Esas No: 2010/3995
Karar No: 2011/4916
Karar Tarihi: 30.5.2011
Yargıtay 21. Hukuk Dairesi 2010/3995 Esas 2011/4916 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Davacı, 1.3.2008 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı almaya hak kazandığının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere göre, davalı Kurum’un aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine
2- Davacı yapılandırma kapsamında ödediği primlerin iadesi ile 1479 sayılı Yasa’nın Ek 19. maddesi uyarınca aylık almaya yeterli süresi bulunduğundan 1.2.2008 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı bağlanması gerektiğinin tesbitini istemiştir.
Mahkemece davanın kabulü ile davacıya 1.3.2008 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı bağlanmasına karar verilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden davacının 1987 tarihli giriş bildirgesiyle 15.10.1987 tarihi itibarıyla 1479 sayılı Yasa’ya tabi zorunlu sigortalı olarak kayıt ve tescil edildiği, Kurum’un 5.11.2007 tarihli ekstresinde davacı 15.10.1987- 11.5.2005 tarihleri arasında kesintisiz sigortalı kabul edildiğinde prim borcunun bulunduğu 7.10.1987-22.1.2001 tarihleri arasında ve yapılandırmadan yararlanarak 31.8.2006 ve 2.10.2006 tarihlerinde prim ödemelerinde bulunduğu ve borcu olduğunun belirtildiği, davacı hakkında 1995/11 nolu kurum Genelgesi uygulanarak oda kaydı bulunan dönemlerde vergi kaydı bulunmadığından odaya kayıtlı olduğu bu süreler dışlanarak 25.8.2009 tarihli hesap ekstresinde ise 8.10.1987- 2.6.1998 ve 15.12.1998-15.9.2004 tarihleri arasında 16 yıl 4 ay 24 gün sigortalı kabul edildiği ve dava tarihinden sonra 27.10.2008 tarihinde yaptığı toplu ödeme nedeniyle prim borcu bulunmadığının bildirildiği, Kurumun 28.1.2009 tarihli yazsında davacı hakkında Ek 19 maddesi uygulanması için borcu olan 60 ayı bulunmadığının bildirildiği görülmüştür.
17.04.2008 gün ve 5754 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 73.maddesi ile eklenen ve 30.4.2008 de yürürlüğe giren 5510 Sayılı Kanunun geçici.17 maddesi uyarınca; Kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlarla tarımda kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan, 1479 ve 2926 sayılı kanunlara göre tescilleri yapıldığı
halde, bu maddenin yürürlük tarihi itibarıyla beş yılı aşan süreye ilişkin prim borcu bulunanların, bu sürelere ilişkin prim borçlarını, prim borçlarının ödenmesine ilişkin Kurumca çıkarılacak genel tebliğin yayımı tarihini takip eden aybaşından itibaren 6 ay içerisinde ödememeleri halinde, prim ödemesi bulunan sigortalıların daha önce ödedikleri primlerin tam olarak karşıladığı ayın sonu itibarıyla, prim ödemesi bulunmayan sigortalıların ise tescil tarihi itibarıyla sigortalılığı durdurulacağı, prim borcuna ilişkin süreler sigortalılık süresi olarak değerlendirilmeyeceği ve bu sürelere ilişkin Kurum alacakları takip edilmeyerek, Kurum alacakları arasında yer verilmeyeceği belirtilmiştir.
Kanunların geriye yürümesi konusunda mevzuatımızda genel bir düzenleme bulunmamaktadır. İlke olarak her yasa yürürlüğe girdiği andan itibaren derhal hukuksal sonuçlarını doğurmaya başlar. Bunun doğal sonucu da yasaların yürürlüğe girmelerinden önceki olayları etkilemeyeceği, başka bir anlatımla geriye yürümeyeceklerdir. Ancak devam eden uyuşmazlıklarda, tamamlanmamış hukuki durumlara yeni yasa veya düzenleyici kural “derhal yürürlüğe girme” niteliği nedeniyle uygulanacak ve hukuki sonuçlarını doğuracaktır. Bu gibi durumlarda kanunların geriye yürümesi değil ani etkisi söz konusudur. Sosyal güvenlik hukukunun ilgi alanı kamusal olup otoritesi kamu düzenini ilgilendirmektedir. Bu nedenle sosyal güvenlik hukuku ile ilgili yasalar yürürlüğe girdiği andan itibaren derhal hukuksal sonuçlarını doğurur. Bu açıklamalar karşısında 5510 Sayılı Kanunun geçici.17 maddesinin tamamlanmamış hukuki durumlara uygulanacağının kabulü gerekir.
Somut olayda 15.1.1951 doğumlu olan davacının 15 yıldan fazla sigortalılık süresinin bulunduğu konusunda uyuşmazlık yoktur. Uyuşmazlık davacı hakkında aylığa esas sigortalılık sürelerinin belirlenmesi ve bu dönemlerde prim borcu bulunup bunmadığının saptanması noktasında toplanmaktadır. 1479 sayılı Yasa"nın 35.maddesinde yaşlılık aylığından yararlanmak için diğer koşulların yanında talepte bulunulan tarihte prim ve her türlü borçların ödenmesi koşuluda yer almakta olup mahkemece bu yönde bir araştırma yapılmadan sonuca gidildiği görülmektedir.
Yapılacak iş ; öncelikle sigortalılık hakkından vazgeçilmesi mümkün olamayacağından davacı hakkında 95/11 nolu Genelge ile Kurumca kabul edilmeyen sigortalılık sürelerinin geçerli olduğu kabul edilerek davacının sigortalılık süreleri belirlendikten sonra davacı hakkında 1479 sayılı Yasanın Ek19 maddesinin uygulanıp uygulanmayacağı konusunda tahsis tarihi itibariyle 5 yıl ve daha fazla prim borcu bulunup bulunmadığını Kurumdan sormak, prim borcu olan 5 yıl ve daha az sigortalılık süreleri var ise davacıya kalan dönmeler için prim borcunu ödemesi için süre verilerek aylık istemiyle diğer taleplerinin değerlendirilmesi gerekir
O halde davalı Kurum’un bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 30.5.2011 gününde oybirliği ile karar verildi.