Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2012/4267 Esas 2012/5837 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
20. Hukuk Dairesi
Esas No: 2012/4267
Karar No: 2012/5837
Karar Tarihi: 16.04.2012

Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2012/4267 Esas 2012/5837 Karar Sayılı İlamı

     Özet:

Davacılar, 101 ada 40 nolu parselin tamamı veya belirli bir bölümü üzerindeki haklarının tespiti için dava açmışlardır. Yerinde yapılan keşifte, taşınmazın belli bir bölümünde uzun süre zilyet edildiği ancak zilyetliğin başlangıç tarihi ve süresi ile ilgili net bir bilgi olmadığı belirlenmiştir. Ayrıca, davacıların taşınmazın tescil veya tespit edilip edilmediği konusunda kayıt veya belge sunmadığı ve taşınmazın kuru ya da sulu arazi olup olmadığının araştırılmadığı tespit edilmiştir. Hükümde, yerinde keşif yapılarak, taşınmazın tamamı veya bölümleri üzerindeki hakların net olarak belirlenmesi, zilyetliğin başlangıç tarihi ve süresi, taşınmazın tescil veya tespit durumu ile kuru veya sulu arazi olup olmadığının araştırılması ve tespit edilmesi için gerekli bilirkişi ve tanıkların dinlenmesi, komşu parsellerin maliklerinin bilgilerine başvurulması gerektiği belirtilmiştir.

Keşif yasası, 3083 sayılı Tarım Reformu Genel Hükümleri Hakkında Kanun, 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu.
(Kapatılan)20. Hukuk Dairesi         2012/4267 E.  ,  2012/5837 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi (Müstemir Yetkili)

    Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacılar tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

    K A R A R

    Hükmüne uyulan Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 14.11.2006 tarih ve 2006/4339-8369 sayılı bozma kararında özetle: “Kadastroca 101 ada 40 nolu parsel Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olduğu nedeni ile Hazine adına tespit edilmiş, davacı ..., taşınmazın bir bölümünün kendisine ait dava dışı 15 nolu parselin devamı olduğunu, davacı ... ise, taşınmazın tümüne yönelik olarak irsen intikal, satın alma ve zilyetliğe dayanarak dava açmışlardır. Yerinde yapılan keşifte dinlenen yerel bilirkişi ile davacı ... tarafından gösterilen tanıklar ve tespit bilirkişileri taşınmazın (C) ile işaretli bölümü üzerinde ...’in ve miras bırakanlarının uzun süre zilyet ettiklerini bildirmekle beraber zilyetliğin başlangıç tarihi ve süresi ile ilgili olaylara dayalı olarak bilgi vermemişlerdir. Ayrıca; davacı ..., delil olarak herhangi kayıt ve belgeye dayanmamasına karşın adına belgesiz zilyetliğe dayalı olarak taşınmaz tespit ya da tescil edilip edilmediği mercileri nezdinde araştırılmamış ve taşınmazın kuru ya da sulu arazi olup olmadığı üzerinde de durulmamıştır.
    Davacılardan ...’ın davasına gelince; yukarıda açıklandığı üzere davacı taşınmazın tümünü dava etmiş ve delil olarakta satın alma ve zilyetliğe dayanmıştır. Mahkemenin 22.04.2005 günlü oturumunda verilen önele uyarak süresinde tanık listesini vermiş ve keşif ara kararında da tanıkların davacı tarafından mahallinde hazır edilmesine karar verilmiştir. Usul Yasasında tanıkların taraflarca mahallinde hazır bulundurulacaklarına dair hükme yer verilmemiştir. Ayrıca, Usulün 259. maddesinde de taşınmazlarla ilgili davalarda tanıkların taşınmazın başında dinleneceği öngörülmüştür. Hal böyle iken, daha sonraki oturumda davacı tarafından gösterilen tanıklar adına duruşmada dinlenilmeleri yönünde davetiye çıkarılmış olması da bu bakımdan doğru değildir.
    Eksik inceleme ile hüküm verilemez. O halde, önceki keşifte dinlenen yerel bilirkişi ve tanıklarla davacılardan... tarafından gösterilen tanıklar ve tüm tespit bilirkişileri eşliğinde yerinde yeniden keşif yapılarak, öncelikle davacı ...’tan 40 nolu parselin tamamını mı, yoksa belirli bir bölümünü mü dava ettiği açıkça sorulup beyanı imzası ile belgelendirilmeli, dava ettiğini bildirdiği yer düzenlenecek krokiye aksettirilmeli, takiben yerel bilirkişiler aracılığıyla davacı ..."ın dayandığı 01.04.1956 tarihli senedin uygulaması yapılarak taşınmazın tamamına veya bir bölümüne ait olup olmadığı kesin olarak saptanmalı, bilirkişi ve tanıklardan taşınmazın öncesinin ne olduğu, kim ya da kimlerden kaldığı, davacılar ... ve ...’ın taşınmaz içerisindeki dava ettikleri bölümler üzerindeki zilyetliklerinin başlangıç tarihi, süresi ve de sürdürülüş biçimi olaylara dayalı olarak ayrı ayrı sorulup saptanmalı, bilirkişi ve tanık sözleri arasında aykırılık doğduğunda giderilmeli,
    gerektiğinde açıklanan hususlarla ilgili olarak komşu parsellerin malik ya da zilyetlerinin tanık sıfatıyla bilgilerine başvurulması, ... tarafından ... oğlu ... ve ... oğlu ... aleyhine Cumaovası Sulh Hukuk Hakimliğinde açılan elatmanın önlenmesi ve ecrimisil davası ile ilgili dava dosyası da getirtilerek değerlendirmede göz önünde bulundurulması, taşınmazlarla ilgili davalarda bilirkişi ve tanıkların keşif yerinde dinleneceği ilkesine uyulması, davacılar adına belgesiz zilyetliğe dayalı olarak taşınmaz tespit ya da tescil edilip edilmediğinin tapu sicil ve kadastro müdürlükleri ile hukuk mahkemeleri yazı işleri müdürlüğü nezdinde araştırılması ve olduğunda tutanakları getirtilip incelenmesi, bu beyanda taşınmazın 3083 ve 5403 sayılı yasa hükümleri göz önünde bulundurularak kuru ya da sulu arazi olup olmadığı konusu mercileri nezdinde araştırılıp bu konuda ziraatçı bilirkişiden de görüş alınması, fen bilirkişisine senedin uygulanması ile ilgili yerel bilirkişi sözlerini ve de her bir davacının taşınmazda dava ettikleri bölümleri ve taşınmaz içerisindeki konum ve miktarlarını gösterir raporlu krokinin düzenlettirilmesi, ondan sonra toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi" gereğine değinilmiştir.
    Mahkemece bozma kararına uyulduktan sonra, davacıların kadastro müdürlüğü aleyhine açtığı davaların husumet yönünden reddine, Hazine aleyhine açtığı davaların reddi ile 101 ada 40 sayılı parselin tespit gibi ağaçlık niteliği ile Hazine adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş, hüküm davacılar ... ve ... tarafından temyiz edilmiştir.
    Dava, kadastro tespitine itiraz niteliğindedir.
    Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde 1949 yılında 3116 sayılı Yasa hükümlerine göre orman kadastrosu, 1976 ve 1984 yıllarında aplikasyon, 2. madde ve 2/B madde, 1995 yılında 3402 sayılı Yasanın 4. maddesi hükmüne göre aplikasyon ve 2/B madde uygulaması yapılmıştır.
    Dosya kapsamına ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince işlem yapılarak hüküm kurulmuş olduğuna göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edenlere yükletilmesine 16/04/2012 gününde oybirliği ile karar verildi.








    Hemen Ara