Orman Yönetimi ve İski Genel Müdürlüğü tarafından, davalı sıfatıyla Hazine, ... ve ... aleyhine, 1969 yılında İski ile Orman Yönetimi arasında düzenlenen protokol ile bu yerin kullanımının 99 yıllığına İski Genel Müdürlüğüne verildiği, kamu hizmetine tahsis edilen ve üzerinde irtifak tesis edilen yerlerde 2/B uygulaması yapılamayacağı halde, 2/B uygulamasıyla Hazine adına orman sınırları dışına çıkarma işlemi yapıldığından ve davalıya satıldığından söz edilerek, ... ve ... aleyhine açılan tapu iptal tescil davalarının kabulüne, parselin tapu kaydının iptaline ve orman niteliğiyle Hazine adına tesciline ilişkin 12.10.2004 gün ve 2004/355-588 sayılı kararının kesinleşmesiyle, çekişmeli 852 sayılı parselin ... adına olan tapu kaydı iptal edilerek 12.11.2007 tarihinde orman niteliğiyle Hazine adına kayıt edilmiştir.
Mülkiyet hakkı Anayasanın 35. maddesi ve bu maddeye uygun olarak çıkarılan yasalarla korunduğu gibi, 5170 sayılı Yasa ile değişik Anayasanın 90. maddesi ile kanun hükmünde olduğu kabul edilen, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine Ek 1 Numaralı Protokolün 1. maddesiyle de güvence altına alınmıştır.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), ... VE DİĞERLERİ-TÜRKİYE Davası kararında, Devlet tarafından tazminat ödenmeksizin taşınmazın geri alınmasının, orantısız bir müdahale olduğunu ve söz konusu davada tazminat ödememeyi gerektirecek istisnai şartların bulunmadığına işaret ederek, kamu yararı ile bireysel haklar arasındaki adil dengenin kurulamamasını ihlal nedeni olarak saymış, ... davasında ise, başvuranlara uygulanan mülkiyetten yoksun bırakma işlemine gerekçe olarak gösterilen tabiatın ve ormanların korunması amacının, 1 No.’lu Ek Protokol’ün 1.maddesi anlamında kamu yararı kapsamına girdiğine dikkat çekmekle birlikte, mülkiyetten yoksun bırakma halinde, ihtilaf konusu tedbirin arzu edilen dengeye riayet edip etmediğinin ve bilhassa da başvuranlara orantısız bir yük yükleyip yüklemediğinin belirlenmesi için, iç hukukta öngörülen telafi yöntemlerinin dikkate alınması gerektiğini hatırlatarak, mülkün değerine karşılık gelen makul bir meblağın ödenmeden, mülkten mahrum bırakmanın aşırı bir müdahale teşkil edeceğini ifade etmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 18.11.2009 gün ve 2009/4-383 E., 2009/517 K.; 16.06.2010 gün ve 2010/4 - 349 E. 2010/318 K sayılı kararlarında da vurgulandığı gibi; tapu işlemleri kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğundan ve tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan, bu kayıtlarda yapılan hatalardan T.M.K. m. 1007 anlamında devletin sorumlu olduğunun kabulü gerekir. Burada devletin sorumluluğu kusursuz sorumluluktur. Bu işlemler nedeniyle zarar görenler, Medeni Yasanın 1007. maddesi gereğince, zararlarının tazmini için, Borçlar Yasasının 125. maddesinde öngörülen 10 yıllık genel zamanaşımı süresi içinde Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilirler.
Davanın niteliğine göre tazminat miktarının belirlenirken öncelikli konu, tapusu iptal edilen gayrimenkulün niteliğinin ve değerinin hesaplanması olup, arazi niteliğindeki taşınmaz başka deyişle tarım alanlarında net gelir esas alınarak, arsa niteliğindeki taşınmazlar içinde emsal karşılaştırması yapılarak değer belirlenmelidir.
Ne var ki, taşınmaz arsa niteliğinde kabul edilerek ona göre değerlendirme yapan bilirkişi raporlarına dayanılarak hüküm kurulmuş ise de; bu konuda herhangi bir inceleme yapılmamış mücerret bilirkişilerin beyanına itibar edilmiştir. Dosyada bulunan ve gelir esasına dayanan bilirkişi raporlarlı da Tarım Müdürlüğü rakamlarına dayalı olmayıp, soyut bilirikişi görüşü niteliğindedir.
Bakanlar Kurulunun Yargıtay"ca kısmen benimsenen 28.02.1983 gün ve 1983/6122 sayılı kararı uyarınca, imar planında yer almayan bir taşınmazın, arsa sayılabilmesi için belediye veya mücavir alan sınırları içinde olmakla beraber, belediye hizmetlerinden (belediyece meskun olduğu için veya meskun hale getirileceği için sunulan yol, su, elektrik, ulaşım, çöp toplama, kanalizasyon, aydınlatma vs.) yararlanan ve meskun yerler arasında yer alması gerekir.
Taşınmaz belediye nazım imar planı içinde ise, Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 17.4.1998 gün ve 1996/3-1998/1 Sayılı Kararı uyarınca, bu plan kapsamına alındığı tarih ve plandaki konumu, altyapı hizmetlerinden yararlanma ve ulaşım olanakları, belediye merkezine uzaklığı, kullanım biçimi itibariyle iskan amacına yönelik yapılaşma olasılıkları da değerlendirilmek üzere araştırılmalıdır.
Bu hususlar Belediye Başkanlığından ve diğer ilgili merciilerden sorulup alınacak cevap yazılarına göre taşınmazın arsa niteliğinde olup olmadığı saptanmalıdır.
Yapılan araştırma sonunda tapusu iptal edilen taşınmazın arazi olduğu saptanacak olursa değeri, taşınmazın mevkii ve şartlarına göre ve olduğu gibi kullanılması halinde, ekilecek ürünlerin ve bu ürünlerin elde edilmesi için yapılacak harcamalar gözönünde tutularak, net gelirin hesaplanması ve bilimsel yolla değerinin bulunması, bedel tesbitinde etkisi olan diğer tüm unsurlar dikkate alınarak her unsurun gerekçeleri ve değere katkı oranları ayrı ayrı belirtilip dayanakları gösterilmek suretiyle değerlendirilerek saptanması için;
Şayet tapusu iptal edilen taşınmaz arsa niteliğinde olduğu belirlendiği taktirde de değerinin, tapu iptal kararının kesinleştiği gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması zorunludur. Bu itibarla, emsal satışların değerlendirme tarihindeki karşılıklarının fiyat artış endekslerinin uygulanması suretiyle tesbiti, bundan sonra emsal ile dava konusu taşınmazın eksik ve üstün yönlerinin neler olduğu ve oranları açıklanmak suretiyle değer biçilmesi gereklidir. Bu durumda taraflara, dava konusu taşınmaza yakın bölgelerden ve yakın zaman içinde satışı yapılan benzer yüzölçümlü satışları bildirmeleri için olanak tanınması, gerekli görülürse resen emsal getirtme yoluna gidilmesi ve bu emsallere göre değer biçilmesi için; Yeniden oluşturulacak bilirkişi kurulu vasıtasıyla keşif yapılarak, denetlemeye olanak veren bilimsel verileri içeren rapor alınması ve oluşacak sonuca göre karar verilmesi gereklidir. Açıklanan hususlar gözetilmeden eksik araştırma ve yetersiz bilirkişi raporuyla hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Hazinenin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA 16/10/2012 günü oybirliği ile karar verildi.