Esas No: 2011/4200
Karar No: 2011/4267
Karar Tarihi: 03.05.2011
Yargıtay 21. Hukuk Dairesi 2011/4200 Esas 2011/4267 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Davacı, iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerle, 170.274.12TL maddi ve manevi tazminatın yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine ilişkin hükmün süresi içinde temyizen incelenmesi taraf vekillerince istenilmesi ve davalı vekilince de duruşma talep edilmesi üzerine, dosya incelenerek, işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 14.12.2010 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davalı vekili Avukat ... ile karşı taraf vekili Avukat ... geldiler. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan Avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek bırakılan günde Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği konuşulup düşünüldü ve aşağıda karar tesbit edildi.
K A R A R
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere göre tarafların aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine,
2-Dava 16.11.2006 tarihinde meydana gelen iş kazası sonucu % 78 oranında sürekli iş göremezliğe uğrayan sigortalının maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece davacının maddi ve manevi tazminat isteminin kısmen kabulüne karar verilmiş ve bu karar davacı ile davalı tarafça süresinde temyiz edilmiştir.
11.01.2007 Tarihinde düzenlenen İbranameye göre, davacının 16.11.2006 tarihindeki iş kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminatlarına karşılık 15.000,00-TL alarak davalı işvereni ibra ettiği, ibranamenin tanıklar ve sendika temsilcileri huzurunda davacı tarafından imzalandığı uyuşmazlık konusu değildir.
Uyuşmazlık davalı işverenin yaptığı ödemenin ne kadarının maddi tazminata, ne kadarının manevi tazminata ilişkin olduğu, davacı avukatının düzenlediği belgenin ibraname olarak kabulünün mümkün olup olmadığı, anılan belgenin ibraname değil kısmi ödemeyi içeren makbuz olarak kabul edilmesi halinde maddi tazminattan indirimin nasıl yapılması gerektiği noktalarında toplanmaktadır.
Davacı taraf yapılan ödemenin maddi tazminata ilişkin olduğunu, manevi tazminatla ilgili ödeme bulunmadığını, davalı işveren ise ibranamenin manevi tazminata karşılık olduğunu ileri sürmüştür. İbranamede açıkça iş kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminatlara karşılık ödemenin kabul edildiğinin yazılı bulunmasına, tarafların yapılan ödemenin maddi ve manevi tazminatlara bölüştürülmesi konusunda anlaşamamış bulunmalarına ve ödemenin dağılımı konusunda başkaca bir delil de ileri sürülmemesine göre, yapılan ödememin müsavi olduğunun kabulü gerekirse de, davalı tarafça ödemenin manevi tazminata karşılık olduğunun beyan edilmesi karşısında 15.000,00-TL’lık ödeminin manevi tazminat karşılığı olduğu kabul edilmek gerekir.
Öte yandan, hukuka aykırı bir eylem yüzünden çekilen elem ve üzüntüler, o tarihte duyulan ve duyulması gereken bir haldir. Başka bir anlatımla üzüntü ve acıyı zamana yaymak suretiyle, manevi tazminatın bölünmesi, bir kısmının dava konusu yapılması kalanın saklı tutulması olanağı yoktur. Niteliği itibariyle manevi tazminat bölünemez. Bir defada istenilmesi gerekir. Yargıtay H.G.K’ nun 25.9.1996 gün ve 1996/21-397-637 karar ile 13.10.1999 gün ve 1999/21-684-818 sayılı kararı da bu doğrultudadır. Hal böyle olunca davacının manevi zararına karşılık yapılan ödemeyi kabul ederek ibraname verdiği göz ardı edilerek manevi tazminat talebinin reddi yerine, manevi tazminatın bölünmeyeceği göz ardı edilerek ve özellikle yapılan ödemenin maddi tazminata ilişkin bulunduğunun kabulü ile yazılı şekilde manevi tazminata karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir. Kabul ve uygulamaya göre de ibraname ile alınan 15.000,00-TL’nin maddi tazminata ilişkin olduğu kabul edildiği halde, madde tazminatın belirlenmesi sırasında dikkate alınmaması da isabetsizdir.
Mahkemece taraflar yararına hüküm altına alınacak avukatlık ücretinin tayininde de yanılgıya düşüldüğü görülmektedir. Gerçekten maddi tazminat isteminin kısmen reddi katsayı değişiklikleri sonucu sigorta tahsisleri peşin sermaye değerindeki artışlardan ve mahkemece uygulanan takdiri indirimden kaynaklandığı hallerde davacının dava açarken bu hususu bilebilmesi mümkün bulunmadığından, maddi tazminatın kısmen reddi nedeniyle davalı yararına avukatlık ücreti verilmeyeceği Dairemizin giderek Yargıtay’ın yerleşmiş görüşleri gereğidir. Hal böyle olunca maddi tazminat isteminin kısmen reddi nedeniyle davalı yararına avukatlık ücreti takdirinin isabetsiz olduğu açıktır. Öte yandan kabul edilen miktar üzerinden davacı lehine avukatlık ücretinin tarife hükümlerine aykırı biçimde noksan, buna karşılık tarifenin 10/2 maddesi de göz ardı edilmek suretiyle reddolunan miktar üzerinden davalı yararına avukatlık ücretinin fazla hesaplanması da hatalı olmuştur.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, tarafların bu yönleri temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde taraflara iadesine,davacı ile davalı yararına takdir edilen 825.00 TL. duruşma Avukatlık parasının karşılıklı olarak birbirlerine yükletilmesine, 03.05.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.