Esas No: 2012/6204
Karar No: 2012/9325
Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2012/6204 Esas 2012/9325 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tescil davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi Hazine tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı ..., dava dilekçesinde sınırlarını bildirdiği ... köyünde bulunan 50 dönüm yüzölçümlü taşınmazı 1970 yılından bu yana nizasız fasılasız malik sıfatıyla kullandığı, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının yararına oluştuğunu iddia ederek Medeni Yasanın 713. maddesi hükmüne göre adına tescilini istemiştir.Hazine, Medeni Yasanın 713/6 maddesi uyarınca çekişmeli taşınmazın Hazine adına tapuya tescili istemiyle karşı dava açmıştır.Davacı ... Eser, dava ettiği yerin yüzölçümünün keşifte 74.551,25 m2 olduğu belirlendiğinden, 74.551,25 m2 yüzölçümlü taşınmazın adına tapuya tescili istemiyle ıslah dilekçesi vermiştir. Mahkemece, davacının davasının kabulüne, fen bilirkişi tarafından düzenlenen krokili raporda (A) ile işaretlenen 74.551,25 m2 yüzölçümündeki taşınmazın davacı ... adına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm Hazine tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, Medeni Yasanın 713. maddesi hükmü uyarınca tapusuz olan taşınmazların tesciline ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede 29.06.1995 tarihinde ilan edilerek kesinleşen orman kadastrosu vardır.
Taşınmazın bulunduğu yerde genel arazi kadastrosu işlemi 1986 yılında yapılıp kesinleşmiş, kesinleşme tarihi ile davanın açıldığı tarih arasında 20 yıllık süre geçmiştir.
Mahkemece yapılan inceleme sonucunda çekişmeli taşınmazın devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olmadığı, Medeni Yasanın 713 ve 3402 sayılı Yasanın 14 ve 17. maddelerinde yazılı imar - ihya ve kazandırıcı zamanaşımı yolu ile taşınmaz edinme koşullarının davacı yararına oluştuğu kabul edilerek davanın kabulü yolunda hüküm kurulmuştur.
Ne var ki; yörede 1986 yılında yapılan genel arazi kadastrosu sonucunda düzenlenen ve bir örneği dava dosyasına getirtilen orijinalinden fotokopisi çıkarılmış kadastro pafta örneğinden, çekişmeli taşınmazın bulunduğu alanın, bu yerde 1986 yılında yapılan genel arazi kadastrosu sırasında Devlet Ormanı niteliğiyle tespit harici bırakıldığı anlaşılmaktadır. komşu parsellere uygulanan vergi kayıtlarıda davalı taşınmaz yönünü orman olarak okumaktadır. Her ne kadar, bilirkişi ve tanıklar taşınmazın öncesinin orman olmadığını, davacı ve miras bırakan tarafından 20 yılı aşkın süredir kullanıldığını ifade etmişlerse de kadastro işlemi olan tespit dışı bırakma işleminin ve eylemli duruma uygun düşmeyen bilirkişi ve tanık sözlerine değer
verilemez. Zaman içerisinde taşınmaz üzerindeki orman örtüsünün kaldırılmış olması o yerin orman niteliğini kaybettiği anlamına gelmez ve taşınmazın zilyetlikle kazanılması da mümkün değildir. Hukuk Genel Kurulunun 24.10.2001 gün 2001/8 - 964 - 751 ve 13.02.2002 gün 2002/8 - 183 - 187 sayılı kararları ile orman olarak tespit harici bırakılan yerlerde orman kadastrosunun kesinleştiği güne kadar orman sayılacağından sürdürülen zilyetliğe değer verilemeyeceği kabul edilmiştir. Bu nedenle, taşınmazın öncesi orman olup bu niteliğini koruduğu sıradaki zilyetliğe değer verilemez.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı gerçek kişinin davasının reddine karar verilmesi gerekirken, aksi düşünce ve gerekçelerle kabul yolunda hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Hazinenin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA 19/06/2012 günü oybirliği ile karar verildi.