Esas No: 2012/12408
Karar No: 2012/11527
Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2012/12408 Esas 2012/11527 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılar Hazine ve Orman Yönetimi tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı dava dilekçesiyle, kadastro sırasında ... köyü, 101 ada 1 parsel sayısı ve 32162309,21 m² yüzölçümü ile orman niteliğiyle tespit gören taşınmaz içinde kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ile lehine edinme koşulları oluşan, yaklaşık olarak 1000,00 m² yüzölçümündeki taşınmazının bulunduğu iddiasıyla dava açmıştır. Mahkemece, ... köyü, 101 ada 1 sayılı taşınmazın tapu kaydının kısmen iptali ile 14.07.2010 havale tarihli bilirkişi raporuna ekli krokide (A) ve (B) harfleri ile gösterilen bölümlerin aynı adanın son parsel sayısı ile davacı gerçek kişi adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş, hüküm davalılar Hazine ve Orman Yönetimi tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, zilyetlik nedenine dayanarak on yıllık süre içinde açılan orman kadastrosuna itiraz niteliğindedir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde orman kadastrosu 3402 sayılı Yasanın 5304 sayılı Yasa ile değişik 4. maddesi hükmüne göre yapılmış, çekişmeli taşınmaz orman alanı içinde bırakılmıştır.
1) Çekişmeli 101 ada 1 sayılı parsel sayılı taşınmazın krokide (B) harfi ile gösterilen 311,67 m²’lik bölümü yönünden:
Mahkemece; dava konusu taşınmazın krokide (B) harfi ile gösterilen bölümünün kültür arazisi olduğu ve davacı yararına kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının oluştuğu gerekçesiyle bu bölüme yönelik davanın kabulüne karar verilmişse de, incelenen dosya kapsamına, yapılan keşif ve alınan bilirkişi raporuna göre mahkemenin değerlendirmesi yerinde değildir.
10.10.1987 tarihinde yürürlüğe giren 3402 sayılı Kanunun 4. maddesinin üçüncü fıkrası;
“Kadastro çalışma alanı sınırında orman bulunduğu takdirde; durum çalışmaya başlamadan iki ay önce Orman Genel Müdürlüğüne bildirilir. Bu yerlerin orman sınırlaması ve orman sınırları dışına çıkarma işlemleri 6831 sayılı Orman Kanunu hükümlerine göre orman kadastro komisyonlarınca tesbit ve haritasına işaretlenerek tutanakları ile birlikte kadastro ekiplerine teslim edilir. Bu yerlerin ölçü ve harita işlemleri yukarıdaki sınırlar esas alınarak kadastro ekiplerince ikmal edilir. İki ay içinde kadastro komisyonlarınca orman sınırlarının belirlenememesi halinde kadastro çalışma alanı sınırları kadastro ekiplerince belirlenir ve çalışmalar bu Kanun hükümlerine göre yürütülür. Kadastro ekiplerince bu şekilde tesbit ve ilân edilen yerlerde orman kadastro işlemleri de ikmal edilmiş sayılır. Orman kadastrosu kesinleşmiş yerlerde bu sınırlara aynen uyulur.” şeklinde iken 22.02.2005 gün 5304 sayılı Kanun ile sözü edilen üçüncü fıkra değiştirilmiş ve aynı maddeye dördüncü, beşinci ve altıncı fıkralar eklenmiştir. Bu düzenlemede üçüncü fıkra "Çalışma alanında orman bulunması ve 6831 sayılı
Orman Kanununa göre orman kadastrosuna başlanılmamış olması halinde orman kadastrosu ve bu ormanların içinde ve bitişiğinde her çeşit taşınmaz malların ormanlarla müşterek sınırlarının tayini ve tesbiti kadastro ekibi tarafından yapılır. Ancak; bu çalışmalarda kadastro ekibine Orman Genel Müdürlüğü taşra teşkilatınca görevlendirilecek en az bir orman yüksek mühendisi veya orman mühendisi ile tarım mühendislerince görevlendirilecek bir ziraat yüksek mühendisi veya ziraat mühendisinin bildirimden itibaren yedi gün içerisinde iştirak ettirilmesi zorunludur. Bu çalışmalara muhtar ve bilirkişilerin katılmaması halinde çalışmalar re’sen devam ettirilir." şeklinde değiştirilmiş; eklenen beşinci ve altıncı fıkralarda ise, "Çalışma alanındaki ormanların bu ekipçe sınırlandırılma ve tesbitleri yapılarak otuz günlük kısmî ilâna alınır. Bu alanlarda orman kadastrosu yapılmış sayılır", "Orman kadastrosu kesinleşmiş yerlerde bu sınırlara aynen uyulur." hükümlerine yer verilmiştir. Yine, 27.01.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5831 sayılı Tapu Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 2. maddesi ile 6831 sayılı Orman Kanununun 7. maddesinin birinci fıkrasının sonuna; "Ancak, henüz orman kadastrosuna başlanılmamış yerlerde, 3402 sayılı Kadastro Kanunu hükümlerine göre belirlenen orman sınırı, orman kadastro komisyonlarınca belirlenen orman sınırı niteliğini kazanır" cümlesi eklenmek suretiyle 6831 sayılı Kanun hükümleri 3402 sayılı Kanun hükümleri ile uyumlu hale getirilmiştir.
Yukarıda belirtilen yasaların getirdiği bu yeni düzenlemeler ışığında somut olaya bakıldığında; dava konusu taşınmazın bulunduğu yerde 5304 sayılı Yasa ile değişik 3402 sayılı Yasanın 4. maddesi uyarınca orman kadastro çalışmalarının yapıldığı, kadastro ekiplerince dava konusu 101 ada 1 parsel sayılı taşınmazın orman niteliğiyle Hazine adına tespit ve tescil edildiği ve kamu malı niteliğini kazandığı, 3402 sayılı Yasanın 16/D maddesi hükmünde "Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ormanlar, bu yasada hüküm bulunmayan hallerde, özel yasaları hükümlerine tabi olduğu"nun belirtildiği, bu nedenle ormanlar hakkında özel yasa olan 6831 sayılı Yasa hükümlerinin uygulanması gerektiği ve 6831 sayılı Yasanın 11/1. maddesinde de orman kadastrosunun kesinleşmesinden sonra tapulu taşınmazlarda tapu sahiplerinin 10 yıllık hak düşürücü süre içinde dava açabilecekleri hükmünün bulunduğu, bu ilkelerin H.G.K."nun 08.06.2005 gün 2005/20-327-377 sayılı ve 28.06.2006 gün 2006/20-467-494 sayılı kararlarında da aynen benimsendiği anlaşılmakla, davacının zilyetliğe dayanarak 101 ada 1 sayılı kesinleşmiş orman parseli içinde bulunan krokide (B) ile gösterilen taşınmaza açtığı davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçelerle kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
2) Taşınmazın krokide (A) ile gösterilen bölümüne yönelik temyiz itirazlarına gelince,
Mahkemece; dava konusu taşınmazın krokide (A) ile gösterilen bölümünün üzerinde de davalı taraf yararına 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14 üncü maddesi hükmünde öngörülen taşınmaz edinme koşullarının gerçekleştiği gerekçe gösterilerek hüküm kurulmuş ise de, mahkemece yapılan inceleme araştırma hüküm vermeye yeterli değildir. Şöyle ki, dosya arasında raporu bulunan fen bilirkişi tarafından dava konusu yapılan krokide (A) ile gösterilen bölümün kadastro sırasında yol olarak bırakılan alan içinde olduğunu ifade etmiştir. Ziraatçı bilirkişi Süleyman Ezgin tarafından hazırlanan rapor da ise, dava konusu taşınmazın üzerinde bulunan çok yıllık yabancı ot deseninden anlaşılacağı üzere, taşınmaz üzerinde 8-10 yıldır tarımsal bir faaliyet olmadığı yerleşim yerine yakın olması, sınırlarının belirgin olması ve kenarlarında bir adet 50-60 yaşlarında yabani elma ağacı ve 1 adet 8-10 yaşlarında erik ağacının bulunması gibi durumundan dolayı eskiden beri tarım arazisi olarak kullanıldığı anlaşıldığı ifade edilmiştir. Rapor bu haliyle yetersizdir. Hükme dayanak alınan bu rapordan davacı gerçek kişi yararına 3402 sayılı Yasanın 14. ve 17. maddelerindeki imar, ihya ile kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz kazanma koşulların gerçekleşip gerçekleşmediği anlaşılamamaktadır. Ayrıca davacı gerçek kişi yönünden 3402 sayılı Yasanın 14. maddesindeki sınırlamanın aşılıp aşılmadığı da usulüne uygun araştırılıp saptanmamıştır.
O halde, sağlıklı bir sonuca varılabilmesi için, mahkemece, fen bilirkişi raporuna göre kadastro sırasında yol boşluğu olarak bırakılan krokide (A) ile gösterilen taşınmaz davacı kişi yararına zilyetlik yolu ile kazanma (Medeni Yasanın 713. maddesi, 3402 sayılı Yasanın 14. ve 17. maddelerindeki ) koşulların oluşup oluşmadığının araştırılması gerekir. Bu cümleden olarak,
dava konusu taşınmazın bulunduğu yere ilişkin olarak 1985-1990’lı yıllara ilişkin 1/20000 ve 1/25000 ölçekli stereoskopik hava fotoğrafları ile aynı yıllara ilişkin fotogonometri yöntemiyle düzenlenmiş harita getirtilmeli, yöreyi iyi bilen elverdiğince yaşlı, yansız, yerel ve uzman ziraatçı ile fen bilirkişi, tarafların aynı yöntemle göstereceği tanıklar hazır olduğu halde yapılacak keşifte zilyetliğin başlangıç günü, süresi ve sürdürülüş biçimi hakkında yerel bilirkişi ve tanıklardan olaylara dayalı bilgi alınmalı, tespit tutanağı bilirkişilerinin beyanları ile yerel bilirkişi ve tanık beyanları arasında aykırılık bulunduğu takdirde tespit tutanağı bilirkişileri de taşınmazlar başında ayrı ayrı dinlenerek, çelişki giderilmeli, taşınmazın öncesi itibariyle niteliğinin ne olduğu, kime ait olduğu, zilyetliğin nasıl meydana geldiği, ne kadar süre ile ne şekilde devam ettiği, bunun ekonomik amacına uygun olup olmadığı, tanıkların bilgi ve görgülerinin hangi eylemli olaylara dayandırıldığı belirlenmeli, yerel bilirkişinin imar - ihya ve zilyetlik olgusunu hangi olaylarla nasıl hatırladıkları, taşınmazın umumi ve kadim bir yol olup olmadığı keza bilirkişi ve tanıklardan sorularak açıklığa kavuşturulup saptanmalı, ayrıca taşınmazın değişik bölümlerinden yeterli derinlikten toprak örnekleri alınıp incelenerek, taşınmazın imar ihyaya konu edilip edilmediği, edildi ise tarihi ve ne kadar süreyle ne şekilde zilyet edildiği, 1985-1990"lı yıllara ait hava fotoğrafları ve memleket haritasında taşınmazın o yıllarda ziraat alanı olarak kullanılıp kullanılmadığı, yine fotogometri yöntemiyle düzenlenen 1/5000 ölçekli arazi kadastro paftasında zilyet ve tasarruf edilen yerlerden olup olmadığı, zilyetlikle kazanılabilecek kültür arazisi olup olmadığı belirlenip, çekişmeli taşınmazın fiili durumunu da belirtir şekilde fen ve ziraatçı bilirkişiden rapor alınmalı, keşifte, hâkim gözetiminde, taşınmazın dört yönden renkli fotoğrafları çektirilip, onaylanarak dosyaya eklenmeli, ayrıca 3402 sayılı Yasanın 14. maddesi uyarınca, davacı gerçek kişi ve murisleri yönünden de tapu sicil ve kadastro müdürlükleri ile mahkeme yazı işleri müdürlüğünden araştırma yapılıp, aynı yasanın 03.07.2005 gün 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanma Yasası ile değiştirilen 14/2. maddesi gereğince sulu ve susuz olarak kazanılmış toprak miktarı belirlenip, yasanın getirdiği sınırlamanın aşılıp aşılmadığı saptanmalı ve tüm deliller birlikte değerlendirilip ulaşılacak sonuca göre bir hüküm kurulmalıdır.
Kabule göre de, bilirkişi raporlarında (A) harfi ile gösterilen 181,71 m² bölüm kadastro sırasında yol boşluğu olarak bırakıldığı halde, kararda 101 ada 1 sayılı orman parseli içinde (B) bölümü ile birlikte kabul edilmesi de doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1 ve 2 numaralı bentlerde açıklanan nedenlerle; davalılar Hazine ve Orman Yönetiminin temyiz itirazlarının kabulü ile krokide (A) ve (B) ile gösterilen taşınmaz bölümlerine yönelik hükmün BOZULMASINA, alınan temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine 15/10/2012 günü oy birliği ile karar verildi.