20. Hukuk Dairesi 2012/4757 E. , 2012/5548 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı Hazine ve davalılar tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Kadastro sırasında ... köyü, 102 ada 16 parsel sayılı 872,52 m² yüzölçümündeki taşınmaz, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle tarla niteliğiyle davalılar adına tespit edilmiştir. Davacı Hazine, dava konusu parselin devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerler ile kaçak ve yitik kişilerden kalma yerlerden olduğu iddiasıyla dava açmış, Orman Yönetimi ise, 22.03.2010 tarihli harçlı dilekçesiyle taşınmazın orman sayılan yerlerden olduğu iddiasıyla davaya katılmıştır. Mahkemece, davacı Hazinenin açtığı davanın reddine, katılan davacı ... Yönetiminin açtığı davanın ise kabulüne ve dava konusu ... köyü, 102 ada 16 parsel sayılı taşınmazın tespit tutanağının (kadastro tespitinin) iptali ile taşınmazı orman vasfıyla hazine adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş, hüküm davacı Hazine ve davalılar tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, kadastro tespitine itiraza ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde tespit tarihinden önce yapılan ve 16.04.2007 ila 16.10.2007 tarihleri arasında ilan edilerek kesinleşen orman kadastrosu ve 2/B madde uygulaması vardır.
Mahkemece yapılan araştırma ve inceleme hükme yeterli değildir. Şöyle ki; mahkemece davalıların dayandığı tapu kaydı ve kaydın ilk tesisinden itibaren sıra izler biçimde tüm geldi ve gittileri dosyaya getirtilmemiş ve tapu kaydının başka parsellere revizyon görüp görmediği ve aynı kayda dayanılarak komşu taşınmazlara ilişkinin açılmış bulunan başka dava dosyası bulunup bulunmadığı araştırılmamıştır. Keşifte davalıların sunduğu fotokopi belge üzerinde yapılan tapu kaydı uygulaması ise yetersizdir. Ayrıca, keşif sırasında yerel bilirkişi usulüne uygun olarak dinlenmediği için zilyetlik yönünden yapılan araştırma ve soruşturma yetersizdir. Zira, yerel bilirkişinin beyanları soyut nitelikte, gerekçesiz, olaylara dayanmayan sözlerden ibarettir. Yine, komşu parsel tutanak ve dayanakları denetlenmediği için, taşınmazın niteliği, intikali ve tasarrufu hususunda hiçbir bilgi edinilmeden karar verildiği gözlemlenmiştir.
Bu nedenle, mahkemece öncelikle, çekişmeli taşınmaza komşu olan parsellere ait kadastro tespit tutanakları ile eğer itirazlı iseler dava dosyaları getirtilmeli, dairenin geri çevirme kararı ile dosyaya getirtilen dayanak tapu kaydına dayanılarak çekişmeli taşınmaza komşu olan taşınmazlara ilişkin açılmış bulunan başkaca dava bulunup bulunmadığı araştırılarak varsa bu dava dosyaları tespit edilmeli, sonrasında önceki bilirkişiler dışında seçilecek bir fen elemanı aracılığıyla yeniden yapılacak inceleme ve keşifte dayanılan tapu kaydı mahalli bilirkişi eliyle mahallinde uygulanmalı, sınır denetimi yapılmalı, dayanılan tapu
kaydının mahalline uyup uymadığı tespit edilerek tapu kaydı mahalline uyuyor ise, tapu kaydının kapsadığı taşınmaz veya taşınmazları gösterir fenni bilirkişi tarafından düzenlenecek denetlemeye elverişli krokili rapor alınmalı ve tapu kayıt malikleri ile davalılar arasında akdî veya ırsî irtibat bulunup bulunmadığı araştırıldıktan sonra, dosyada bulunan orman bilirkişi raporu ve rapora ekli memleket haritası ve hava fotoğraflarındaki konumu dikkate alınarak tapu kaydının 4785 ve 5658 sayılı yasalar kapsamında hukukî değerini yitirip yitirmediği araştırılmalı, dayanılan tapu kaydının miktarı ile geçerli kapsamı tayin edilerek, miktar fazlasının sınırdaki ormandan açıldığını kabul olunması ve tapu kaydının miktarı ile geçerli sayılması gerektiği düşünülmeli, tapu kaydı taşınmaza uymuyorsa bu kez, davalı gerçek kişiler yönünden zilyetlik yolu ile kazanma koşullarının araştırılması gerekir. Bu cümleden olarak, yapılacak keşifte, tarım uzman bilirkişi olarak ziraat mühendisine inceleme yaptırılıp, zilyetlikle kazanılabilecek kültür arazisi olup olmadığı belirlenip, bu yolda rapor alınmalı; arazi başında dinlenecek yerel bilirkişi ve tanıklardan taşınmazın öncesinin kime ait olduğu, ne durumda bulunduğu, kimden nasıl intikal ettiği, kim tarafından ne zamandan beri ne suretle kullanıldığı, imar-ihyaya konu edilip edilmediği, imar-ihyaya konu edilmiş, ise ihyanın hangi tarihte bağladığı ve ne zaman bitirildiği etraflıca sorulup maddi olaylara dayalı olarak açıklattırılmalı, bilirkişi ve tanık sözleri komşu parsel tutanak ve dayanakları ile denetlenmeli, tespit tarihine kadar gerçek kişiler yararına zilyetlikle kazanma koşullarının oluşup oluşmadığı belirlenmeli; 3402 sayılı Yasanın 14. maddesi uyarınca, davalı kişiler ve murisleri yönünden de tapu sicil ve kadastro müdürlükleri ile mahkeme yazı işleri müdürlüğünden araştırma yapılıp, aynı Yasanın 03.07.2005 gün ve 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanma Yasası ile değiştirilen 14/2. maddesi gereğince sulu ve susuz olarak kazanılmış toprak miktarı belirlenip, yasanın getirdiği sınırlamanın aşılıp aşılmadığı saptanarak, toplanacak tüm kanıtlar birlikte değerlendirilip, ulaşılacak sonuca göre bir hüküm kurulmalıdır. Açıklanan hususlar gözetilmeksizin eksik araştırma ve incelemeye dayanarak hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.
Kabule göre de; dava konusu taşınmaz, bölgede 16.10.2007 tarihinde kesinleşen orman tahdidi dışında kaldığı saptandığına göre, Orman Yönetiminin davasının reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesi ve ayrıca davacı Hazine, çekişmeli taşınmazın devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olduğunu da iddia ettiğine göre, bu iddia aynı zamanda üst kavram olarak orman iddiasını da içine aldığından Hazinenin davasının da kabulü gerekirken yazılı şekilde reddine karar verilmesi ve kısa kararda dava konusu taşınmazın ada, pafta ve parsel numarası belirtilerek hak sahibi adına sicil oluşturacak biçimde karar vermek gerekirken, kısa kararda sicil oluşturulmadan karar verilmesi, tespitin iptali yerine, tutanağın iptali denilmiş olması da doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı Hazine ve davalı gerçek kişilerin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde iadesine 10/04/2012 günü oybirliği ile karar verildi.