Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 2013/28789 Esas 2013/29362 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
13. Hukuk Dairesi
Esas No: 2013/28789
Karar No: 2013/29362

Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 2013/28789 Esas 2013/29362 Karar Sayılı İlamı

13. Hukuk Dairesi         2013/28789 E.  ,  2013/29362 K.

    "İçtihat Metni"



    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi



    Taraflar arasındaki alacak-menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı asıl ve birleşen davaların reddine yönelik olarak verilen hükmün taraflar avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davacı vekili avukat Emrah Acar ile davalı vekili avukat ..."in gelmiş olmalarıyla duruşmaya başlanılmış ve hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra karar için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

    KARAR
    Davacı, asıl davada; serbest inşaat mühendisi olarak çalıştığını, davalı adına kayıtlı tarla vasfındaki taşınmaz ile ilgili mühendislik ve danışmanlık hizmetlerini yapmak ve 3. kişilere bedeli karşılığında yaptırmak hususlarında davalı ile anlaştığını, davalının bu konuda kendisine 20.10.2005 tarihinde vekaletname verdiğini, üstlendiği edimleri yerine getirdiğini, ödemeler yaptığını, davalının 13.04.2007 tarihinde kendisini haksız olarak azlettiğini, azledilinceye kadar yaptığı ödemeler ile hizmet bedellerinin ödenmediğini, bedelsiz kalan ve davalının elinde bulunan 07.07.2006 tanzim ve 07.08.2006 vade tarihli 3.250.USD bedelli senedin hükümsüz olduğunu ileri sürerek bu senedin hükümsüzlüğüne ve şimdilik 18.650.00.TL" nın davalıdan tahsiline, birleşen davada ise; davalının elinde bulunan ve bedelsiz kalan 28.01.2005 tanzim ve 01.03.2005 vade tarihli 6.000.00.TL bedelli senetten dolayı borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini istemiştir.
    Davalı, asıl ve birleşen davanın ayrı ayrı reddini dilemiştir.
    Mahkemece, kısa kararda, “Asıl ve birleşen davanın reddine, davalının inkar tazminatı talebinin reddine”; gerekçeli kararda ..
    İse, “Asıl davada davanın reddine, birleşen davada davanın reddine” karar verilmiş, hüküm asıl ve birleşen dava davacısı, asıl davada temlik alan ... ve asıl ve birleşen dava davalısı tarafından temyiz edilmiştir.
    1-Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2009/19-109 Esas ve 2009/123 Karar sayılı ilamında değinildiği üzere, 10.04.1992 tarih, 1991-7 Esas 1992-4 Karar Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı, hâkimin tefhim etmiş olduğu kısa kararla gerekçeli kararın uyum içinde olması gerektiğini öngörmektedir. Yargı erkinin görev ve yetkisi, Anayasa ile yasaları amaçlarına uygun olarak yorumlayıp uygulamak, keza İçtihadı Birleştirme Kararlarının bağlayıcılığını gözetmekten ibarettir. Kısa kararla gerekçeli karar arasındaki çelişkiye cevaz verilmemesinin amacı, kamunun mahkemelere olan güveninin sarsılmamasına yöneliktir. Tefhim edilen hüküm başka, gerekçeli karardaki hüküm başka ise bu durumun mahkemelere olan güveni sarsacağı tartışmasızdır.
    Öyle ki, İçtihadı Birleştirme Kararında bu konuya çok büyük bir önem verilmiş, çelişkinin varlığı tespit edildiği takdirde, başka hiçbir incelemeye gerek görülmeksizin ve tarafların bu konuyu temyiz sebebi yapıp yapmadıklarına bakılmaksızın kararın salt bu nedenle bozulması gerektiğine işaret edilmiştir. 1086 sayılı HUMK." nun 381. maddesi gereğince mahkeme, hazır olan tarafların iddia ve savunmalarını dinledikten sonra yargılamanın sona erdiğini bildirerek kararını tefhim eder. Kararın tefhimi en az, aynı yasanın 388. maddesinde belirtilen hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçirilerek okunması suretiyle olur. HUMK." nun 388/son. maddesi gereğince de istek sonuçlarından her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenilen borç ve tanınan hakların, mümkünse sıra numarası altında birer birer, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir. Yine aynı kanunun 389. maddesinde de hüküm kısmında iki tarafa yükletilen hak ve borçların tereddüde yer vermeyecek şekilde belirtilmesi zorunluluğu tekrarlanmıştır. Aynı maddenin son fıkrası gereğince de zorunlu nedenlerle yalnız hüküm sonucunun tefhim edildiği hallerde, gerekçeli kararın sonradan belli bir süre içinde yazılması mümkündür. Bu gibi hallerde de HUMK." nun 388. maddesine uygun olarak tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkça gösteren kısa karar ile daha sonra yazılan gerekçeli kararın birbirine uygun olması zorunludur. Aynı hüküm 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu" nun 297. maddesinde de yer almıştır. Esasen kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak da yoktur. Öte yandan kısa kararla gerekçeli kararın birbirinden farklı olması yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim olunmasına ilişkin Anayasanın 141. maddesi ile HMK." nun yukarda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca bu husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir görevdir.
    Temyize konu davada, kısa kararda, “kısa kararda, “Asıl ve birleşen davanın reddine, davalının inkar tazminatı talebinin reddine”; gerekçeli kararda ise, “Asıl davada davanın reddin
    birleşen davada davanın reddine” karar verilmiş olması, az yukarıda açıklanan kısa kararla gerekçeli kararın birbirine uygun olması gerektiğine ilişkin ilke ve yasa hükümlerine aykırı olup, kararın bozulmasını gerektirir. Mahkemece, 10.4.1992 tarih ve 1991/7 Esas 1992/4 sayılı İçtihatı Birleştirme Kararında da benimsendiği gibi kısa karar ile bağlı kalınmadan, ancak kısa karar ile gerekçeli karar arasındaki çelişki giderilecek şekilde yeniden bir karar verilmesi için hükmün bozulması gerekmiştir.
    2-Bozma nedenine göre, asıl ve birleşen dava davacısı, asıl davada temlik alan ... ve asıl ve birleşen dava davalısının temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir.
    SONUÇ:Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, 2.bent gereğince asıl ve birleşen dava davacısı, asıl davada temlik alan ... ve asıl ve birleşen dava davalısının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, 990,00 TL duruşma avukatlık parasının karşılıklı alınarak birbirlerine ödenmesine, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 27.11.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.






    Hemen Ara