(Kapatılan)20. Hukuk Dairesi 2011/9930 E. , 2012/6507 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava konusu ... köyü 101 ada 846 parsel sayılı 5864,63 m2 yüzölçümündeki taşınmaz, ham toprak niteliği ile, 105 ada 44 parsel sayılı 15039.21 m2 yüzölçümündeki taşınmaz da, tarla niteliği ile 2/B ile Hazine adına çıkartılan yerlerden olduğu, beyanlar hanesinde belirtilerek Hazine adına tespit ve tescil edilmiştir. Davacı vekili, taşınmazların müvekkilin dedesi Bayram"a ait iken, ölümü ile müvekkiline intikal ettiğini, onun kullanımında olduğunu ileri sürürek bu hususun beyanlar hanesine şerh verilmesini istemiştir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, 5831 sayılı Yasaya göre 3402 sayılı Yasanın 12/3. maddesine göre 10 yıllık süre içinde açılan tutanağın beyanlar hanesine kullanım şerhi verilmesi istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazların bulunduğu yerde tespit tarihinden önce 1948 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastrosu ile daha sonra 09.06.1998 tarihinde yapılıp dava tarihinde kesinleşen aplikasyon ve 2/B uygulaması ile 27 Ocak 2009 tarihli Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 3402 sayılı Yasanın (5831 sayılı Yasanın 8. maddesiyle eklenen) Ek 4. maddesi gereğince yapılan kullanım kadastrosu vardır.
Davacı vekili, asliye hukuk mahkemesinde 5831 sayılı Yasaya göre 2010 yılında yapılan kullanım kadastrosunda ham toprak niteliği ile Hazine adına tespit gören 101 ada 846 parsel ile yine tarla niteliği ile Hazine adına tespit gören 105 ada 44 parsel sayılı taşınmazların zilyedinin müvekkili olduğu halde, tutanağın beyanlar hanesinde belirtme yapılmadığından bahisle 3402 sayılı Yasanın 12/3. maddesinde öngörülen 10 yıllık hak düşürücü süre içerisinde dava açmıştır. Mahkemece davacının tutanağın beyanlar hanesindeki şerhle ilgili kadastro mahkemesinde, süresinde bir dava açmadığı ve tutanağın bu şekilde kesinleştiği ve bu tür şerhe yönelik davaların genel mahkemelerde açılamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dava konusu taşınmazlardan 101 ada 846 parsel, yörede 3302 sayılı Yasaya göre yapılan 2/B uygulamasında P.24 2/B alanı olarak ham toprak niteliği ile Hazine adına tespit edilmiş ve yine 105 ada 44 parsel P.28 2/B alanı olarak tarla niteliği ile Hazine adına tespit edilmiş ve tutanağın beyanlar hanesine "Taşınmazın 6831 sayılı Yasanın 2/B maddesi gereğince Hazine adına orman sınırları dışına çıkartılan yerlerden olduğu"" şerhi verilmiştir. Tutanağın edinme sütununda ise işgalcisinin ... oğlu ... olduğu yazılmış olmasına karşın beyanlar hanesine kişi lehine zilyetlik şerhi düşülmeksizin çalışma sonuçları 29.05.2010 ilâ 29.06.2010 tarihlerinde ilân edilmiştir.
Çekişmeli taşınmazların, kesinleşmiş orman kadastrosu sınırları içindeki devlet ormanı iken, 6831 sayılı Yasanın 2/B madde uygulamasıyla Hazine adına orman sınırları dışına çıkarıldığı ve 3402 sayılı Yasanın (5831 sayılı Yasanın 8. maddesiyle eklenen) Ek 4. maddesine göre 21.06.2010 ilâ 21.07.2010 tarihlerinde ilân edilen güncellemede davacının işgalinde olan ham toprak ve tarla niteliğiyle Hazine adına tespit edildiği yönünde uyuşmazlık yoktur. Uyuşmazlık 30 günlük askı ilânın bitiminden sonra parsellerin beyanlar hanesine kullanıma ilişkin şerh yazılıp yazılamayacağı, kullanım şerhi yazılması istemi içeren davanın genel mahkemede görülüp görülemeyeceğine ilişkindir. 3402 sayılı Yasanın 12/3. maddenin “Bu tutanaklarda belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukukî sebeplere dayanarak itiraz olunamaz ve dava açılamaz.” hükmü gereğince, ilân tarihinden itibaren 10 yıllık süre içinde genel mahkemelerde kadastrodan önceki huhukî nedene dayalı dava açılabileceği gözetilerek, taraflardan delilleri sorulup işin esasına girilerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, davanın dinlenemeyeceğinden söz edilerek reddine karar verilmesi doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı gerçek kişinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine diğer yönlerin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde iadesine 26/04/2012 günü oybirliği ile karar verildi.