Esas No: 2014/16169
Karar No: 2014/19095
Karar Tarihi: 30.09.2014
Yargıtay 21. Hukuk Dairesi 2014/16169 Esas 2014/19095 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Zonguldak 2. İş Mahkemesi
TARİHİ : 08/05/2014
NUMARASI : 2013/732-2014/304
Davacı, meslek hastalığı sonucu maluliyetinden doğan maddi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
Dava nitelikçe; meslek hastalığına bağlı olarak % 0,00 oranındaki sürekli iş göremezliğinin, 17.2.2009 tarihinde artarak % 26,20 oranına yükselmesi nedeniyle, % 26,20 fark ile %26,20 sürekli iş göremezlik oranının 29.03.2012 tarihinde artarak %60 oranına yükselmesi nedeniyle %33,80 fark için maddi tazminat istemine yöneliktir. Davanın bu niteliğine göre, mükerrer ödemeye ve sebepsiz zenginleşmeye yol açılmamak için, Sosyal güvenlik Kurumu tarafından bağlanan gelirlerin ilk peşin değeri ile varsa geçici iş göremezlik ödeneğinin, rücu edilebilecek kısmının hesaplanarak, bilirkişi raporunda belirlenen zarar tutarından indirilmesi gerektiği ortadadır. Kurumca rücu edilebilen peşin değer ise işveren ve üçüncü kişilerin kusurları ile sınırlıdır.
Mahkemece maddi tazminat isteminin kabulüne karar verilmiş ve bu karar süresinde davalı vekilince temyiz edilmiştir.
Usulüne uygun biçimde düzenlenmiş kusur bilirkişi raporuna dayalı olarak oluşturulduğundan 29.03.2012 tarihindeki %33,80 oranındaki fark nedeniyle maddi tazminata ilişkin kurulan hüküm isabetlidir.
17.02.2009 Tarihindeki %26,20 oranındaki artmadan kaynaklanan maddi tazminat istemiyle ilgili olarak kurulan hükme gelince: % 26,20 Oranındaki artma (fark) nedeniyle meslek hastalığının kaçınılmazlık nedenine bağlı olarak ortaya çıktığının kesinleşen manevi tazminat davasında belirlendiğinden bahisle, davacının maddi tazminat isteminin kabulüne karar verilmişse de, eksik inceleme ve araştırma ile sonuca gidildiği anlaşılmaktadır.
İşverenin, tazminattan sorumlu tutulması giderek, tazminat miktarının belirlenmesinde; meslek hastalığının tespit tarihinde yürürlükte bulunan İş Kanunun 77. ve iş sağlığı ve güvenliği yönetmeliğinin öngördüğü önlemlerin işyerinde olup olmadığının saptanması ile mümkündür. Bu yön ise, başka bir anlatımla, işverenin kusurlu olup olmadığı, varsa kusur oranı, uzman bilirkişiler tarafından düzenlenecek kusur raporu ile tespit edileceği yönü tartışmasızdır. Oysa manevi tazminat davasında, hakimlik mesleğinin gerektirdiği, genel ve hukuki bilgi ile çözümlenmesi mümkün olmayan, özel ve teknik bilgiyi gerektiren konuda bilirkişiye gidilmeden, tarafların meslek hastalığının ortaya çıkmasında kaçınılmazlık olgusunun varlığına ilişkin beyanları yeterli görülmek suretiyle bilirkişi yerine geçilerek sorunun çözümlediği görülmektedir. Öte yandan maddi tazminat davasında SGK tarafından bağlanan gelirin peşin sermaye değerinin ve varsa Kurumca ödenen geçici iş göremezlik ödeneğinin rücu edilebilir bölümünün indirimi gerekli olup, rücu edilebilir bölümün bulunup bulunmadığının belirlenmesinin ise özel ve teknik bilgiyi gerektiren bir konu olduğu, taraf beyanlarıyla değil, ancak bilirkişiye gidilerek alınacak kusur raporu sonrasında belirlenebileceği ortadadır. Hal böyle olunca da manevi tazminat davasındaki, usulünce alınmış bir kusur bilirkişi raporuna dayanmayan, davanın taraflarının beyanları ile ortaya çıkan kaçınılmazlığa ilişkin değerlendirmenin, görülmekte olan maddi tazminat davasında hükme esas alınamayacağı ortadadır.
Yapılacak iş, işçi sağlığı iş güvenliği konularında uzman bilirkişilerden, İş Kanununun 77. Maddesi ile yönetmelik hükümleri göz önünde tutularak %26,20 oranındaki fark bakımından yöntemince rapor alınmak, alınan raporu mevcut delillerle birlikte değerlendirmek ve buna göre karar vermekten ibarettir.
Mahkemece yukarıda açıklanan maddi ve hukuksal olgular dikkate alınmadan, yazılı şekilde hüküm kurması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul olunmalı ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenle BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının ilerde incelenmesine, temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine 30.09.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.