Esas No: 2014/16152
Karar No: 2014/18790
Karar Tarihi: 29.09.2014
Yargıtay 21. Hukuk Dairesi 2014/16152 Esas 2014/18790 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Davacı, iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davacı ile davalılardan ... ve ... vekillerince temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici nedenlere ve temyiz nedenlerine göre davacı vekilinin tüm, davalılar ... ile ... vekilinin ise aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddine,
2-Dava, sigortalının 17.08.2004 tarihinde geçirdiği iş kazası nedeniyle oluşan maddi zararının giderilmesi istemlerine ilişkindir.
Mahkemece, 4.510,47TL maddi tazminatın davalılardan tahsiline karar verilmiştir.
Dosya kapsamından, davacının öncesinde aynı olay nedeniyle aynı davalılar aleyhine (Mersin 1.İş Mahkemesinin 2008/40 Esas sayılı dosyası) açtığı maddi tazminat davasında maddi zararının 10.650,36TL olarak hesaplandığı, hesaplanan bu tazminatın talep ile bağlı kalınarak 6.465,00TL"sinin Mahkemece hüküm altına alındığı ve anılan bu dosyanın( Mersin 1.İş Mahkemesinin 2008/40 Esas sayılı dosyası) Yargıtay incelemesinden geçerek onandığı anlaşılmıştır.
Hukuk Muhakemeleri Kanununda “usuli kazanılmış hak” kavramına ilişkin açık bir hüküm bulunmamaktadır.
Bu kurum, davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez, ana ilkelerinden biri haline gelmiştir. Anlam itibariyle, bir davada, mahkemenin yada tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir.
Hemen belirtelim ki; bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlayacağımız bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirdiği gibi, mahkemenin kararını bozmuş olan Yargıtay Hukuk Dairesince de, sonradan, ilk bozma kararı ile benimsemiş olduğu esaslara usuli kazanılmış hakka aykırı bir şekilde ikinci bir bozma kararı verilememektedir (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı, Hukuk Genel Kurulu’nun 12.07.2006 gün, 2006/9-508 E., 2006/521 sayılı kararı).
Mahkemenin, Yargıtay’ın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış hak doğabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması veya hükmün onanması yolu ile de usuli kazanılmış hak gerçekleşebilir. Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleştiği gibi onama kararı ile de mahkeme hükmü kesinleşir. Bozma kararına uymakla yada onama ile kesinleşen hususlarda mahkeme yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur (04.02.1959 gün ve 13/5 sayılı YİBK).
Kazanılmış haklar Hukuk Devleti kavramının temelini oluşturan en önemli unsurlardandır. Kazanılmış hakları ortadan kaldırıcı nitelikte sonuçlara yol açan yorumlar Anayasanın 2.maddesinde açıklanan “Türkiye Cumhuriyeti sosyal bir hukuk devletidir” hükmüne aykırılık oluşturacağı gibi toplumsal kararlılığı, hukuksal güvenceyi ortadan kaldırır, belirsizlik ortamına neden olur ve kabul edilemez.
Bu açıklamalar sonrasında somut olayda, davacının 17.08.2004 tarihindeki iş kazası nedeniyle oluşan maddi zararı Mersin 1.İş Mahkemesinin 2008/40 Esas sayılı dosyasında 10.650,36TL olarak hesaplanmış ve bu miktar Yargıtay incelmesi neticesinde verilen onama kararı ile kesinleşmiştir. Kesinleşen bu miktar maddi zararın 6.465,00TL"si öncesinde Mahkemece hüküm altına alındığına göre davacının bakiye 4.185,36TL maddi zararı kalmıştır. Hal böyle iken Mahkemece taraflar yönünden kesinleşen maddi tazminat miktarı ve davalı lehine olan usuli hak durumu gözetilmeden 4.510,47 TL maddi tazminata karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
O halde, temyiz eden davalılar ... ile ... vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
Ne var ki bu yanlışlığın giderilmesinin yeniden yargılamayı gerektirmediği anlaşıldığından hüküm bozulmamalı HMK 370/2. maddesi uyarınca düzeltilerek onanmalıdır.
SONUÇ : Yukarıda yapılan açıklama gereğince; 26.12.2013 tarihli hükümde
davacı lehine maddi tazminatın kararlaştırıldığı 1. maddesinde geçen “...4.510,47 TL” ibaresinin silinerek yerine “4.185,36TL” ibaresinin yazılmasına. Hükmün düzeltilmiş bu hali ile ONANMASINA, aşağıda yazılı temyiz harcının temyiz edenlere yükletilmesine, 29.09.2014 gününde oy birliğiyle karar verildi.