Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2012/2853 Esas 2012/5524 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
20. Hukuk Dairesi
Esas No: 2012/2853
Karar No: 2012/5524

Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2012/2853 Esas 2012/5524 Karar Sayılı İlamı

     Özet:

Davacı, bir taşınmazı iyi niyetle satın aldığını ancak daha sonra orman yeri olduğu iddiasıyla tapu kaydının iptal edilip Hazine adına tescil edildiğini ve zarara uğradığını belirterek tazminat talep etmiştir. Mahkeme davayı kısmen kabul etmiş ve Hazine tarafından ödenmesi gereken tazminatı belirlemiştir. Ancak Yargıtay 20. Hukuk Dairesi kararı bozmuş, tapusu iptal edilen taşınmazın arsa niteliğinde olup olmadığının incelenmesi gerektiğini belirtmiştir. Kanunlar olarak, Anayasanın 35. maddesi, Medeni Yasanın 1007. maddesi ve 5170 sayılı Yasa gösterilmiştir.
20. Hukuk Dairesi         2012/2853 E.  ,  2012/5524 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

    Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Hazine tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

    K A R A R

    Davacı ..., 03.05.2007 tarihli dilekçesiyle, şirket 14.09.2009 günlü dilekçesiyle davalı sıfatıyla Hazine ve Tapu Kadastro Genel Müdürlüğüne izafeten Tapu Sicil Müdürlüğü’nü davalı sıfatıyla gösterip, ... köyü ... deresi mevkiinde bulunan 1 pafta 2 parsel sayılı parseli 09.01.1978 tarihinde ...ve ... isimli kişilerden satını aldığını, bu tarihte tapu kaydında taşınmazın orman ile ilgisini belirten bir kayıt bulunmadığını, iyi niyetle satın aldığını ve mülkiyetinde bulundurduğunu, daha sonra Orman Yönetimi tarafından taşınmazın orman sayılan yerlerden olduğunu iddia ederek, tapu kaydının iptali ile orman niteliğiyle Hazine adına tescili istemiyle açılan davanın kabulüne, taşınmazın tapu kaydının iptaline ve tarla niteliğiyle Hazine adına tapuya tesciline ilişkin Gebze 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 10.02.2005 gün ve 2004/245 - 49 sayılı kararının, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 14.02.2006 gün ve 2005/14245 - 1606 sayılı kararıyla, yerel mahkeme kararının hüküm fıkrasında yazan tarla niteliğiyle Hazine adına tesciline şeklindeki bölümünün orman niteliğiyle Hazine adına tesciline şeklinde düzeltilerek onandığı, karar düzeltme yolu kullanılmadığı Gebze 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 05.06.2006 gün ve 2004/245 - 49 sayılı kararının 05.05.2006 tarihinde kesinleştiği, tapu sicilinin tutulması nedeniyle zarara uğradığı, arsanın rayiç bedeli olan 700.000,00.- TL"nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte müşterek ve müteselsil olarak davalılardan alınarak kendisine verilmesini istemiştir. Mahkemece davanın KISMEN KABULÜNE, 586.000,00.-TL"nin dava tarihi olan 03.05.2007 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı Hazineden alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiş, hüküm davalı Hazine tarafından temyiz edilmiştir.
    Dava dilekçesindeki açıklamaya ve dosya kapsamına göre dava, tapu kaydının mahkeme kararı ile iptali nedeniyle, Medeni Yasanın 1007. maddesi gereğince açılan tazminat davasına ilişkindir.
    Mülkiyet hakkı, Anayasanın 35. maddesi ve bu maddeye uygun olarak çıkarılan yasalarla korunduğu gibi, 5170 sayılı Yasa ile değişik Anayasanın 90. maddesi ile kanun hükmünde olduğu kabul edilen, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine Ek 1 Numaralı Protokolün 1. maddesiyle de güvence altına alınmıştır.
    Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), TURGUT VE DİĞERLERİ-TÜRKİYE davası kararında, Devlet tarafından tazminat ödenmeksizin taşınmazın geri alınmasının orantısız bir müdahale olduğunu ve söz konusu davada tazminat ödememeyi gerektirecek istisnai şartların bulunmadığına işaret ederek, kamu yararı ile bireysel haklar arasındaki adil dengenin kurulamamasını ihlal nedeni olarak saymış, KÖKTEPE - TÜRKİYE davasında ise, başvuranlara uygulanan mülkiyetten yoksun bırakma işlemine gerekçe olarak gösterilen tabiatın ve ormanların korunması amacının, 1 No.’lu Ek Protokol’ün 1.maddesi anlamında kamu yararı kapsamına girdiğine dikkat çekmekle birlikte, mülkiyetten yoksun bırakma halinde, ihtilaf konusu tedbirin arzu edilen dengeye riayet edip etmediğinin ve bilhassa da başvuranlara orantısız bir yük yükleyip yüklemediğinin belirlenmesi için, iç hukukta öngörülen telafi yöntemlerinin dikkate alınması gerektiğini hatırlatarak, mülkün değerine karşılık gelen makul bir meblağın ödenmeden, mülkten mahrum bırakmanın aşırı bir müdahale teşkil edeceğini ifade etmiştir.
    Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 18.11.2009 gün ve 2009/4-383 E., 2009/517 K.; 16.06.2010 gün ve 2010/4-349 E. 2010/318 K sayılı kararlarında da vurgulandığı gibi; tapu işlemleri kadastro tesbit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğundan ve tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan, bu kayıtlarda yapılan hatalardan T.M.K. m. 1007 anlamında devletin sorumlu olduğunun kabulü gerekir. Burada Devletin sorumluluğu kusursuz sorumluluktur. Bu işlemler nedeniyle zarar görenler, Medeni Yasanın 1007. maddesi gereğince, zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilirler.
    Davanın niteliğine göre tazminat miktarı belirlenirken öncelikli konu, tapusu iptal edilen gayrimenkulün niteliğinin ve değerinin hesaplanması olup, arazi niteliğindeki taşınmaz başka deyişle tarım alanlarında net gelir esas alınarak, arsa niteliğindeki taşınmazlar için de emsal karşılaştırması yapılarak değer belirlenmelidir.
    Ne var ki; taşınmaz, arsa niteliğinde kabul edilerek ona göre değerlendirme yapan bilirkişi raporlarına dayanılarak hüküm kurulmuş ise de, bu konuda herhangi bir inceleme yapılmamış mücerret bilirkişilerin beyanına itibar edilmiştir.
    Bakanlar Kurulunun Yargıtay"ca kısmen benimsenen 28.02.1983 gün ve 1983/6122 sayılı kararı uyarınca, imar planında yer almayan bir taşınmazın, arsa sayılabilmesi için belediye veya mücavir alan sınırları içinde olmakla beraber, belediye hizmetlerinden (belediyece meskun olduğu için veya meskun hale getirileceği için sunulan yol, su, elektrik, ulaşım, çöp toplama, kanalizasyon, aydınlatma vs.) yararlanan ve meskun yerler arasında yer alması gerekir.
    Taşınmaz, belediye nazım imar planı içinde ise, Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 17.04.1998 gün ve 1996/3-1998/1 sayılı kararı uyarınca, bu plan kapsamına alındığı tarih ve plandaki konumu, altyapı hizmetlerinden yararlanma ve ulaşım olanakları, belediye merkezine uzaklığı, kullanım biçimi itibariyle iskan amacına yönelik yapılaşma olasılıkları da değerlendirilmek üzere araştırılmalıdır.
    Bu hususlar, Belediye Başkanlığından ve diğer ilgili merciilerden sorulup alınacak cevap yazılarına göre taşınmazın arsa niteliğinde olup olmadığı saptanmalıdır.
    Yapılan araştırma sonunda tapusu iptal edilen taşınmazın arazi olduğu saptanacak olursa, değeri, taşınmazın mevkii ve şartlarına göre ve olduğu gibi kullanılması halinde, ekilecek ürünlerin ve bu ürünlerin elde edilmesi için yapılacak harcamalar gözönünde tutularak, net gelirin hesaplanması ve bilimsel yolla değerinin bulunması, bedel tespitinde etkisi olan diğer tüm unsurlar dikkate alınarak her unsurun gerekçeleri ve değere katkı oranları ayrı ayrı belirtilip dayanakları gösterilmek suretiyle değerlendirilerek saptanması için, şayet tapusu iptal edilen taşınmaz arsa niteliğinde olduğu belirlendiği taktirde de, değerinin, tapu iptal kararının kesinleştiği gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması zorunludur. Bu itibarla, msal satışların değerlendirme tarihindeki karşılıklarının fiyat artış endekslerinin
    uygulanması suretiyle tespiti, bundan sonra emsal ile dava konusu taşınmazın eksik ve üstün yönlerinin neler olduğu ve oranları açıklanmak suretiyle değer biçilmesi gereklidir. Bu durumda; taraflara, dava konusu taşınmaza yakın bölgelerden ve yakın zaman içinde satışı yapılan benzer yüzölçümlü satışları bildirmeleri için olanak tanınması, gerekli görülürse re"sen emsal getirtme yoluna gidilmesi ve bu emsallere göre değer biçilmesi için, yeniden oluşturulacak bilirkişi kurulu vasıtasıyla keşif yapılarak, denetlemeye olanak veren bilimsel verileri içeren rapor alınması ve oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ve yetersiz bilirkişi raporuyla hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Hazinenin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA 10/04/2012 günü oybirliği ile karar verildi.







    Hemen Ara