Esas No: 2010/11641
Karar No: 2011/4481
Karar Tarihi: 10.05.2011
Yargıtay 21. Hukuk Dairesi 2010/11641 Esas 2011/4481 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Davacı, iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerle 60.000.00 TL maddi ve manevi tazminatın yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine ilişkin hükmün süresi içinde temyizen incelenmesi davalı vekilince istenilmesi ve de duruşma talep edilmesi üzerine dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 10.05.2011 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davalı vekili Avukat ... ile karşı taraf vekili Avukat ... geldiler. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan Avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek aynı gün Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği konuşulup düşünüldü, ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere, temyiz edenin sıfatına, temyizin kapsamı ve temyiz nedenlerine göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine,
2-Dava 25.07.2004 tarihinde meydana gelen iş kazası sonucu yardıma muhtaç %.100 oranında sürekli iş göremezliğe uğrayan sigortalının maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece maddi tazminat isteminin istemle bağlı olarak kabulüne, manevi tazminat isteminin ise kısmen kabulüne karar verilmiş ve bu karar süresinde davalı vekilince temyiz edilmiştir.
Mahkemece davalı işverenin % 70, davacının ise %30 oranında kusurlu bulunduğu kusur bilirkişi raporu hükme esas alınmak suretiyle sonuca gidilmiş ise de kusur oranının belirlenmesinde hataya düşülmüştür.
Uyuşmazlık, tazminatın saptanmasında doğrudan etkili olan ve davacının itiraz etmediği kusurun aidiyetine ilişkin bilirkişi raporunun hükme esas alınıp alınmayacağı noktasında toplanmaktadır.
Somut olayda, mahkemece kabul edilen ve maddi tazminatın hesaplanmasına esas alınan kusur aidiyetine ilişkin 19.05.2008 ve 05.12.2008 tarihli bilirkişi heyeti raporlarında, davaya konu iş kazasında davacı işçinin %30, davalı işverenin ise % 70 oranında kusurlu olduğu saptanmış ve davalı taraf bu raporlara itirazda bulunmuştur. Bu raporlardan önce aynı konuda iş müfettişi tarafından düzenlenen 15.09.2004 gün ve 93 sayılı raporda ise davacı işçinin %50 , davalı işverenin ise %50 oranında kusurlu olduğu belirtilmiş, davacı vekili 06.03.2008 tarihli oturumda iş müfettişi tarafından düzenlenen kusur raporuna ve işçiye %50. İşverene %50 kusur veren kusur dağılımına itirazının bulunmadığını beyan etmiştir. Kusurun aidiyetine ve oranına ilişkin bilirkişi raporu tarafların denetimine de tabi olup, raporda gözetilen unsurlar yönünden bir itiraza uğramamaları halinde, lehine olan taraf yönünden usuli kazanılmış hak oluşacaktır. Bu nedenle, davacı tarafın itirazı bulunmayan 15.09.2004 tarihli iş müfettişi raporuna göre işçinin %50 oranındaki kusuru yönünden davalı yararına gerçekleşmiş bir usuli kazanılmış hakkın bulunduğu açıktır..
Bu duruma göre davacının %50 oranında kusurlu bulunduğu kabul edilmek suretiyle maddi zararın hesaplanması (500.825,87 TL / % 2 = 250.412,93 TL - 205.797,44 TL= 44.615,50 TL+56.28 TL)=44.559,22 TL"na hükmedilmesi gerekirken, davacının %30 oranında kusurlu bulunduğu kusur bilirkişi raporunun tazminatın belirlenmesine esas alınarak davacının karşılanmayan maddi zararının 144.724,38 TL olduğunun kabulüyle 50.000.00 TL maddi tazminata hükmedilmesi isabetsiz olmuştur.
Ne var ki, davacının %50 kusuru esas alınsa bile hükmolunan manevi tazminatın miktarı ve temyiz edenin sıfatına göre mahkemenin manevi tazminata ilişkin takdiri yerinde bulunduğundan sonuca etkili değilse de maddi tazminatın hesaplanması sırasında davacının kusurunun %50 yerine, %30 kabul edilmesinden kaynaklanan yanlışlığın giderilmesi ise yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden H.U.M.K.’nun 438/7. maddesi uyarınca hüküm bozulmamalı düzeltilerek onanmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hüküm fıkrasının tümüyle silinerek yerine;
“1-Davanın kısmen kabulü ile 44.559,22-TL maddi tazminat ile takdiren 10.000,00-TL manevi tazminat olmak üzere toplam 54.5559,22-TL tazminatın olay tarihi olan 25.07.2004 tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazla maddi ve manevi tazminat talebinin reddine,
2-Alınması gereken 3.240,82-TL ilam harcından peşin alınan 810,00-TL’nin indirimi ile kalan 2.430,82-TL ilam harcının davalıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına,
3-Reddedilen ve kabul edilen miktarlar nazara alınarak, davacı tarafça yapılan toplam 1.793,35-TL yargılama giderinden takdiren 1.332,00-TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, kalan kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Hüküm tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre, hüküm altına alınan maddi tazminat miktarı üzerinden 5.101,51-TL, manevi tazminat miktarı üzerinden 1.200.00-TL avukatlık ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Maddi tazminatın kısmen reddinin, katsayı değişiklikleri sonucu sigorta tahsisleri peşin sermaye değerindeki artışlardan kaynaklanmasına ve davacının dava açarken bu hususu bilebilmesinin mümkün bulunmamasına göre, maddi tazminatın kısmen reddi nedeniyle davalı yararına avukatlık ücreti verilmesine yer olmadığına,” rakam ve sözcüklerinin yazılmasına ve hükmün bu düzeltilmiş şekli ile ONANMASINA, davalı yararına takdir edilen 825.00 YTL duruşma Avukatlık parasının karşı tarafa yükletilmesine, aşağıda yazılı temyiz harcının davalıya yükletilmesine,
10.05.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.