Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2012/8058 Esas 2012/10971 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
20. Hukuk Dairesi
Esas No: 2012/8058
Karar No: 2012/10971

Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2012/8058 Esas 2012/10971 Karar Sayılı İlamı

(Kapatılan)20. Hukuk Dairesi         2012/8058 E.  ,  2012/10971 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi

    Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılar Hazine ve Orman Yönetimi tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

    K A R A R

    Kadastro sırasında ... ilçesi, ... köyü, 112 ada 103 parsel sayılı 1036 hektar 6282,78 m² yüzölçümündeki taşınmaz, orman niteliğiyle Hazine adına tesbit edilmiştir. Davacı, parselin bir bölümünün orman olmadığı ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğiyle taşınmaz edinme koşullarının yararına oluştuğu iddiasıyla dava açmıştır. Mahkemece, davanın kabulüne ve dava konusu parselin fen bilirkişisi krokisinde (A) ile gösterilen 5942,17 m² bölümünün dahili davacıların miras hisseleri belirtilerek hisseli olarak dahili davacılar adına tapuya tesciline, diğer bölümün tespit gibi 112 ada 103 parsel altında orman vasfıyla Hazine adına tesciline karar verilmiş, hüküm davalı Hazine ve Orman Yönetimi tarafından temyiz edilmiştir.
    Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, orman kadastro tespitine itiraza ilişkindir.
    Dava konusu yer 10.362.282 m² yüzölçümlü 112 ada 103 sayılı parselin bir bölümüdür. Bu parsel 3402 sayılı Yasanın 4/3. madde hükmüne göre orman kadastro komisyonunca 1992 yılında orman olarak sınırlandırılıp, harita ve tutanakları arazi kadastro ekiplerine teslim edilmiş ve 1993 yılında dava konusu parselin orman tespit tutanağı düzenlenmiştir.
    Yassıkaya köyünde birçok kişi 103 sayılı orman parselinin bazı bölümlerinin zilyetliklerinde olduğu iddiasıyla ayrı ayrı birçok dava açmış, bu davalar usûl hükmü gereği kadastro mahkemesinin 1994/22 sayılı dosyasında 1995 yılında birleştirilmiş, ancak; 13.08.2008 tarihinde yapılan keşif sırasında her davacının dava ettiği yer ayrılarak ayrı bir dava dosyası oluşturulmuş ve ayrılan dosyalar üzerinden dava yürütülerek 103 sayılı parsel içerisindeki kişilerin dava ettikleri 3000 m²’den 25000 m²’ye kadar olan bölümler davacı kişiler adına, kalan bölümünde orman niteliğiyle Hazine adına tesciline karar verilmiştir. Dairemizde 112 ada 103 sayılı parselden ifrazen tescil edilen birçok dava dosyasının temyiz incelemesi daha önceden yapılmıştır. İncelemeye konu bu dosyanın incelendiği günde ise yine 112 ada 103 sayılı parselden ifrazen tescil edilen toplamda 3 adet dosya incelemesi yapılmıştır. Bu dosyaların kapsamından aynı parsel hakkında açılan ve birleştirilen davalar birlikte yürütülmekte iken, daha sonra ayrılan başka dava dosyalarının da bulunduğu anlaşılmaktadır. Temyiz incelemesinde geçen davaların tümünde dava edilen bölüm ifrazen zilyedi adına tescil edilmiş, parselin geriye kalan bölüm ile ilgili başka davalar bulunduğu halde, o dosyalarda dava konusu edilen yerler 103 sayılı parsel olarak orman olarak Hazine adına tescil edilmiş, böylece 103 sayılı orman parseli hakkında birçok dosyada birbirinden farklı tescil kararları verilmiş, yani kararların infazı sırasında parselin daha önceki kararla orman olarak tesciline karar verilen bölümü; diğer dosyada yeniden ifrazen kişi adına tescil edilmesi gibi karmaşık, kararların infazları yapılamayacak şekilde hüküm kurulmuştur.
    Orman bilirkişi tarafından düzenlenen raporda 10.362.282 m² yüzölçümünde olan parselin bir kısmı gösterilmiş, fen bilirkişi tarafından düzenlenen raporda ise; dava edilen küçük taşınmaz bölümünün krokisi çizilmiş, bu yerin bütün orman parselinin hangi bölümünde olduğu gösterilmemiştir. Orman ve fen bilirkişi düzenledikleri rapora göre dava konusu edilen taşınmazlar dava edilen geniş orman parseli içerisinde öbek öbek bulunmaktadır. Orman bilirkişisinin uyguladığı memleket haritasında 103 sayılı parselin büyük bir bölümünün yeşil renkli orman alanı, bir bölümü de açık alan olduğu bildirilmiş, ancak; haritanın incelenmesinde açık alanların dahi iğne yapraklı orman ağacı rumuzuyla işaretlendiği görülmüş, orman bilirkişisi bu ağaçların arazide serpili halde yaşlı ardıç ağaçları olduğunu bildirilmiştir. Taşınmazların bulunduğu yerin memleket haritasındaki yükselti eğrilerine göre yüksek eğimli ve engebeli bir arazi yapısında olduğu, dava konusu taşınmazlar içinde eski yolların geçtiği görülmektedir. Taşınmazlar üzerindeki münferit halde bulunan ardıç ağaçlarından bu yerlerin öncesinin orman olduğu, diğer orman ağaçlarının insan eliyle veya diğer nedenlerle yok edildiği ve her türlü tahribe rağmen varlığını sürdüren sadece ardıç ağaçlarının kaldığı anlaşılmaktadır. Diğer taraftan dava konusu edilen ve zilyetliğe dayalı olarak kişiler adına tescil edilen bölümlerin 6831 sayılı Yasanın 17/2. maddesi anlamında orman içi açıklık olduğu da görülmektedir. Çünkü bu yerlerin etrafı dava konusu edilmeyen 103 sayılı orman parseli ile çevrilidir.
    6831 sayılı Yasanın 17/2. maddesinde açıklanan orman içi açıklık niteliğinde olduğu, gerek 26.05.1958 tarihli Orman Tahdit ve Tescil Talimatnamesinde gerekse 25.06.1970 günlü Resmî Gazetede yayımlanan 31.05.1970 gün ve 531 sıra no"lu Orman Tahdit ve Tescil Yönetmeliğinin 33/3 ve 19.08.1974 günlü Resmî Gazetede yayımlanan 25.07.1974 tarihli Orman Kadastro Yönetmeliğinin 40/A ve 30.05.1984 günlü Resmî Gazetede yayımlanan Orman Kadastro Yönetmeliğinin 30/1 ve 02.09.1986 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan Orman Kadastro Yönetmeliğinin 23/1 ve 15.07.2004 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan Orman Kadastro Yönetmeliğinin 26/a maddesinde "... 6831 sayılı Yasanın 17. maddesinde yer alan orman içinde bulunan doğal olarak ağaç ve ağaççık içermeyen, genel olarak otsu bitki veya bazı durumlarda yer yer odunsu bitkiler içeren açıklıkların orman olarak sınırlandırılacağı" öngörülmüştür.
    6831 sayılı Yasanın 17. maddesi, orman içi açıklıklarda tarım ve inşaat yapılmasına, hayvancılık amacı ile ağıl yapılmasına, bu kesimlerin özel mülke dönüşmesine izin vermez.
    6831 sayılı Yasa, madde: 17/1-2
    Devlet ormanları içinde bu ormanların korunması, istihsal ve imarı ile alakalı olarak yapılacak her nevi bina ve tesisler müstesna olmak üzere; her çeşit bina ve ağıl inşaası ve hayvanların barınmasına mahsus yerler yapılması ve tarla açılması, işlemesi, ekilmesi ve orman içinde yerleşilmesi yasaktır.
    Devlet Ormanlarının herhangi bir suretle yanmasından veya açıklıklarından faydalanılarak işgal, açma veya herhangi şekilde olursa olsun kesme, sökme, budama veya boğma yollarıyla elde edilecek yerlerle buralarda yapılacak her türlü yapı ve tesisler, şahıslar adına tapuya tescil olunamaz. Buralara doğrudan doğruya orman idaresince el konulur. Yanan orman alanlarındaki her türlü emval Orman Genel Müdürlüğünce değerlendirilir (17/06/2004 gün ve 5192 sayılı Yasa ile değişik hali).
    Yasa metninden açıkça anlaşıldığı gibi, hangi nedenle olursa olsun orman içi açıklıklarda tarım, inşaat ve hayvancılık yapmak amacı ile ağıl yapılamaz. Bu tür yerler özel mülk olamaz. Yönetim derhal el koyma hakkına sahiptir. Orman içi açıklıklardan yararlanabilmek için zorunlu olarak orman kullanılacaktır. Bu kullanım nedeniyle yeni açma, genişletme, yangın oluşması önlenemeyecek ve orman bütünlüğü bozulacaktır.
    Ayrıca, bu tür taşınmazların öncesinin orman olma zorunluluğu yoktur. Zira öncesi orman olan ve ormandan açılan taşınmazlar, 6831 sayılı Yasanın 1. maddesi ve Yargıtay uygulamaları gereği oluşan kesin içtihatlara göre zaten orman sayılmaktadır. 17. maddede tanımı yapılan olgu, öncesi orman iken açılan yerlerle beraber ayrıca [HANGİ NEDENLE
    OLURSA OLSUN ORMAN İÇİ AÇIKLIKLARIN KAZANILAMAYACAĞI İLKESİNİ İÇERMEKTEDİR VE AMACI ORMAN BÜTÜNLÜĞÜNÜ KORUMAKTIR]. Bu tür yerlerin 15.07.2004 günlü Resmî Gazetede yayımlanan Orman Kadastrosunun Uygulanması Hakkındaki Yönetmeliğin 26/a maddesi gereğince orman olarak sınırlandırılması gerekir.
    Yasa koyucu ayrı bir kavram oluşturmuş ve hangi nedenle olursa olsun orman içi açıklıklarda tarım ve inşaat ile özel mülke dönüşme yolunu kapamıştır. Bu itibarla, dava konusu taşınmazın memleket haritasında açık alanda gözükmesi bu olguyu değiştirmez. Etrafı ormanla çevrili olan taşınmazlar, özel mülke dönüşüp tarım ve inşaata açıldığında orman bütünlüğünün bozulacağı tartışmasızdır. Dairemizin bu yoldaki kararları Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca benimsenmiş ve yerleşik kararlar halini almıştır [Y.H.G.K.’nun 10.12.1997 gün ve 1997/20-830/1034, 10.12.1997 gün ve 1997/20-808/1039, 22.10.2003 gün ve 2003/20-665/614 sayılı ve yine orman kadastrosunun kesinleştiği tarihten sonra 20 yıldan fazla süre geçse dahi orman içi açıklık konumunda olan taşınmazların zilyetlik yoluyla kazanılamayacağı konusundaki 11.10.2004 gün ve 2004/7-531-582 sayılı kararları].
    Tapu ve zilyetlik yoluyla kişi ve kurumların ormandan toprak kazanmasını sağlayan 3402 sayılı Yasanın 45. maddesinin ilgili fıkraları da Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Yasanın 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmıştır.
    Ayrıca; orman içi açıklık ve boşluklar ile orman ve toprak muhafaza karakteri taşıyan funda ve makilik alanlar, yasa gereği orman sayıldığı için, 15.07.2004 günlü Resmî Gazetede yayımlanan Orman Kadastro Yönetmeliğinin 26. maddesinin (a) ve (j) bentleri gereğince Devlet Ormanı olarak sınırlandırılması öngörülmüştür. Bu tür yerler zilyetlik yolu ile kazanılamayacağı ve özel mülk olarak tescil edilemeyeceği gibi somut davada, taşınmaz üzerinde hiçbir imar ihya çalışması yapılmadığı, araziye tarım arazisi vasfı kazandırılmadığı, taşınmaz üzerindeki zilyetlikte kazanmayı sağlayan ekonomik amaca uygun ve kanunun aradığı bir kullanım da bulunmadığından, davacı gerçek kişi yararına İmar ihya ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğinin oluştuğundan da söz edilemez.
    Her ne kadar aynı parsel hakkında açılan davaların birleştirilerek aynı dosya üzerinde yürütülmesi gerekirse de, mahkemece değinilen yönler gözetilerek, daha önce daireden geçen ve aynı gün temyiz incelemesi yapılan pek çok dosyada, dava konusu edilen taşınmaz bölümlerinin tümünün konumu ve üzerindeki bitki örtüsü aynı olduğundan, bu dava dosyaları birleştirilmeden davaların reddine ve dava dosyasının gerekli tescil işlemi yapılması için 112 ada 103 sayılı parselin tutanak aslının bulunduğu dava dosyasının içine konularak tapu sicil müdürlüğüne gönderilmesine, mahkemede aynı parsel hakkında açılmış başka davalar varsa, o dosyaların 112 ada 103 sayılı parsel tutanağının aslının bulunduğu dosya ile birleştirilmesine karar verilmelidir.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı Hazine ve Orman Yönetiminin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine 01/10/2012 günü oybirliği ile karar verildi.






    Hemen Ara