21. Hukuk Dairesi 2010/3821 E. , 2011/4349 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Davacı, yaşlılık aylığını kesen Kurum kararının iptaline, aylığın devamına, borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
Dava, oda kaydının usulsüz olması nedeniyle Bağ-Kur hizmetinin ve dolayısıyla yaşlılık aylığının iptaline ilişkin Kurum işleminin iptaline,yaşlılık aylığının devamına ve borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.
01.04.1972 tarihinde yürürlüğe giren, 1479 sayılı yasanın 24. maddesi ilk şekliyle, sigortalılığın oluşumu için, kendi ad ve hesabına bağımsız çalışma olgusunun gerçekleşmesi yanında, ayrıca, kanunla kurulu meslek kuruluşlarına kayıtlı olma koşulunu da aramıştır. Bu kuruluşlara kayıt tarihi ise, sigortalılığın başlangıcı yönünden, yasal karine kabul edilmiştir. 04.05.1979 tarihinde yürürlüğe giren 2229 sayılı yasa, Bağ-Kur’lu olabilme yönünden, söz konusu 24. maddenin öngördüğü meslek kuruluşlarına kayıtlı olma koşulunu kaldırmış, sadece yasanın temel ilkesi olan kendi ad ve hesabına çalışma koşulunun gerçekleşmesi durumunda, sigortalılığın oluşacağını yeterli görmüştür. Buna karşın, 20.04.1982 tarihinde yürürlüğe giren 2654 sayılı yasa bağımsız çalışanların sigortalı olabilmeleri yönünden vergi yükümlülüğünü öngörmüş, vergiden muaf olanların da kanunla kurulu meslek kuruluşlarına kayıtlı olmaları durumunda yine sigortalı sayılacaklarını kabul etmiştir. Nihayet, 22.03.1985 yürürlük tarihli 3165 sayılı yasa, sigortalılığa karine yönünden vergi kaydının, bu kaydın bulunmaması veya vergiden muaf olunması halinde, esnaf ve sanatkar sicili veya kanunla kurulu meslek kuruluşu kayıtlarının esas alınacağını belirlemiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden, davacının 28.04.1983 tarihli giriş bildirgesi ile 11.05.1981 tarihli ... ortaklığı kaydına istinaden 20.04.1982 tarihi itibariyle 1479 sayılı Yasa kapsamında zorunlu Bağ-Kur sigortalısı olarak tescil edildiği, 20.04.1982-31.12.1984 ve 22.03.1985-23.06.1999 tarihleri arasında sigortalı sayıldığı,04.08.2000 tarihinde tahsis talebinde bulunduğu,01.09.2000 tarihinde yaşlılık aylığı bağlandığı, Kurumca, müfettiş raporuna istinaden 08.04.2008 tarihinde terk tarihinin 24.12.1990 olarak değiştirildiği ve sigortalılık süresi azaldığı için yaşlılık aylığının iptal edildiği,01.01.1982-31.12.1984,11.05.1981-24.12.1990 tarihleri arasında ... Tic.Koll.Şti ortaklığı nedeniyle vergi kaydı,10.10.1990(giriş ... ... odasına)-23.06.1999 (terk ... Odası)tarihleri arasında oda kaydının bulunduğu,Kurum müfettişinin 26.12.2007 tarih ve 4 sayılı raporu üzerine teftiş kurulu başkanlığının 04.03.2008 tarihli olurunda davacının da adı bulunan liste 6 daki kişilerin usulsüz olarak odaya sonradan kaydedildikleri,haklarında suç duyurusunda bulunulması,sigortalılık durumlarının yeniden değerlendirilmesi yasal şartları yerine getirmeyenler hakkında aylıkların iptali gerektiğinin bildirildiği anlaşılmaktadır.
Davacının 24.12.1990-23.06.1990 tarihleri arasında usulüne uygun (geçerli) bir oda kaydının bulunmaması nedeniyle bu dönemde sigortalılık şartlarını taşımadığının kabulü gerekir.
Ancak davalı Kurum’un geçmişe yönelik (uyuşmazlık konusu dönemi de kapsar şekilde) prim tahsil etmesi ve uzun süre bu primleri kullanması sigortalıya yaşlılık aylığı bağlayıp aylık konusunda umut verdikten sonra davacının sigortalılığını ve yaşlılık aylığını iptal etmesi Medeni Kanun’un 2. maddesinde ifadesini bulan objektif iyi niyet kurallarıyla bağdaşmayacaktır. Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 01.10.1997 gün ve E: 1997/10-578, K: 1997/758; 24.09.2003 gün ve 2003/10-489, 2003/490 sayılı kararı da bu doğrultudadır.
Ne var ki; kimse kendi hilesinden istifade edemeyeceğinden bu kuralın uygulanabilmesi için usulsüz oda kaydının davacınında katılımının bulunduğu muvazaalı bir işlem sonucu oluşturulmaması gereklidir.
Davacının 1479 sayılı Yasa"ya tabi zorunlu Bağ-Kur sigortalılığını sağlayan ... Odası kayıtlarının sahtecilik suretiyle oluşturulduğu iddiasıyla, oda yöneticileri , üyeleri ve davacı hakkında ceza davası açılması, oda kayıtlarının sahtecilik suretiyle oluşturulup oluşturulmadığının, oluşturulmuş ise bu sahtecilik işleminin davacının katılımı ile gerçekleştirilip gerçekleştirilmediği bu dava sonucu verilecek karar ile saptanmasının mümkün olması karşısında, oda kaydının sahtecilik yoluyla oluşturulduğu ve bu işlemin davacının katılımı ile gerçekleştirildiğinin anlaşılması halinde oda kaydına hukuken değer verilemeyeceği, bu durumda somut olaya MK 2. maddesi uygulanamayacağından oda yöneticileri , üyeleri ve davacı hakkında ceza davası açılıp açılmadığı araştırılıp,ceza davası açılmış ise ceza yargılamasının sonucu beklenilerek tüm delillerin değerlendirilmesi ve bir sonuca varılması gerekirken, mahkemece ceza davası açılıp açılmadığı araştırılmadan davacı vekilinin beyanına dayanılarak ceza davası açılmadığının kabulü ile eksik inceleme sonucu yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve karar bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 05.05.2011 gününde oybirliği ile karar verildi.