Esas No: 2012/8392
Karar No: 2012/11232
Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2012/8392 Esas 2012/11232 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Hazine ve Orman Yönetimi tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Yörede 1998 yalanda yapılan genel arazi kadastrosu sırasında ... köyü 103 ada 32 parsel sayılı 3688,27 m2 yüzölçümündeki taşınmaz, öncelikle belgesizden kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanılarak ... adına tespit edilmiş; daha sonra kadastro komisyonunca re"sen inceleme yapılarak tespitin iptali ile orman vasfı ile Hazine adına tespitine karar verilmiş ve tutanak 02.09.1998 - 01.10.1998 tarihlerinde ilân edilmiştir. Davacı, 10.12.2002 tarihli dilekçesi ile kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği iddiası ile dava açmıştır. Mahkemece davanın kabulüne, 103 ada 32 parselin tapu kaydının iptaline ve davacı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş¸ hüküm davalı Hazine ve Orman Yönetimi tarafından temyiz edilmiştir.
Dava 3402 sayılı Yasanın 12. maddesi gereğince 10 yıllık süre içinde açılan tapu iptali tescil davası niteliğindedir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede orman kadastrosu 3402 sayılı Yasanın 4. maddesi gereğince yapılmıştır.
İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye ve çekişmeli taşınmazın, uzman orman bilirkişi tarafından resmi belgelere dayalı olarak yöntemine uygun biçimde yapılan inceleme ve araştırmada orman sayılmayan yerlerden olduğu anlaşıldığına ve adına tescil kararı verilen davacı yararına 3402 sayılı Yasanın 14. ve 17. maddelerinde yazılı kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının oluştuğu belirlenerek yazılı biçimde hüküm kurulmasında bir isabetsizlik bulunmadığına göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile usul ve Yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının Orman Yönetimine yükletilmesine, Hazineden harç alınmasına yer olmadığına 04/10/2012 günü oyçokluğu ile karar verildi.
Davacı, ... köyünde 1998 yılında yapılan genel arazi kadastrosu sırasında 103 ada 32 parsel sayılı 3688,27 m2 yüzölçümündeki taşınmazın, orman vasfı ile Hazine adına tespit edilerek tutanağın 02.10.1998 tarihinde itirazsız olarak kesinleşmesi sonucu tapuya kayıt ve tescil edildiğini, çekişmeli taşınmazın kadastrodan önce kendi zilyetliklerinde olduğu ve zilyetlikle mülkiyet kazanımına ilişkin sürenin dolduğunu belirterek, 3402 sayılı Yasanın 12/3. maddesinde yazılı 10 yıllık hak düşürücü süre içerisinde tapu iptali ve tescil davası açmışlardır.
Mahkemece yapılan yargılama sonucu davanın kabulüne, 103 ada 32 parselin tapu kaydının iptaline ve davacı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş¸ hüküm davalı ... Yönetimi ve Hazine tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava; 3402 sayılı Yasanın 4. maddesine göre yapılan orman sınırlandırması sonucu orman olduğu belirlenerek tapuya tescil edilmiş olan kaydın, 3402 sayılı Yasanın 12/3. maddesinde belirtilen 10 yıllık hak düşürücü süre içinde zilyetlik nedenine dayalı olarak iptali ile davacılar adına tesciline ilişkindir.
Davalıların temyiz istemi sonucu Dairece yapılan incelemede çoğunluk tarafından hükmün onanmasına karar verilmiş olmakla birlikte, aşağıda belirtilen gerekçelerle sayın çoğunluğun onama yönündeki düşüncelerine katılmıyor, aksine usul ve Yasalara aykırı olan yerel mahkeme kararının bozulması gerektiğini düşünüyorum. Şöyle ki; Çekişmeli taşınmaz, halen tapuda ORMAN niteliği ile kayıtlı bulunmaktadır. Taşınmazın vasfı dikkate alındığında ve dava ile taşınmazın vasfının değiştirilmesi de istenildiğine göre, istemin orman kadastrosunun iptali olarak değerlendirilmesi zorunludur. Orman kadastrosunun iptali davalarının ise hangi süreler içerisinde açılabileceği, özel nitelikli Yasa durumunda bulunan 6831 sayılı Yasanın 11/son maddesinde belirtilmiştir. Yasalarla yetkilendirilmiş orman kadastro komisyonları veya bu yetkiyi kullanmak üzere görevlendirilmiş kadastro komisyonlarınca (3402 sayılı Yasa kapsamında görev yapan komisyonlar) yapılan çalışmalar sonucu bir taşınmazın vasfının orman olduğu belirlenerek itirazsız olarak kesinleşip orman niteliği ile tapuya kayıt ve tescil edilmesi durumunda taşınmazın orman olma olgusu kesinleşecek, bu nedenle artık bu taşınmaz kayıtlarının iptali ancak özel Yasaları konumundaki 6831 sayılı Orman Yasası hükümlerine tabi olarak istenebilecektir. Çünkü, 3402 sayılı Yasanın 4. maddesi hükümlerine göre yapılıp kesinleşen orman kadastrosunun sonuçları açısından 6831 sayılı Yasanın 7. ve 11. maddeleri gereğince yapılan orman kadastrosundan teknik ve hukuki olarak hiç bir farkı bulunmamaktadır. Fark sadece sonuçlarının ilanı yönünden olup, Yasa gereğince bu tür tutanak ve haritalar 30 günlük askı ilanına tabi tutulur, ilanın bitiminde ise arazi kadastrosu ile birlikte orman kadastrosu da kesinleşir. 30 günlük bu süre hak düşürücü süredir. Bu sürenin itirazsız geçirilmesi ile taşınmazın ORMAN olma olgusu ve orman kadastro işlemi kesinleştiğinden artık özel Yasası olan 6831 sayılı Yasaya tâbi kamu malı ORMAN olma özelliğine kavuşacağından, bu kaydın iptalini istemek de kendi özel Yasası hükümleri kapsamında mümkün olabilecektir. Kaldı ki; 3402 sayılı Yasanın 16/D maddesi “Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ormanlar, bu Yasada hüküm bulunmayan hallerde özel Yasaları hükmüne tabidir.” hükmünü içermektedir.
Orman Hukukuna ilişkin düzenlemeler özel yasaları niteliğindeki 6831 sayılı Orman Kanununda yer almıştır. 3402 sayılı Kadastro Kanununun 4. maddesi kapsamında orman kadastro işlemi yapma yetkisi kadastro komisyonlarına verildiği halde, 6831 sayılı Orman Kanununun hiçbir maddesini yürürlükten kaldırmamış, aksine 16/D maddesinde ormanlar hakkında mevcut olan özel Orman Yasasının uygulanacağı öngörülmüştür. Bu bakımdan niteliği orman olan taşınmazlar hakkında Hukuk ve Ceza davalarında çıkacak uyuşmazlıkların çözümünde uyulması ve uygulanması gereken kurallar, özel Yasaları konumundaki 6831 sayılı Orman Kanunu hükümleri olmak zorundadır. Çünkü, 3402 sayılı Yasanın 4. maddesi kapsamında kadastro komisyonlarınca yapılan tespit işlemi aslında bir orman kadastro işlemidir. Yasa maddesindeki “Orman kadastro işlemleri de ikmal edilmiş sayılır” hükmü uyarınca yapılan işlemin orman kadastrosu işlemi olduğu açıklanmaktadır.
O halde, yapılan ve kesinleşen işlem, orman kadastrosu olduğuna göre, somut olayımızda temyize konu davanın, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/3. maddesi hükmüne göre açılan tapu iptali ve tescil davası olmayıp, 6831 sayılı Orman Kanununun 11/1. maddesi hükmüne göre açılan orman kadastrosunun iptaline ilişkin bir dava olduğunun kabulü zorunludur.
Kadastro yasaları tasfiye amaçlı yasalardır. Bu nedenle; kadastro yasalarınca yapılan işlemlerin iptali, belirli sürelere bağlanmıştır. 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/3. ve 6831 sayılı Orman Kanununun 11/1. maddesinde belirtilen süreler hak düşürücü süreler olup, kamu düzeni ile ilgilidir. Hak düşürücü süre, davanın görülebilirlik koşuludur. Bir davada hak düşürücü sürenin bulunup bulunmadığı hususu, taraflarca ileri sürülmese dahi davaya bakan hâkim tarafından gözetilmesi gerekir. Hak düşürücü süre geçmişse davanın esası incelenemez. Davacı davasında haklı bile olsa, hak düşürücü süre davanın özünü ortadan kaldırmış olduğundan, o davanın esasına girilemez ve dava dinlenemez. Bu nedenle; tasfiye niteliğindeki kadastro yasalarında bulunan hak düşürücü sürelerin belirtilen Yasaların özellikleri dikkate alındığında Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi hükümleri ve hukukun genel ilkelerine aykırılığından söz etmek de mümkün değildir. Gerek Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve gerekse hukukun evrensel ilkeleri kamu düzenini hak arama hürriyetinden daha önemli görmüş ve hak düşürücü sürelere üstünlük tanımıştır.
Somut olayda, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 4/3. maddesi hükmüne göre yapılan orman kadastrosu 2.10.1998 tarihinde kesinleşmiş, dava konusu parselin orman niteliği ile Hazine adına tapu kaydı oluşmuş ve taşınmaz kamu malı orman olmuştur. Temyize konu dava, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/3. maddesinde anılan 10 yıllık süre içinde vergi kaydı ve kazandırıcı zaman aşımı zilyetliğine dayanılarak açılmıştır. Ne var ki; kesinleşen orman kadastrosunun iptali 3402 sayılı Kadastro Kanununun 16/D maddesi yollaması ile 6831 sayılı Orman Kanununun 3373 sayılı Yasa ile değişik 11/1. maddesi gereğince ancak tapuya dayanılarak 10 yıllık hak düşürücü süre içinde istenebilir. Davacı tapuya dayanmadığından, davasının reddi gerekmekte olup, HGK"nun istikrar kazanan uygulamaları da bu yöndedir (HGK"nun 08/06/2005 gün ve 2005/20-327 E.-2005/377 K. sayılı ve HGK"nun 28/06/2006 gün ve 2006/20-467 E.-2006/494 sayılı kararları.)
Yukarıda açıklanan nedenler gözetilerek çekişmeli taşınmaza ilişkin davanın reddine karar verilmesi gerekirken, davanın kabulü ile 103 ada 32 parselin davacı adına tapuya kayıt ve tesciline dair oluşturulan yerel mahkeme kararının bozulması gerektiği düşüncesi ile sayın çoğunluğun onama yönündeki düşüncelerine katılmıyorum.