Esas No: 2012/9463
Karar No: 2012/11371
Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2012/9463 Esas 2012/11371 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescili davasının yapılan yargılaması sonunda kurulan 28.12.2011 günlü hükmün Yargıtayca duruşmalı olarak incelenmesi davacılar ... ve arkadaşları tarafından istenilmekle, tayin olunan 09.10.2012 günü için yapılan tebligat üzerine, temyiz eden ... ve arkadaşları vekili Avukat... ile diğer taraftan Hazine vekili Avukat ... geldiler, başka gelen olmadı, açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Daha sonra dosya içindeki tüm belgeler incelenip, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı gerçek kişiler, 14.022001 tarihli dilekçeleriyle Yozgat ... Köyü, 102 ada 15, 39, 47, 61, 68, 71, 97 ve 106 ; 103 ada 331, 107 ada 36, 108 ada 36, 119 ada 20 sayılı parsellerin ortak muris ...’dan intikal edip zilyetliklerinde olduğu, genel kadastro sırasında 3402 sayılı Yasanın 14. maddesindeki 100 dönüm kısıtlaması nedeniyle Yozgat Kadastro Mahkemesinin 1997/29 Esas ve 2000/2 Karar sayılı kararıyla, Hazine adına tescil edildiği, oysa bu yerlerin eski tarihli tapu kayıtlarının bulunduğu, tapu kayıtlarının Köçekkömü Köyünden değil ... Köyünde çıktığı için o zaman ibraz edilemediği, 102 ada 15, 39, 47, 61, 68, 71, 97 ve 106 sayılı parsellerin tapuda cilt 138, sayfa 65 ve 66 sıra numarası 7 ve 14 olan tapu kaydı bulunduğu, 103 ada 331; 108 ada 36; 119 ada 20 sayılı parsellerin ise 17, 36, 107, 150, 239, 303, 261, 316, 341, 349, 410, 464, 415, 487, 506, 566 ve 593 tahrir numaralı vergi kayıtlarının bulunduğu, tapu kayıtları ve vergi kaytıları nedeniyle, kendileri için 100 dönüm kısıtlamasının bulunmadığı iddiasıyla sözü edilen parsellerin tapu kayıtlarının iptali ve adlarına tapuya tescilini istemişlerdir. Mahkemenin davanın reddine ilişkin 29.05.2001 gün ve 2001/87 - 362 sayılı kararı, davacıların temyizi üzerine Yargıtay 16. Hukuk Dairesinin 20.11.2001 gün ve 2001/ 87 - 362 sayılı kararıyla; “Mahkemece evvelce taraflar arasında oluşan kesin hüküm nedeniyle tapu ve vergi kaydına dayanılamayacağı, kadastro davasında tüm delillerin ileri sürülmesi gerektiği, gerekçesiyle davanın reddine karar verilmişse de, kesin hükmün varlığından söz edebilmek için davanın konusunun taraflarının ve sebebinin aynı olması gerekeceği, kesinleşen dava ile bu davanın konusu ve tarafları aynı olduğu halde, sebeplerinin farklı olması nedeniyle kesin hükümden söz edilemeyeceği, hal böyle olunca, davacı tarafı tutunduğu tapu kayıtlarının tesis ve tedavülleri ile birlikte getirtilerek, kayıtların miktar ve sınrlarında değişiklik olup olmadığının saptanması, kadastorda revizyon görüp görmediğinin sorulması, revizyon görmüşse ilgili tutanak ve tapu kayıtlarının getirtilmesi, yöntemince uygulanarak çekişmeli parselleri kapsayıp kapsamadıklarının belirlenmesi” gereğine değinilerek
bozulmuştur. Mahkemece bozmaya uyularak yapılan araştırma sonunda bu kez davanın kısmen kabulüne, çekişmeli ... Köyü, ... mevki 102 ada 61 sayılı parselin tapu kaydının iptaline ve 2000/4600 payının, 102 ada 39 sayılı parselin tapu kaydının iptaline ve 4000/4300 payının, 102 ada 97 sayılı parselin tapu kaydının iptaline 4000/9000 payının, 102 ada 106 sayılı parselin tapu kaydının iptaline, parselin 3000/9600 payının Sulh Hukuk Mahkemesinin 2000/628 - 667 sayılı veraset ilamındaki paylarına göre davacılar adına, bu parsellerin bakiye kısımlarının ise Hazine adına tapuya kayıt ve tesciline, çekişmeli 102 ada 15, 47, 68 ve 71, 103 ada 331, 119 ada 20, 108 ada 36 ve 107 ada 36 sayılı parsellere ilişkin davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacılar ... ve arkadaşları ile davalı Hazine tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya ve dosya kapsamına göre dava, tapu ve vergi kaydına dayalı olarak genel kadastroda Hazine adına tescil edilen parsellerin, tapu kaydının iptal ve tescili istemine ilişkindir.
Çekişmeli parsellerin bulunduğu yerde dava tarihinden önce orman kadastrosu yapılmamıştır.
Bozmaya uyularak yapılan araştırma inceleme ve keşif sonucu düzenlenen uzman bilirkişi raporlarıyla, çekişmeli Köçekköyü Köyü, ... Mevkiinde bulunan 102 ada 39, 61 ve 97 sayılı parsellerin orman sayılmayan yerlerden olduğu, 102 ada 61 sayılı 4600 m2 yüzölçümündeki parselin Şubat 1958 tarih 8 sıra numaralı 1838 m2 tapu kaydı, 3 yazım numaralı vergi kaydı, 102 ada 39 sayılı 4300 m2 yüzölçümündeki parselin 2757 m2 yüzölçümündeki Şubat 1958 tarih 10 sıra numaralı tapu kaydı ve 2 yazım numaralı vergi kaydı, 102 ada 97 sayılı 9000 m2 yüzölçümündeki parselin ise Şubat 1958 tarih 14 sıra numaralı 3676 m2 yüzölçümündeki tapu kaydı ve 7 yazım numaralı vergi kaydı kapsamında kaldığı, dayanılan vergi kayıtlarının zilyetlikle birleşmesi halinde hüküm ifade edeceğinden, vergi kayıtlarına değer verilemeyeceği, diğer tapu kayıtlarının değişebilir nitelikte sınırlar içerdiği, miktarları itibariyle dava konusu parselleri kapsadıklarının söylenemeyeceği gerekçesiyle çekişmeli 102 ada 39, 61 ve 97 sayılı parsellere ilişkin davanın kabulüne, diğer parsellere ilişkin hükümlerin ise reddine karar verilmişse de, dayanılan tapu kayıtları yöntemince uygulanmadığı gibi, 16. Hukuk Dairesi bozmasında vergi kaydından söz edilmediğinin söylenemeyeceği, aksine, kesinleşen kadastro mahkemesi kararlarında kişilerin sadece zilyetliği dayandığı, somut olayda ise tapu ve vergi kayıtlarına dayandıkları, dava nedenleri ve maddî olayın farklılığı halinde kesin hükümden söz edilemeyeceğine değinildiği, kayıt uygulaması mahkeme gerekçesinde belirtilenin aksine çekişmeli 102 ada 39, 61 ve 97 sayılı parsellere uyduğu söylenen 8 sıra numaralı tapu kaydının tepe, 10 ve 14 sıra numaralı tapu kayıtlarının ise koru sınırları itibariyle değişebilir nitelikte sınırlar içerdiği, miktarlarının uyduğu söylenen 39, 61 ve 97 sayılı parsellerden çok daha fazla olduğu, kayıt miktar fazlası olduğu söylenen diğer tapu kayıtlarının ise benzer sınırlar içerdiği ve kayıt miktarlarının uyduğu söylenen parsellerin yüzölçümlerine daha yakın olduğu, kadastroda uygulanamayan vergi ve tapu kayıtlarının, 3402 sayılı Yasanın 14/2. maddesinde sayılan tasarruf belgelerinden olduğu, bu belgelerin miktarınca 3402 sayılı Yasanın 14/1. maddesindeki kısıtlamaların uygulanamayacağı gözetilmemiş, yerel bilirkişi ve teknik bilirkişiler taşınmazların 8 - 10 yıldır tarımda kullanılmadığını bildirmesine rağmen, zilyetliğin terk edilip edilmediği irdelenmemiştir.
O halde; mahkemece, çekişmeli taşınmazın bulunduğu yere ilişkin en eski tarihlisinden en yeni tarihlisine kadar, memleket haritası, amenajman planı, hava fotoğrafları ve uydu fotoğrafları, çekişmeli parsellerin dosyada bulunmayan komşularının bir sıra dahilinde kadasto tesbit tutanakları ve var ise tesbitlerine esas alınan tapu ve vergi kayıtları, hükmen kesinleşenlerin dava dosyaları getirtilerek dosyasına eklenmeli, daha sonra önceki bilirkişiler dışında orman yüksek mühendisi ve bir fen elemanı ve bir ziraat uzmanı aracılığıyla yeniden yapılacak inceleme ve keşifte; eski tarihli memleket haritası, hava fotoğrafları ve varsa amenajman planı çekişmeli taşınmaz ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle
taşınmazın öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı Yasalar karşısındaki durumu saptanmalı, tapu ve zilyedlikle ormandan toprak kazanılamayacağının, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yokedilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; toprak yapısı, bitki örtüsü ve çevresi incelenmeli; fen ve uzman orman bilirkişiler eliyle yerine uygulanacak kesinleşmemiş tahdit haritası ile irtibatlı, taşınmazın konumunu gösteren orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritasının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritası ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmazın konumunu çevre parsellerle birlikte haritalar üzerinde gösterecekleri ayrı renklerle işaretli ve bilirkişilerin onayını taşıyan, kroki düzenlettirilmeli; keşifte, hâkim gözetiminde, taşınmazın dört yönden renkli fotoğrafları çektirilip, onaylanarak dosyaya eklenmeli, dayanılan tapu kayıtlarının ilk oluştuğu sınırları ve yüzölçümü esas alınarak, vergi kayıtları ile birlikte yerel ve fen bilirkişi aracılığı ile çevre parsellerin dayanakları ile denetlenerek 3402 sayılı Yasanın 20/B-C, 21 ve 32/3 maddesi gereğince sabit sınırdan başlamak suretiyle yöntemince çevresine uygulatılmalı, dayanak tapu kayıtlardan revizyon görüp de hakkında dava açılmadan kesinleşen parseller var ise yüzölçümleri de dahil edilerek dayanak tapu kayıtlarının krokisi var ise buna itibar ederek, yok ise yüzölçümü kadar kapsamı belirlenmeli, yapılan uygulamaların bilirkişiler tarafından düzenlenecek birleşik haritaya yansıtılmalı, tapu kayıt fazlasının bitişikdeki eylemli ormandan elde edildiği ve Anayasanın 169. maddesi gereğince özel mülkiyete konu olamayacağı tapu kayıt kapsamının orman sayılan yerlerden olduğu belirlendiği takdirde 4785 sayılı Yasanın 1. maddesi gereğince hiçbir bildirime gerek kalmadan devletleştirilmiş olduğu, özde özel mülkiyete konu olamayacak yerler hakkında yanlışlık ve hata ile sicil oluşturulması bu yerlerin kamu malı olma niteliğini değiştirmeyeceğinden 3402 sayılı Yasanın 12/3. madde hükümlerinin uygulanamayacağı, tapu kaydı uymayıp vergi kaydının uyduğu belirlendiği takdirde, vergi kaydının zilyetlikle birleşmesi halinde hüküm ifade edeceği, bu nedenle zilyetliğin terk edilmesi halinde sadece vergi kaydının uymasına değer verilemeyeceği düşünülerek oluşacak sonuca göre karar verilmelidir.
Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, bozma gerekleri yerine getirilmeden eksik araştırmayla hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı gerçek kişiler ile davalı Hazinenin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde yatıran davacı gerçek kişilere iadesine, Yargıtaydaki duruşma tarihinde yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesine göre takdir edilen 950,00.-TL avukatlık ücretinin davalı Hazineden alınarak, kendini avukat ile temsil ettiren davacılara, yine davacı gerçek kişilerden alınarak, kendini avukat ile temsil ettiren Hazineye verilmesine 09.10.2012 günü oybirliği ile karar verildi.