13. Hukuk Dairesi 2013/17521 E. , 2013/29403 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı, davalıdan aldığı taşınmaz ve üzerindeki üç katlı evin 90,39 m2"lik kısmının hazineye ait arsa üzerinde kaldığı, hazinece taşan kısım için 38.340,00 TL kıymet takdir edildiğini ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 38.340,00 TL"nin yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini istemiştir.
Davalı, davanın reddine karar verilmesini dilemiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalının aşağıdaki bendin kapsamında kalan temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Davacı, davalıdan aldığı taşınmazın arsasının bir bölümünün hazineye ait çıkması sebebi uğradığı zararın tazmini amacı ile eldeki davayı açmıştır. Mahkemece hazineye ait taşınmaz üzerinde kalan bölüm sözleşme bedeli üzerinden hesaplanarak tespit edilen 33.953,00 TL"nin ödenmesine karar verilmiştir. Ne var ki dosya kapsamından ve 22.11. 2012 tarihli kadastro teknisyeni tarafından hazırlanan raporda davacının davaya konu yeri Aralık 2011 tarihinde Milli Emlak Müdürlüğü"nden satın alındığı tespit edilmiştir. O halde mahkemece davacı tarafından dava konusu yeri satın alıp almadığı tespit edildikten sonra davacı tarafından satın alındıysa satım bedeline hükmedilmeli, şayet davacı anılan
herhangi bir ödeme yapmadıysa Bu kez de BK.nun 202 maddesindeki düzenleme de gözönüne alınarak gerek dairemizin gerekse Yargıtay’ın istikrar kazanmış uygulamalarına göre “nisbi metod” olarak adlandırılan (Bkz 13. HD T. 26.12.1997, E. 1997/7580 ;K 1997/10870) metoda göre hesaplama yapılarak bulunacak miktara hükmedilmesi gerekir. Bu metoda göre; anılan taşınmazın satış tarihi itibariyle ayıplı ve ayıpsız değerleri arasındaki oranın satış bedeline yansıma miktarı belirlenmelidir. Başka bir ifade ile satılanın, tarafların kararlaştırdıkları satış bedeli gözetilmeksizin, satış tarihi itibariyle gerçek ayıpsız raiç değeri ile, mevcut ayıplı haldeki raiç değeri ayrı ayrı belirlenerek, bu iki değerin birbirine bölünmesi suretiyle elde edilecek oran,satış bedeline uygulanmaktadır. Somut olayda da,davaya konu taşınmazın 16.8.2006 tarihinde satın alındığı gözetilerek bu metoda göre belirlenmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir. Hal böyle olunca 16.8.2006 tarihi itibariyle taşınmazın bir bütün halinde ayıpsız değeri ile ayıplı değeri ayrı ayrı belirlenmeli, belirlenecek miktarlar birbirlerine oranlanmalı, tespit edilecek bu oranda satış bedeline uygulanarak, satış bedelinden indirilecek miktar bu şekilde belirlenmeli ve belirlenecek miktara hükmedilmelidir. Mahkemenin bu yönleri gözardı ederek eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
SONUÇ: Yukarıda 1. no"lu bentte belirtilen nedenle davalının sair temyiz itirazlarının reddine, 2. bentte açıklanan nedenle kararın davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 27.11.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.