Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2012/8071 Esas 2012/10973 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
20. Hukuk Dairesi
Esas No: 2012/8071
Karar No: 2012/10973

Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2012/8071 Esas 2012/10973 Karar Sayılı İlamı

(Kapatılan)20. Hukuk Dairesi         2012/8071 E.  ,  2012/10973 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi

    Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı Hazine ve davalı gerçek kişi tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

    K A R A R

    Kadastro sırasında ... köyü, 101 ada 24 parsel sayılı 9043,77 m² yüzölçümündeki taşınmaz, belgesizden kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle tarla niteliğiyle davalı gerçek kişi adına tespit edilmiştir. Davacı Hazine, dava konusu parselin devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerler ile kaçak ve yitik kişilerden kalma yerlerden olduğu iddiasıyla dava açmış; davacı ... Yönetimi ise 09.03.2010 tarihli dilekçe ile taşınmazın orman vasfında olduğu iddiasıyla davaya katılmıştır. Mahkemece; davacı Hazinenin açtığı davanın reddine, davacı ... Yönetiminin açtığı davanın kabulüne ve dava konusu Kahramanmaraş ili, Andırın ilçesi, ... köyü, 101 ada 24 parsel sayılı taşınmazın tespitinin iptali ile orman vasfıyla Hazine adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş, hüküm davacı Hazine ve davalı gerçek kişi tarafından temyiz edilmiştir.
    Dava dilekçesindeki açıklamaya göre, dava; kadastro tespitine itiraza ilişkindir.
    Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde orman kadastrosu 5304 sayılı Yasa ile değişik 3402 sayılı Yasanın 4. maddesi hükmüne göre yapılmış, çekişmeli parsel orman alanı dışında bırakılmıştır.
    Mahkemece yapılan araştırma ve inceleme hükme yeterli değildir. Şöyle ki; raporu hükme dayanak alınan orman bilirkişisi 1956 tarihli memleket haritasında taşınmazın kısmen orman alanında, kısmen açık alanda, 1952 tarihli hava fotoğrafında kısmen açık alanda, kısmen yapraklı ve çalılık niteliğindeki orman alanı sınırları içinde olduğunu ifade etmiştir. Bilirkişinin raporuna ekli aplikeli krokide de taşınmazın kısmen yeşil, kısmen açık alanda olduğu görülmektedir. Ancak, taşınmaz kısmen orman alanında kaldığı ifade edilmesine rağmen, orman bilirkişi raporunun sonuç bölümünde taşınmazın orman bütünlüğü içinde olduğu şeklinde eski tarihli memleket haritası, hava fotoğrafı, kadastro paftası ve taşınmazın fiili durumu ile örtüşmeyen gerekçe ile taşınmazın tamamının orman sayılan yer olduğunu belirtmiştir. Mahkemece bu çelişki üzerinde durulmamıştır. Yine orman bilirkişi tarafından taşınmazın işlendiği ve yer yer de sabit taş ve kayalar bulunduğu ifade edilmesine rağmen mahkemece, taşınmazın imar ve ihya edilip edilmediği ve davalı gerçek kişiler yönünden 3402 sayılı Yasanın 14. maddesindeki sınırlamanın aşılıp aşılmadığı da araştırılıp saptanmamıştır. Bu durumda, karara dayanak alınan raporlar çekişmeli taşınmazın öncesinin niteliğini ve hukukî durumunu belirlemeye yeterli ve kanaat verici olmadığı gibi eksik araştırma ve inceleme ile hükme varılmıştır.
    Bu nedenlerle, mahkemece, eski tarihli memleket haritası, hava fotoğrafları ve varsa amenajman planı ilgili yerlerden getirtilip, önceki bilirkişiler dışında halen Çevre ve Orman Bakanlığı (Orman ve Su İşleri Bakanlığı) ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman yüksek orman mühendisleri arasından seçilecek bir orman mühendisi ve bir fen elemanı aracılığıyla yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, çekişmeli taşınmaz ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazın öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı yasalar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyedlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Yasanın 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Yasanın 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan
    bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yok edilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; toprak yapısı, bitki örtüsü ve çevresi incelenmeli; keşifte, hâkim gözetiminde, taşınmazın dört yönden renkli fotoğrafları çektirilip, onaylanarak dosyaya eklenmeli; yukarıda değinilen diğer belgeler fen ve uzman orman bilirkişiler eliyle yerine uygulattırılıp; orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritası ve hava fotoğrafının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritası ve hava fotoğrafı ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmazın konumunu çevre parsellerle birlikte haritalar üzerinde gösterecekleri yalnız büro incelemesine değil, uygulamaya ve araştırmaya dayalı, bilirkişilerin onayını taşıyan krokili bilimsel verileri bulunan yeterli rapor alınmalı, taşınmazın eski tarihli resmî belgelere ve fiili durumuna göre kısmen orman sayılan yerlerden olduğu belirlendiği takdirde, taşınmazın orman sayılan ve sayılmayan bölümleri belirlenip, yüzölçümleri bilirkişi marifeti ile tespit edilmeli ve oluşacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmelidir.
    Yukarıda açıklanan yöntemle yapılacak araştırma sonucu, taşınmazın tamamen veya kısmen orman sayılan yerlerden olmadığı belirlendiği takdirde, bu kez, zilyetlik yolu ile kazanma (Medenî Yasanın 713. maddesi, 3402 sayılı Yasanın 14. ve 17. maddelerindeki ) koşulların araştırılması gerekir. Bu cümleden olarak, yöreyi iyi bilen elverdiğince yaşlı, yansız, yerel ve uzman bilirkişi, tarafların aynı yöntemle göstereceği tanıklar hazır olduğu halde, yapılacak keşifte; zilyetliğin başlangıç günü, süresi ve sürdürülüş biçimi hakkında yerel bilirkişi ve tanıklardan olaylara dayalı bilgi alınmalı, tespit tutanağı bilirkişilerinin beyanları ile yerel bilirkişi ve tanık beyanları arasında aykırılık bulunduğu takdirde tespit tutanağı bilirkişileri de taşınmazlar başında ayrı ayrı dinlenerek, çelişki giderilmeli, taşınmazın öncesi itibariyle niteliğinin ne olduğu, kime ait olduğu, zilyetliğin nasıl meydana geldiği, ne kadar süre ile ne şekilde devam ettiği, bunun ekonomik amacına uygun olup olmadığı, tanıkların bilgi ve görgülerinin hangi eylemli olaylara dayandırıldığı belirlenmeli, yerel bilirkişinin imar, ihya ve zilyetlik olgusunu hangi olaylarla nasıl hatırladıkları saptanmalı, ayrıca taşınmazın değişik bölümlerinden yeterli derinlikten toprak örnekleri alınıp incelenerek, taşınmazların imar ve ihyaya konu edilip edilmediği, edildi ise tarihi ve ne kadar süreyle ne şekilde zilyet edildiği, 1980-1990"lı yıllara ait hava fotoğrafları ve memleket haritasında taşınmazın o yıllarda ziraat alanı olarak kullanılıp kullanılmadığı, yine fotogometri yöntemiyle düzenlenen 1/5000 ölçekli arazi kadastro paftasında zilyet ve tasarruf edilen yerlerden olup olmadığı, zilyetlikle kazanılabilecek kültür arazisi olup olmadığı belirlenip, çekişmeli taşınmazın fiili durumunu da belirtir şekilde rapor alınmalı, bu bilgiler gözönünde tutularak mahkemece, yukarıda belirtildiği şekilde uzman bilirkişiler marifetiyle inceleme yapılarak, taşınmazın üstün vasfının belirlenmesi, ihya edilerek kültür arazisi niteliği kazandırılan bölümler ile işlenmeyen, imar ve ihya edilmeyen bölümlerinin ölçülerek belirlenmesi ve teknik bilirkişi tarafından krokisine işlenmesi, bu kısımların ayrıca mahkeme nezaretinde çektirilecek fotoğraflarda da işaretlettirilmesi, kazanılmaya elverişli yerler bulunup bulunmadığı ve kazanma koşullarının oluşup oluşmadığı tespit edildikten sonra 3402 sayılı Yasanın 14. maddesi uyarınca, davalı gerçek kişi ve murisleri yönünden de tapu sicil ve kadastro müdürlükleri ile mahkeme yazı işleri müdürlüğünden araştırma yapılıp, aynı Yasanın 03.07.2005 gün 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanma Yasası ile değiştirilen 14/2. maddesi gereğince sulu ve susuz olarak kazanılmış toprak miktarı belirlenip, yasanın getirdiği sınırlamanın aşılıp aşılmadığı saptanarak, sınırlamanın aşılmadığı tespit edildiği ve kazanılmaya elverişli yerler bulunduğu ve kazanma koşullarının oluştuğu belirlendiği takdirde Hazinenin davasının reddine, imar ve ihya edilmeyen bölümlere ilişkin olarak da davacı Hazinenin davasının kabulüne karar verilmesi gerekmektedir.
    Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak yazılı biçimde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı Hazine ile davalı ..."un temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine 01/10/2012 günü oybirliği ile karar verildi.


    Hemen Ara