Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2012/675 Esas 2012/6202 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
20. Hukuk Dairesi
Esas No: 2012/675
Karar No: 2012/6202

Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2012/675 Esas 2012/6202 Karar Sayılı İlamı

     Özet:

Davacı, köyünde bulunan bir taşınmazın orman sınırları içinde kaldığı gerekçesiyle zarar gördüğünü ileri sürerek tazminat talebinde bulunmuştur. Ancak mahkeme, tapu kaydının henüz iptal edilmediğini ve tapu sahibinin mülkiyet hakkının sona ermediğini belirterek davanın reddine karar vermiştir. Bu kararın, tapu sicilinin tutulması nedeniyle zarara uğrayan kişilerin bütün zararlarının devletin sorumluluğunda olduğunu öngören 5170 sayılı Kanun'un 1007. maddesi ile uyumlu olduğu açıklanmıştır. Kanun, tapu sicilinin yanlış tutulması nedeniyle zarara uğrayan kişilerin zararlarını telafi etmek için tapu sahiplerine belirli bir meblağ ödenmesini öngörmektedir.
Kanun Maddeleri:
- Anayasanın 35. maddesi
- Anayasa'nın 90. maddesi
- Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine Ek 1 Numaralı Protokolün 1. maddesi
- 5170 sayılı Kanun'un 1007. maddesi (743 sayılı TKM m.917)
(Kapatılan)20. Hukuk Dairesi         2012/675 E.  ,  2012/6202 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

    Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı ... tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

    K A R A R

    Davacı ... 29.11.2010 günlü dilekçesiyle Hazine aleyhine, ... köyü Düzçalı mevkii 477 sayılı parseli 11900 m2 yüzölçmüyle, tapuda kısıtlayıcı Hiçbir şerh bulunmadığı halde, 27.09.2004 tarihinde satın aldığı, yörede 0.404.2005 günlü orman kadastrosunda taşınmazın 7392 m2"lik bölümünün orman olarak sınrılandırılması işleminin iptali için açtıkları davanın reddine ilişkin sulh hukuk mahkemesi kararının kesinleştiğini, bu şekilde tapu sicilinin tutulması nedeniyle zararın oluştuğunu ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 11,00.-TL tazminatın davalı yönetimlerden alınarak kendisine verilmesini istemiştir. Mahkemece, taşınmazın bir bölümünün orman sınırları içinde kaldığı kesinleşmişse de, bu bölümün tapu kaydının iptali için Orman Yönetimi ve Hazine tarafından henüz bir dava açılmadığı, bu nedenle davacının zararının oluşmadığı gerekçesiyle davanın REDDİNE karar verilmiş, hüküm davacı gerçek kişi tarafından temyiz edilmiştir.
    Dava dilekçesindeki açıklamaya ve dosya kapsamına göre dava, Medeni Yasanın 1007. maddesi gereğince açılan tazminat istemine ilişkindir.
    ... köyü, ... mevkinde 1972 yılında yapılan genel kadastroda 477 parsel sayılı 11900,00 m2 yüzölçmündeki taşınmaz, Mart 1953 tarih ve 286 sıra numaralı tapu kaydı ile ... adına tesbiti itirazsız kesinleşmekle tapuya kayıt edilmiş, 25.04.1985 tarihinde ..."ya, 07.09.2004 tarihinde de ..."na satılmıştır. Tapu kaydının beyanlar hanesinde orman ya da 2/B ile ilgili şerh yoktur.
    ... tarafından davalı sıfatıyla Orman Yönetimi aleyhine 07.12.2004 tarihinde, Kalabaklı köyü 477 sayılı parselin kısmen orman kadastrosu sınırları içinde bırakılmasına ilişkin işleminin iptali istemiyle dava açmış; mahkemce, çekişmeli parselin tesbitine esas alınan tapu kaydının 4753 sayılı Yasa hükümlerine göre 1953 yılında oluştuğu ve çekişmeli parseli kapsadığı, ancak uzman bilirkişi raporlarıyla çekişmeli parselin orman sayılan yerlerden olduğu, parselin bir bölümünün kesinleşmiş orman kadastorsu sınırları dışında bırakılması, orman olarak sınırlandırılan bölümünün de orman sayılan yerlerden olduğunun belirlenmesi nedeniyle davanın reddine ilişkin 22.10.2007 gün ve 2007/775-992 sayılı kararı Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 05.05.2008 gün ve 2008/3376-6821 sayılı kararı ile onandıktan ve karar düzeltme isteminin de aynı Dairenin 16.10.2008 gün ve 2008/12783-13231 sayılı kararı ile ret edildikten sonra kesinleşmiştir.
    Mülkiyet hakkı, Anayasanın 35. maddesi ve bu maddeye uygun olarak çıkarılan yasalarla korunduğu gibi, 5170 sayılı Yasa ile değişik Anayasanın 90. maddesi ile kanun hükmünde olduğu kabul edilen, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine Ek 1 Numaralı Protokolün 1. maddesiyle de güvence altına alınmıştır.
    Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarında, Devlet tarafından tazminat ödenmeksizin taşınmazın geri alınmasının, orantısız bir müdahale olduğu ve söz konusu davada tazminat ödememeyi gerektirecek istisnai şartların bulunmadığına işaret edilerek, kamu yararı ile bireysel haklar arasındaki adil dengenin kurulamaması ihlal nedeni olarak sayılmış, başvuranlara uygulanan mülkiyetten yoksun bırakma işlemine gerekçe olarak, gösterilen tabiatın ve ormanların korunması amacının 1 No.’lu Ek Protokol’ün 1. maddesi anlamında kamu yararı kapsamına girdiğine dikkat çekmekle birlikte, mülkiyetten yoksun bırakma halinde, ihtilaf konusu tedbirin arzu edilen dengeye riayet edip etmediğinin ve bilhassa da başvuranlara orantısız bir yük yükleyip yüklemediğinin belirlenmesi için, iç hukukta öngörülen telafi yöntemlerinin dikkate alınması gerektiğini hatırlatarak, mülkün değerine karşılık gelen makul bir meblağın ödenmeden, mülkten mahrum bırakmanın aşırı bir müdahale teşkil edeceğini ifade etmiş, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 1007. maddesinde (743 sayılı TKM m.917) yer alan “Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur. Devlet, zararın doğmasında kusuru bulunan görevlilere rücu eder” hükmü gereğince, tapu sicilinin yanlış tutulması nedeniyle zarara uğrayan kişinin bütün zararlarından devletin sorumlu olduğu, tapu kaydının iptali nedeniyle, tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse, tazminat miktarının da o kadar olması gerektiği kabul edilmişse de, somut olayda davacı gerçek kişi adına oluşan tapu kaydı iptal edilmeyip, tapuya dayalı mülkiyet hakkı sona ermediğinden, tapu sicilinin tutulması nedeniyle, davacı gerçek kişi yönünden bir zararın oluştuğundan henüz söz edilemez.
    Açıklanan hususlar gözetilerek davanın reddine karar verilmesinde isabetsizlik bulunmadığına göre, davacı tarafın yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygnu olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine 24.04.2012 günü oybirliği ile karar verildi.









    Hemen Ara