Esas No: 2011/16935
Karar No: 2012/5509
Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2011/16935 Esas 2012/5509 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı Hazine ve davalı gerçek kişiler tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü
K A R A R
Davacı Hazine, 09/12/2004 tarihli dava dilekçesiyle ... köyü (mahallesi) 26083 ada 1 parsel sayılı taşınmazın, 1947 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastro sınırları içerisindeyken, 1977 yılında kesinleşen 6831 sayılı Yasanın 2/B madde uygulaması sonucu Hazine adına orman sınırları dışına çıkartıldığını, taşınmazın kesinleşen orman sınırları içinde olduğu gözönünde bulundurulmadan, davalı belediye adına tapu kaydı oluşturulduğunu iddia ederek, hukuki dayanaktan yoksun ve yolsuz tescil niteliğindeki davalılar adına olan bu tapu kaydının iptalini ve Hazine adına tescilini istemiştir. Mahkemece davanın KISMEN KABULÜNE, çekişmeli parselin 13/07/2007 havale tarihli ek bilirkişi rapor ve krokisinde (B) ile gösterilen 1256 m2 bölümün ... adına olan tapu kaydının iptaline ve 6831 sayılı Yasanın 2/B maddesine istinaden Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yer niteliğiyle Hazine adına tapuya tesciline, (A) işaretli 455 m2 bölüme ilişkin davanın ise kesin hüküm nedeniyle reddine, bu bölümün tapu kaydının davalılar murisi üzerinde bırakılmasına karar verilmiş, hüküm davacı Hazine ve davalı gerçek kişiler tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, 1947 yılında kesinleşen orman kadastro sınırları içindeyken yine, 15.12.1989 tarihinde kesinleşen 3302 sayılı Yasa ile değişik 6831 sayılı Yasanın 2/B madde uygulaması sonucu Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan parselin tapu kaydının iptal ve tesciline ilişkindir.
Çekişmeli parselin idari olarak içinde bulunduğu ... köyünde, dava tarihinden önce 1946 yılında yapılıp 1947 yılında kesinleşen orman kadastrosu bulunmaktadır. Daha sonra 7 numaralı Orman Kadastro Komisyonuna bağlı 4 numaralı ekipçe yapılıp 24/03/1976 tarihinde, itirazlar incelenerek sonuçları 7 numaralı komisyonca 06/04/1983 tarihinde ilan edilerek dava tarihinden önce kesinleşen aplikasyon ve 1744 sayılı Yasa ile değişik 6831 sayılı Yasanın 2. madde uygulaması, 1988 yılında yapılıp, 15/06/1989 tarihinde ilan edilerek dava tarihinden önce kesinleşen aplikasyon ve 3302 sayılı Yasa ile değişik 6831 sayılı Yasanın 2/B madde uygulaması vardır.
Arsa niteliğinde ve 1711 m2 yüzölçümündeki tapuda davalı gerçek kişiler murisi ... adına kayıtlı olan çekişmeli imar parseli, kısmen genel kadastroda kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle ... ve ...adlarına kadastro tespiti itirazsız kesinleşen 19400 m2 yüzölçümündeki ... köyü 117 sayılı parsel, kısmen de genel kadastroda tapulama dışı bırakılan ve ihdasen tapuya tescil edilen 883 sayılı parselin 2981 sayılı Yasa hükümlerine göre tevhit ve ifrazıyla oluşmuş, senetsiz 67 yazım numaralı vergi kaydı ile ... adına tespit edilip, Vakıflar Yönetimi ile ...
arasında görülen dava sonunda ... adına 06/09/1993 tarihinde tapuya kayıt edilen 22850 m2 yüzölçümündeki taşınmaz malik sıfatı nedeniyle ... adına tapuya tescil edilmiştir.
İncelenen dosya kapsamına kararın, dayandığı gerekçeye ve kesinleşmiş orman kadastro tutanak ve haritalarının uygulanmasına dayalı araştırma inceleme ve keşif sonucu düzenlenen uzman bilirkişilerin müşterek raporlarıyla, çekişmeli ... köyü 26083 ada 1 sayılı parselin, yörede 1946 yılında yapılıp kesineşen orman tahdidinde orman sınırları içinde bırakıldığı, 1952 yılında 5653 sayılı Yasaya ve ilgili yönetmeliğe aykırı olarak kurulan ve yine yasa ve yönetmelik hükümlerine uymadan çalışma yapan maki tefrik komisyonunca, muhafaza makisi olarak belirlendiği, 1976 yılında Orman Yönetimi tarafından, makiye ayırma işlemine değer verilmeyip, orman kadastro sınırı içinde kalmaya devam ettiği kabul edilerek, 1744 sayılı Yasanın 2. maddesi gereğince nitelik kaybı nedeniyle Hazine adına orman sınırları dışına çıkartıldığı ancak, Orman Yönetiminin açtığı dava sonunda, bu işlemin Antalya İdare Mahkemesinin 15/01/1987 gün ve 1985/711-17 sayılı kararıyla, taşınmazın orman sayılan yerlerden olduğu ve bu niteliğini yitirmediği belirlenerek, orman rejimi dışına çıkarma işleminin iptal edildiği, kararın Danıştay tarafından onandıktan sonra kesinleştiği, daha sonra, 1989 yılında 3373 sayılı Yasa döneminde yapılıp kesinleşen aplikasyon, sınırlandırması yapılmamış ormanların kadastrosu ve 3302 sayılı Yasa ile değişik 6831 sayılı Yasanın 2/B madde uygulaması sırasında, taşınmazın 1947 yılında kesinleşen orman sınırları içinde aplike edildikten sonra 3302 sayılı Yasayla değişik 6831 sayılı Yasanın 2/B madde uygulaması sonucu, Hazine adına orman sınırları dışına çıkarıldığı, 13.07.2007 havale tarihli müşterek bilirkişi ek krokisinde (A) ile gösterilen 455 m2 bölümünün ... köyü 117 sayılı parsel içinde kaldığı, (B) ile gösterilen 1256 m2 bölümün ise muhdes 883 sayılı parselin içinde kaldığı anlaşılmaktadır.
5841 sayılı Yasanın 2. maddesiyle değişik 3402 sayılı Yasanın 12. maddesine eklenen üçüncü tümcesinde yer alan “İddia ve taşınmazın niteliğine ….” ibaresiyle, 5841 sayılı Yasanın 3. maddesiyle 3402 sayılı Yasaya eklenen 10. maddesinin tamamının, Anayasa Mahkemesinin 12/05/2011 tarih 2009/31 esas 2011/77 sayılı kararı ile iptal edildiği, iptal kararının 23 temmuz 2011 tarih 28003 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girdiği, bu iptal kararından sonra 3402 sayılı Yasanın 12/3. maddesinin kamu mallarına ilişkin davalarda değil, Devlet veya diğer kamu tüzel kişilikleri tarafından özel mülk savıyla açılan davalarda uygulama olanağı bulacağı (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 08/06/2011 gün ve 2011 /1-36 esas ve 2011/390 karar sayılı kararı da ayni yöndedir) gibi, uzman orman ve fen bilirkişiler tarafından kesinleşen orman kadastrosuna ait harita ve tutanaklar ile arazi kadastrosu paftasının uygulanması sonucu dava konusu taşınmazın bu bölümünün 1947 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastrosu sınırları içinde kaldığı, daha önce yapılan orman kadastrosunun sınırları içinde olduğu halde, arazi kadastro ekiplerinin bu durumu göz önünde bulundurmadan, hata ile ikinci kere kadastrosunu yapıp yolsuz olarak sicil oluşturulmuşsa da, 766 sayılı Yasanın 46/2 ve 3402 sayılı Yasanın 22/1. maddeleri gereğince ikinci kadastronun yolsuz (T.M.Y.nın 1025. md.) ve bütün sonuçlarıyla hükümsüz olması nedeniyle malikine mülkiyet hakkı kazandırmayacağı ve T.M.Y.nın 1026. (E.M.Y.nın 934- İsviçre M.Y.nın 976) maddesi gereğince sicilin hiç bir süreye bağlı kalmadan her zaman iptal edilebileceği, somut olayda 3402 sayılı Yasanın 12/3. maddesi hükümlerinin uygulama olanağının da bulunmadığı, baştan beri yolsuz tescil niteliğinde oluşturulan sicil kaydının, davalıya hiç bir zaman mülkiyet hakkı kazandırmayacağı ve başlangıcından itibaren yolsuz ve geçersiz olan tapu kaydının iptaline ilişkin mahkeme kararının yenilik doğuran (inşai), mülkiyet hakkını sona erdiren bir hüküm olmayıp, mevcut durumu saptayıp hukuksallaştıran, açıklayıcı (izhari), başka bir anlatımla; sicilin oluştuğu tarihden itibaren mülkiyet hakkının doğmadığını, sicilin yolsuz ve geçersiz olduğunu belirleyen bir hüküm olduğu, bu tür kayıtlarda T.M.Y."nın 1023. (E.M.Y.931-İsviçre M.Y.974) maddesindeki "İyi niyetle edinme" kuralının da uygulanamayacağı açıktır.
Kepez Belediye meclisinin Masadağı etekleri ... ve ... bölgesinde 1/5000 ölçekli 23J, 22J, 21J, 22K, 21K, paftalarında yapılan revizyon plan çalışmalarına ilişkin 20/05/1996 tarih ve 31 sayılı kararının, Antalya 2. İdare Mahkemesinin 1998/74-1999/1274
sayılı kararı ile iptal edilmiş ve bu iptal kararı ile çekişmeli taşınmazın ifraz edildiği, çekişmeli parselin bulunduğu yer imarsız duruma düşmüşse de, bu parsellerin ifraz edildiği parsellerin, 2981 sayılı Yasa hükümlerine göre yapılan imar uygulaması ve parselasyonda ifraz edilerek tapudaki sayfaları kapatıldığı gibi, çekişmeli parselin tapudaki kaydının da henüz silinmediği, bu nedenle imar ve parselasyonun iptaline ilişkin kararın sonuca etkili olmadığı, sayfaları kapatılan parsellerin ihya edilmesi halinde, dava konusu parsel hangi kadastro parselinden ifraz edilmişse, mahkemenin bu kararı ifraz parselinin geldisi olan kadastro parseli için de geçerli olacağından, kadastro parselindeki davalılar payının iptalen Hazine adına tescil edilerek, mahkemenin kesinleşen kararının infazı yapılacaktır.
6831 sayılı Yasanın 2/B maddesi gereğince orman rejimi dışına çıkartılan yerlerde 2981 ve 3194 sayılı Yasa uygulaması yapılacağı konusunda hiç bir yasa hükmü bulunmadığı aksine, 3194 sayılı İmar Yasasının 4. maddesindeki "... diğer özel yasalar ile belirlenen veya belirlenecek olan yerlerde, bu (imar) yasanın özel yasalara aykırı olmayan hükümleri uygulanır" hükmü ile 2981 sayılı Yasanın 3290 sayılı Yasa ile değişik geçici 2. maddesinin (e) bendi hükmünü iptal eden Anayasa Mahkemesinin 27.09.1995 gün ve 1995/13-51 Sayılı kararı ve H.G.K."nun 07/12/1997 gün ve 1997/1-655-1003 sayılı kararı ile kabul edilen "... kamu malı niteliğini kazanan bir taşınmazın imar uygulamasına tabi tutularak özel mülkiyete dönüştürmeye idari mercilerin yetkileri olmadığı, başka bir anlatımla, idari mercilerin yasadan kaynaklanan bir yetkileri bulunmayan konularda aldıkları kararların yok hükmünde, buna dayanan tescilin de, M.Y."nın 1024.(932.) maddesi gereğince yolsuz tescil niteliğinde olduğu, Anayasanın 169 ve 170. maddelerinde, 2924 sayılı Yasada ve 3402 sayılı Yasanın 16/D maddesinde özel olarak düzenlenen Devlet Ormanları ve nitelik kaybı nedeniyle orman rejimi dışına çıkartılan yerlerin özel yasalarına tabi olduğu, H.G.K"nun 24/03/1999 gün 1999/1-170-167 ve 21.02.1990 gün 1989/1-700-101 kararlarında belirtildiği gibi, aslında özel mülkiyete konu olmayan taşınmazlar her nasılsa tapuya tescil edilmiş olsa bile, bu durum taşınmazın niteliğini değiştirmeyeceğinden tescil işlemi yok hükmünde olup, bu tür taşınmazlar hakkında M.Y."nın 1023. (931.) maddesinde belirtilen iyi niyetle iktisap iddiasında bulunulamayacağı, yasalarımızın, nasıl oluşursa oluşsun, yanlış ve yolsuz tescillere dayalı olarak tapu sicilinde yapılacak değişiklikleri öngören iptal davaları görevini Adliye Mahkemelerine verdiği(M.Y.- Md. 1025.(933)”, davalı taraf taşınmazı satın almışsa ödediği bedeli Haksız iktisap kurallarına geri isteyebileceği ortadadır.
27/01/2009 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak aynı gün yürürlüğe giren 5831 sayılı Yasanın 5. maddesiyle, 6831 sayılı Yasaya eklenen ek 10. maddesinde, Orman Yasasının; 20/06/1973 tarih ve 1744 sayılı Yasayla değişik 2. maddesi, 23/09/1983 tarihli 2896 ve 05/06/1986 tarihli 3302 sayılı Yasalarla değişik 2. madde 1. fıkra (B) bendi uygulamaları ile orman sınırları dışına çıkarılan yerlerin, çıkarma işleminin kesinleştiği tarihten itibaren kazandırıcı zamanaşımı yolu ile iktisap edilemeyeceği öngörülmüştür.
... köyü 117 sayılı parselin ... köyünde 1963 yılında yapılan genel kadastroda, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayalı olarak ... ve ...adlarına kadastro tespitinin itirazsız kesinleşmesiyle tapuya tescil edildiği, daha sonra mirasçılarına intikal ettiği, yörede 1989 yılında yapılıp ilan edilen 2/B madde uygulaması sonucu 117 parselin tümünün orman rejimi dışına çıkartılma işleminin kesinleşmesi nedeniyle bu konuda tapu kaydı üzerine 07/02/1995 tarihinde şerh verildiği, ... köyü 117 sayılı kadastro parselinin, 2/B sahası olması nedeniyle tapunun iptali ile tescil istemiyle Hazine tarafından parselin o tarihteki malikleri aleyhine açılan davanın Antalya Asliye 2. Hukuk Mahkemesinin 24/12/1996 gün ve 1995/587-989 sayılı kararıyla “Taşınmazın daha önce 1946 yılında yapılan tahdit içinde ise de, 1952 yılında makiye ayrılan saha içinde kaldığının belirlendiği” gerekçesiyle red edildiği, bu kararın Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 20/05/1997 gün 1997/4946-6675 sayılı kararıyla onanıp, Hazinenin karar düzeltme istemi de aynı Dairenin
15/10/1997 gün ve 1997/12169-12389 sayılı kararıyla ret edilerek kesinleştiği, daha sonra 117 sayılı kadastro parselinin tamamının imar uygulaması sonucu dava konusu parselin miktarı belirlenmeyen bir bölümü de içinde olmak üzere bir çok parsellere ifraz edildiği, somut olayda çekişmeli parselin, ... köyü 117 sayılı parsel tapu çap sınırları içinde kalan ve 13/07/2007 havale tarihli müşterek bilirkişi krokisinde (A) ile gösterilen 455 m2 bölümü için Antalya Asliye 2. Hukuk Mahkemesinin 24/12/1996 gün ve 1995/587-989 sayılı kararının, H.Y.U.Y.’nın 237 maddesinde yazılı kesin hüküm teşkil ettiği, hususları gözetilerek Hazinenin çekişmeli parselin krokisinde (B) ile gösterilen 1256 m2 bölümüne ilişkin davasının kabulüne, aynı krokide (A) ile gösterilen bölümüne ilişkin davanın ise reddine karar verilmesinde isabetsizlik bulunmadığından, davacı Hazinenin tüm, davalı gerçek kişilerin ise sair temyiz itirazları yerinde değildir. Ancak, 19/01/2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 16. maddesi ile 3402 sayılı Yasaya eklenen “Kadastro işlemi ile oluşan tespit ve kayıtların iptali için Devlet veya diğer kamu kurum ve kuruluşları tarafından kayıt lehtarına karşı kadastro mahkemeleri ile genel mahkemelerde açılan davalarda davalı aleyhine vekâlet ücreti dahil, yargılama giderine hükmolunmaz.” şeklindeki 36/A ve 17. maddeleri ile eklenen “Bu Kanunun 36/A maddesi hükmü, henüz infaz edilmemiş yargı kararlarındaki vekâlet ücreti dâhil yargılama giderleri için de uygulanır.” şeklindeki geçici 11. madde hükümleri gereğince davalılar aleyhine yargılama giderleri ve vekalet ücretine hükmedilmesi doğru değil ve davalı gerçek kişilerin bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerindeyse de, bu husus hükmün bozulmasını ve yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, hükmün düzeltilerek onanması gerekmiştir. Bu sebeple, hüküm fıkrasında yer alan vekalet ücreti ve yargılama giderlerine yönelik üç, dört ve beş numaralı bentlerin hükümden çıkartılarak bunun yerine üç numaralı bent olarak “3- 6099 sayılı Yasa ile 3402 sayılı Yasaya eklenen 36/A maddesi gereğince yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, davacı lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına” cümlesinin yazılması suretiyle düzeltilmesine ve hükmün 6100 sayılı Yasanın geçici 3. maddesi göndermesiyle H.Y.U.Y.’nın 438/7. maddesine göre düzeltilmiş bu şekliyle ONANMASINA, 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 16. maddesi ile 3402 sayılı Yasaya eklenen 36/A maddesi gereğince davalı gerçek kişilerden onama harcı alınmasına yer olmadığına ve yatırdıkları peşin temyiz harcının istek halinde iadesine, Hazineden harç alınmasına yer olmadığına 10/04/2012 günü oybirliğiyle karar verildi.