Esas No: 2012/9011
Karar No: 2012/11602
Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2012/9011 Esas 2012/11602 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Hazine tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı, dava dilekçesinde sınırlarını bildirdiği ... Beldesi, ... Mahallesi, ... mevkiinde bulunan taşınmazın, tapuda kayıtlı olmadığını, kazandırıcı zamanaşımı zilyedliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının yararına oluştuğunu iddia ederek Medenî Yasanın 713. maddesi hükmüne göre adına tescilini istemiştir. Mahkemece, 2033,46 m2 yüzölçümündeki taşınmaz hakkındaki davanın kabulü ile davacı adına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm davalı Hazine tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, Medenî Yasanın 713. maddesi hükmü uyarınca tapusuz olan taşınmazın tescili istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde dava tarihinden önce 27.11.1975 tarihinde yapılıp kesinleşen orman kadastrosu ile daha sonra itiraz nedeniyle kesinleşmemiş yerlerde 6831 sayılı Yasa gereğince 04.03.1981 tarihinde ilân edilerek kesinleşen orman kadastrosu bulunmaktadır. 766 sayılı Yasa gereğince 1976 yılında yapılan genel arazi kadastrosunda çekişmeli taşınmazın içinde bulunduğu 160 parsel sayılı taşınmaz tapulama mahkemesi hükmü ile tespit dışı bırakılmıştır. Kesinleşme tarihi ile davanın açıldığı tarih arasında 20 yıllık süre geçmiştir.
Mahkemece yapılan inceleme ve araştırma sonucu, hükme dayanak yapılan orman ve fen bilirkişiler tarafından düzenlenen raporda, yörede 1975 yılında 1744 sayılı Yasaya göre yapılan orman sınırlandırmasında, dava konusu taşınmazın bulunduğu yerin orman sınırları dışında bırakıldığı, memleket haritasında orman sayılmayan açıklık alanda kaldığı, eğiminin düşük olduğu, 1976 yılında yapılan arazi kadastrosunda 160 parsel numarası verilerek Hazine adına tesbit edilmişse de kişilerin zilyetliğe dayanarak açtığı dava sonucu tapulama mahkemesinin 1979/92 - 1983/28 sayılı kararı ile dava konusu taşınmazın Medenî Yasanın 641 ve Tapulama Yasasının 33/son maddeleri gereğince devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan taşlık, köklü kayalık ve çalılıkların zilyetlikle kazanılması mümkün olmayan yerlerden olması nedeniyle kişilerin davasının reddi ile Tapulama Yasanın 2. maddesi gereğince tapulama dışı bırakılmasına karar verildiği anlaşılmaktadır.
Her ne kadar, hükme dayanak yapılan jeolog ve ziraat bilirkişi tarafından düzenlenen raporda çekişmeli taşınmazın öncesinin keletelik arazi olduğu, 25-30 yıl önce imar ve ihyasının insan gücüyle tamamlandığı, taşınmaz üzerinde yer yer kayalıklar olmasına rağmen, hakim karakterin tarım arazisi niteliğinde olduğu, sekiler arasına taşınmazın içinden çıkan kayalardan duvarlar yapıldığı ve kuru tarım arazisi niteliğinde bulunduğu belirtilmiş ise de, dava konusu taşınmazın keşif sırasında çekilen fotoğraflarının incelenmesinde, taşınmazın üzerinde arpa ekili olduğu görülse de, üzerinde köklü kayalıklar ve maki türleri bulunduğu, toprağın kayalıklar arasında cepler halinde bulunduğu, taşınmazın üzerinde belirgin bir imar ve ihya çalışmasının yapılmadığı ve doğal hali ile bulunduğu, içindeki taşlık ve
kayalık alanların temizlenmediği, dar kelete alanlarından açığa çıkan kaya parçalarının bir kısmının kenarlara atıldığı, bir kısmının teraslamada kullanıldığı, üzerinde bulunan delice ve harnup ağaçlarının aşılandığı, genel görünüm itibarıyla taşlık ve kayalık olup zilyetlikle kazanılamayacak yer görünümünde olduğu anlaşılmaktadır. Bu tür yerlerde, 3402 sayılı Yasanın 17. maddesi anlamında imar ve ihyanın tamamlandığından ve zilyetlikle taşınmaz edinme koşullarının gerçekleştiğinden söz edilemez. Dairemizin 2010/5856 E., 2010/9501 K sayılı kararı ile komşu taşınmazlar yönünden yerel mahkeme hükümü aynı nedenlerle bozulmuştur. Davacı adına tescile karar verilen ve temyize konu taşınmazın, dava tarihine kadar 20 yıl süreyle ekonomik amacına uygun olarak nizasız fasılasız malik sıfatıyla kullanılmadığı ve taşlık, kayalık ve makilik bölümlerinin taşınmazın büyük bölümü içinde dağınık halde bulunduğu M.Y."nın 715/2. ve 3402 sayılı Yasanın 16/C maddeleri gereğince Devletin hüküm ve tasarrufu altında kayalık olup; tescile, sınırlandırmaya ve hiç bir şekilde özel mülkiyete konu olamayacak taşınmaz hakkında imar ve ihyasının dahi tamamlanmadığı düşünülerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi yasaya aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı Hazinenin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA 16.10.2012 günü oybirliği ile karar verildi.