Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2011/17374 Esas 2012/5827 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
20. Hukuk Dairesi
Esas No: 2011/17374
Karar No: 2012/5827

Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2011/17374 Esas 2012/5827 Karar Sayılı İlamı

20. Hukuk Dairesi         2011/17374 E.  ,  2012/5827 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

    Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı Hazine tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

    K A R A R

    Davacı Hazine 5831 sayılı Yasanın ek 4. maddesi gereğince 2/B madde uygulamasıyla orman sınırları dışına çıkarılan taşınmazların hak sahiplerinin belirlendiğini, 139 ada 17 parselin hak sahibi olarak ta davalının belirlendiğini ancak taşınmazın davalının kullanımında olmayıp Orman Genel Müdürlüğü tarafından orman olarak kullanılmak üzere tahsissinin talep edildiğini bildirerek, davalı adına olan kullanım şerhinin iptali istemiyle dava açmıştır. Çekişmeli 139 ada 17 parsel sayılı 2684,12 m2 yüzölçümündeki taşınmaz yörede 1992 yılında yapılan genel arazi kadastrosu sırasında tarla vasfıyla 2/B madde uygulamasıyla orman sınırları dışına çıkarıldığından Hazine adına tespit edilmiş ve beyanlar hanesine 1970 yılından beri ...‘ın kullanımında olduğu şerh verilmiştir. Mahkemece, 5841 sayılı Yasa ile değişik 3402 sayılı Yasanın 12/3. maddesinde öngörülen 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçirilmiş olması nedeniyle, davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı Hazine tarafından temyiz edilmiştir.
    Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, beyanlar hanesindeki şerhin iptaline ilişkindir.
    Çekişmeli taşınmazların bulunduğu yerde 15.05.1992 tarihinde ila edilerek kesinleşen orman kadastrosu ve 2/B madde uygulaması bulunmaktadır. Genel arazi kadastrosu işlemi 1992 8 yılında yapılmış ve sonuçları 10.08.1993 - 08.09.1993 tarihleri arasında ilan edilerek kesinleşmiştir.
    Mahkemece, çekişmeli parselin kadastro tespitinin askı suretiyle ilanını takiben 3402 sayılı Yasanın 12/3. maddesinde öngörülen hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Gerçekten de, çekişmeli parsellerin kadastro tespitlerinin kesinleşmesinden sonra, 3402 sayılı Yasanın 12/3. maddesinde öngörülen hak düşürücü süreler dolmuşsa da, 5841 sayılı Yasanın 2. maddesiyle 3402 sayılı Yasanın 12. maddesinin üçüncü fıkrasına eklenen üçüncü tümcesinde yer alan “İddia ve taşınmazın niteliğine…” ibaresi Anayasa Mahkemesinin 12.05.2011 gün ve 2009/31-77 sayılı kararıyla iptal edilmiş olup, gerekçeli karar 23.07.2011 tarihli ve 28003 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
    Gerek 766 sayılı Yasanın 31/2. maddesi ve gerekse 3402 sayılı Yasanın 12/3. maddesinde, özel mülkiyete konu olamayacak, devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerler hakkında açılacak davaların 10 yıllık hak düşürücü süreye tabi olup olmadığı konusunda açık bir hüküm bulunmamakta ve bu maddeler özel şahıslar ile Hazine arasında bir ayrım da içermemekteyse de, “Kamu Malı” savıyla açılacak davalarda 3402 sayılı Yasanın 12/3. maddesinde düzenlenen hak düşürücü sürenin uygulanmayacağı konusundaki Yargıtay kararları yerleşik içtihat halini almıştır (Örneğin: Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu"nun
    08.05.1987 tarih 1986/3 Esas ve 1987/4 Karar sayılı ilamı, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 27.02.2002 gün ve 2002/1-19 E. 2002/97 K.; 09.06.2004 gün ve 2004/1-335 E. 2004/354 K.; Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 09.12.2006 gün ve 2006/4206 – 4268; Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin 11.03.2008 gün ve 2008/1911-3034; 20. Hukuk Dairesinin 03.04.2008 gün ve 2008/1564-5261 sayılı kararları).
    Kamu malı kavramıyla ilgili en açık ve ayrıntılı yasal düzenleme, 3402 sayılı Kadastro Yasasının 16. maddesinde yer almakta, bu maddede “Kamu Malları” başlığı altında, kamunun ortak kullanımına veya bir kamu hizmetinin görülmesine ayrılan yerler hakkında ayrıntılı düzenlemeler bulunmakta, eş düzenlemelere 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi’nde (madde 641,912) ve 4721 sayılı Türk Medeni Yasasında (madde 715,999) yer verilmektedir. 3402 sayılı Yasanın 16/D maddesi de devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ormanların, kadastro çalışmaları sırasında ne şekilde işleme tabi tutulacaklarını açıklamaktadır.
    Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 23.11.1988 gün 1988/1-825 E. ve 1988/964 K.; 06.05.1992 gün 1992/1-187 E. ve 1992/295 K.; 24.03.1999 gün ve 1999/1-170 E. 1999167 K.; 22.09.1999 gün ve 1999/1-568 E. 1999/569 K.; 27.02.2002 gün ve 2002/1-19 E. 2002/97 K.; 09.06.2004 gün ve 2004/1-335 E. 2004/354 K.; Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 09.12.2006 gün ve 2006/4206 – 4268; Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin 11.03.2008 gün ve 2008/1911-3034; 20. Hukuk Dairesinin 03.04.2008 gün ve 2008/1564-5261, 27.06.2008 gün ve 2008/4257-9287, 09.10.2008 gün ve 2008/8409- 12530, 20.01.2009 gün ve 2008/15375-519 sayılı kararların da değinildiği üzere, gerek 766 sayılı Yasanın 31/2. maddesi ve gerekse 3402 sayılı Yasanın 12/3. maddesinde, özel mülkiyete konu olamayacak, devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerler hakkında Hazine tarafından açılacak davaların 10 yıllık hak düşürücü süreye tabi olup olmadığı konusunda açık bir hüküm bulunmamakta ve özel şahıslar ile Hazine arasında bir ayrım da içermemekte ise de, Hazine tarafından açılacak bu tür davaların (10) yıllık hak düşürücü süreye tabi olmadığı hususu yerleşmiş Yargıtay Kararları ile istikrarlı bir şekilde uygulanmaktadır.
    Açıklanan hususlar gözetilerek, tüm deliller toplanarak, toplanan deliler çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, aksine düşüncelerle davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı Hazinenin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına 16/04/2012 günü oybirliği ile karar verildi.






    Hemen Ara