Esas No: 2012/2021
Karar No: 2012/5931
Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2012/2021 Esas 2012/5931 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
Taraflar arasındaki kadastro tespitine itiraz davasının yapılan yargılaması sonunda kurulan 14.03.2011 günlü hükmün Yargıtayca duruşmalı olarak incelenmesi ... ve ... vekili Avukat ... tarafından istenilmekle, tayin olunan 17.04.2012 günü için yapılan tebligat üzerine, temyiz eden ... ve ... vekili Avukat ..., İshaklı köyü tüzel kişiliği ve arkadaşları vekili Avukat ..., ... vekili Avukat ..., asıllardan, ..., ..., ..., ..., ..., ... Köyü Muhtarı ..., ... ... Köyü Muhtarı ...,... Köyü Muhtarı... ... Köyü Muhtarı..., ... Köyü Muhtarı ... ile diğer taraftan Orman Yönetimi vekili Avukatı ... Bayçelebi geldiler, başka gelen olmadı, açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Daha sonra dosya içindeki tüm belgeler incelenip, gereği düşünüldü;
KARAR
5304 sayılı Yasa ile değişik 3402 sayılı Yasanın 4/3 maddesi hükmüne göre yapılan orman kadastrosunda, ... köyü ... mevkii 101 ada 1 parsel sayılı 8253 hektar 5550 m2 yüzölçmündeki taşınmaz, devlet ormanı olarak sınırlandırılmış, ..., ... Keşefli köyü tüzel kişiliği ve diğerleri, parselin sınırlarını bildirdikleri belli bölümlerinin orman ile ilgisi olmadığı, bu bölümler için yararlarına zilyetlikle edinme koşullarının gerçekleştiğinin belirlendiğini iddia ederek, bu bölümlerin tespitlerinin iptali ve adlarına tescili istemiyle ayrı ayrı dava açmışlar; davacı köy tüzel kişilikleri ise, parselin orman niteliği ile ilgili bir itirazlarının bulunmadığı, ancak köylerinin sınırları içinde kalan bölümlerinin ayrı ayrı köy isimleri de eklenmek suretiyle devlet ormanı olarak tescili istemiyle dava açmışlardır. 2009/23 esasa kayıtlı dosya ile birleşen mahkemenin 2009/24, 26, 27, 28, 29, 30, 31, 32, 33, 34, 35, 36, 37, 38, 39, 40, 41, 42, 43, 44, 45, 46, 47, 48, 49, 50, 51, 52, 54, 55, 56, 57, 58, 59, 60, 61, 62, 63, 64, 65, 66, 67, 68, 69, 70, 71, 72, 73, 74, 75, 76, 77, 78, 79, 80, 81, 82, 83, 84, 2010/1 ve 2010 26 Esasına kayıt edilmiş dava dosyalarında, gerçek kişiler ve köy tüzel kişilikleri aynı sav ile dava açmışlar; mahkemece davalar birleştirildikten sonra davcıların davalarının 16.05.2010 tarihli fen birkişiler ... ve ... tanzim etmiş oldukları raporda bulunan kroki 2 ve kroki 3 de belirtilen ve 101 ada 1 parsel içinde kalan (B) ile gösterilen birinci yer ile (A) ile gösterilen ikinci yerle ilgili taşınmazlar hakkında açmış oldukları davaların, bu yerlerin orman olması nedeniyle REDDİNE karar verilmiş, hüküm Dahili Davacı ..., ..., ... ve ..., Küçüklü, ... Efendi, İshaklı, Keşefli, ... köyü tüzel kişilikleri, ..., ... ..., İshaklı köyü tüzel kişiliği, ..., ..., ..., ..., ..., ... ve arkadaşları tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre, dava 5304 sayılı Yasa ile değişik 3402 sayılı Yasanın 4/3 maddesine göre yapılan orman kadastrosuna ve orman olarak Hazine adına yapılan kadastro tespitine itiraza ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde orman kadastrosu, ilk defa 5304 sayılı Yasa ile değişik 3402 sayılı Yasanın 4/3 Maddesi hükmüne göre yapılmış çekişmeli parselin tamamı orman olarak sınırlandırılmış, ancak mevcut dava nedeniyle kesinleşmemiştir.
Kadastro tespitine itiraz davalarında davalı sıfatı tespit malikleriyle birlikte başkaca ayni hak sahibi ya da tespit tutanağında şahsi hak sahibi olarak gösterilen kişilere aittir. Devlet ormanlarının kuru mülkiyeti Hazineye, kullanılması, işletilmesi ve korunması görevi başka deyişle intifaı ise Orman Yönetimine ait olacağından, orman niteliğiyle Hazine adına tespit edilen çekişmeli parselin belli bölümlerini açılan kadastro tespitine itiraz davalarında davalı sıfatı Orman Yönetimi ile birlikte Hazineye ait olduğu halde, dava Hazineye yaygınlaştırılmadan, davalı sıfatıyla sadece Orman Yönetimi aleyhine davaya devamla hüküm kurulması yasal değildir.
3402 sayılı Yasanın 1. maddesi gereğince kadastro mahkemesinin, Medeni Yasanın öngördüğü biçimde doğru sicil oluşturma görevi vardır. Başka bir deyişle, uyuşmazlığın esası hakkında karar verirken, çekişmeli parselin hangi nitelikte, miktarda ve kimin adına tapuya tescil edileceğine, beyanlar hanesinde hangi şerhlere yer verileceğine tereddüte yer bırakmayacak biçimde karar vermelidir.
Anayasanın 141/3 maddesi gereğince "Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır". Hükümde, başka deyişle, mahkemelerin gerekçeli kararlarında nelerin yazılacağı ise, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 388. yeni yürürlüğe giren 6100 sayılı H.M.K."nun 297 maddesinde düzenlenmiş olup, benzer hükümler içermektedir. Bu maddelerde, hükümde hangi unsurların yer alacağı belirtildikten sonra, hükmün sonucu kısmında “Gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, istek sonuçlarından her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, mümkünse sıra numarası altında birer birer, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi” öngörülmüştür. 1086 sayılı H.Y.U.Y."sının 389. maddesinde de aynı kural "Verilen karar ile iki tarafa tahmil ve bahşedilen vazife ve haklar şüphe ve tereddüdü mucip olmayacak surette gayet sarih ve açık yazılmalıdır." şeklinde tekrarlanmıştır.
Hükmün açık, net, anlaşılabilir ve infaz edilebilir nitelikte olabilmesi için, iddialar tek tek ele alınıp, cevaplandırılmalı, hukuka ve yasaya uygun ya da aykırı bulunma nedenleri tek tek gerekçeli olarak açıklanmalıdır. Davanın tarafları, ancak gerekçe sayesinde hükmün hangi maddi ve hukukî sebebe dayandırıldığını anlayabilecekleri gibi, bu kararların denetimi ancak gerekçe içermesi halinde mümkün olacaktır (YHGK, 03.12.2003 t., 2003/4-776 E., 2003/720 K.).
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 27. maddesinde yer bulan “Hukukî Dinlenilme Hakkı” gereğince, davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olup, bu hakkın yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını, mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içermektedir. Mahkeme iki tarafa eşit şekilde hukukî dinlenilme hakkı tanıyarak hükmünü vermelidir. Anayasanın 36. maddesinde ve Avrupa İnsan Haklan Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen “Adil yargılanma hakkı”nın en önemli unsuru olan hukukî dinlenilme hakkı, adil yargılanma hakkı içinde teminat altına alınmıştır. Bu hakka, tarafın hâkime meramını anlatma hakkı ya da iddia ve savunma hakkı da denilmektedir. Ancak, hukukî dinlenilme hakkı, bu ifadeleri de kapsayan daha geniş bir anlama sahiptir.
Bu hak çerçevesinde, tarafların gerek yargı organlarınca gerekse karşı tarafça yapılan işlemler konusunda bilgilendirilmeleri zorunludur. Kişinin kendisinden habersiz yargılama yapılarak karar verilmesi, kural olarak mümkün değildir. Hukukî dinlenilme hakkı, sadece belli bir yargılama için ya da yargılamanın belli bir aşaması için geçerli olan bir ilke olmayıp, tüm yargılamalar için ve yargılamanın her aşamasında uyulması gereken bir ilkedir. Bu çerçevede gerek çekişmeli ve çekişmesiz yargı işlerinde gerekse bu yargılamalarla bağlantılı geçici hukukî
korumalarda, icra takiplerinde, tahkim yargılamasında, hatta hukukî uyuşmazlıklarla ilgili yargılama dışında ortaya çıkan çözüm yollarında, her bir yargılama, çözüm yolu ve uyuşmazlığın niteliğiyle bağlantılı şekilde hukukî dinlenilme hakkına uygun davranılmalıdır. Mahkeme kararlarının açık ve anlaşılabilir bir gerekçe içermesi, yine hüküm fıkrasının açık ve çelişik olmayıp infaz olanağının bulunması, Hukuki Dinlenilme Hakkının bir gereğidir.
Mahkemece açıklanan hususlar gözetilerek, davanın Hazineye yaygınlaştırılması, tüm tarafların gerçek sıfatları ile karar başlığında gösterilmesi, hükümde tarafların tüm delilleri toplanarak, iddia ve savunmanın kabul edilen ve ret edilen argûmanları gerekçeleriyle birlikte açıklanıp; açık, tereddüte yer bırakmayacak ve infaza olanak tanıyacak şekilde hüküm fıkrası oluşturulması gerekirken, taraf teşkili sağlanmadan, ... köyü 101 ada 1 sayılı parselin belirli bölümlerinin tespitlerinin iptali ve adlarına tescili istemiyle dava açan ve davaları 2009/23 esas üzerinde birleştirilen gerçek kişiler ile, parselin belli bölümlerinin köy merası ya da köye ait yer olduğu ya da kendi köylerinin idari sınırları içinde kalan ormanların Beyreli köyü ormanı olarak sınırlandırılamayacağı iddiasıyla dava açan köy tüzel kişilikleri, karar başlığında birleşen dava dosyalarının davacıları olarak değil, dahili davacı sıfatıyla gösterildiği, dava dosyaları birleştirilmeden önce dosyaların hepsinde aynı fen ve orman bilirkişiler ile keşif yapıldığı ve bu kişiler tarafından birleşen her dosyada dava edilen bölümler için aynı tarihli raporlarda çekişmeli bölümler (A) ve (B) ya da (I) ve (II) nolu taşınmaz şeklinde gösterildiği, bunun dışında bilirkişiler tarafından çekişmeli bölümlerin hepsinin birden işaretlendiği, parselin hepsini bir arada gösteren bir kroki düzenlense de, bu krokide de çekişmeli taşınmaz bölümlerinin her birinin farklı şekilde ayrı ayrı isimlendirilmediği (işaretlenmediği), sadece şeklen gösterildiği halde, dava konusu tüm bölümler için bir tek rapor ya da aynı nitelikte rapor düzenlenmişçesine, hüküm sonucunda bu raporun birleşen hangi dosyada, hangi bölüm için düzenlendiği veya hüküm sonucundaki ifadeyle dava konusu tüm bölümlerinin mi kast edildiği açıklanmadan, dosyaların birleştirildiği 2009/23 esaslı ana dosyada ... ve ... tarafından dava edilen bölümde yapılan keşif sonunda sadece bu kişilerin davasına konu bölümler için fen bilirkişileri ... ve ... tarafından düzenlenen 16.05.2010 tarihli rapora ve krokiye atıf yapılarak, sözü edilen bu raporda bulunan “Kroki 2 ve kroki 3"de belirtilen ve 101 ada 1 parsel içinde kalan (B) harfi ile gösterilen birinci yer ile (A) harfi ile gösterilen ikinci yerle ilgili taşınmazlar hakkında açmış oldukları davaların, iddiaya konu yerlerin orman vasfında olduğunun kabulüyle ayrı ayrı reddine” şeklinde infazı mümkün olmayacak biçimde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle dahili davacı ..., ..., ... ve ..., ... köyü, ...köyü, ... köyü, Keşefli köyü, ... köyü tüzel kişilikleri, ..., ..., ..., ... ve arkadaşları, ... ..., ..., ...lu ve ... ve ..."in temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan temyiz harçlarının yatıranlara iadesine, bozma nedenine göre Yargıtayda yapılan duruşma nedeniyle taraflar yararına ve aleyhine avukatlık ücretine hükmedilmesine yer olmadığına 17.04.2012 günü oybirliği ile karar verildi.