Esas No: 2010/2857
Karar No: 2011/4252
Karar Tarihi: 03.05.2011
Yargıtay 21. Hukuk Dairesi 2010/2857 Esas 2011/4252 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Davacı, davalı işveren nezdinde 1.7.2001 20.6.2008 tarihleri arası çalıştığının tespiti ile işçilik alacaklarının tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
Davacı, 01.07.2001-20.06.2008 tarihleri arasında davalı işyerinde hizmet akdi ile çalıştığının tespiti ile iş akdinin haksız feshi nedeniyle işçilik alacaklarının tahsilini istemiştir.
Mahkemece, davacının 01.07.2001-15.06.2008 tarihleri arasında kalan sürede davalı işyerinde 2.359 gün davacının hizmet akdi ile çalıştığının tespitine, işçilik alacaklarına yönelik davanın ise kabulüne karar verilmiş ve bu karar davalı Kurum ve işveren vekillerince süresinde temyiz edilmiştir.
Bu tür hizmet tespitine yönelik davaların kamu düzenini ilgilendirdiği ve bu nedenle özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi icap ettiği, Yargıtay’ın ve giderek Dairemizin yerleşmiş içtihadı gereğidir. Yasal dayanağı 506 sayılı Kanunun 79/10. Ve 5510 sayılı Yasanın 86/9.maddeleri olan bu tür davalarda, öncelikle davacının çalışmasına ilişkin belgelerin, işveren, tarafından verilip verilmediği, ya da çalıştıklarının kurumca tespit edilip edilmediği yöntemince araştırılmalıdır. Bu yasal koşul oluşmuşsa işyerinin o dönemde gerçekten var olup olmadığı, Kanun kapsamında veya kapsama alınacak nitelikte bulunup bulunmadığı eksiksiz bir şekilde belirlenmeli, daha sonra çalışma iddiasının gerçeğe uygunluğu özel bir duyarlılıkla araştırılmalıdır. Çalışma olgusu her türlü delille ispatlanabilirse de çalışmasının konusu, sürekli kesintili mevsimlik mi olduğu, başlangıç ve bitiş tarihleri ve alınan ücret konularında tanıkların sözleri değerlendirilirken bunların inandırıcılığı üzerinde durulmalı, verdikleri bilgilere nasıl vakıf oldukları, işveren ve işçiyle, işyeriyle ilişkileri, bazen uzun yılları kapsayan bilgilerin insan hafızasında yıllarca eksiksiz nasıl taşınabileceği düşünülmeli ve tanıklar buna göre isticvap olunmalı, işyerinin kapsam kapasite ve niteliği ile bu beyanlar kontrol edilmeli, mümkün oldukça işyerinin müdür, amir, şef, ustabaşı ve posta başı gibi görevlileri ve o işyerinde çalışan öteki kişiler ile o işyerine komşu ve yakın işyerlerinde bu yeri bilen ve tanıyanlar dahi dinlenerek tanık beyanlarının sağlığı denetlenmeli ve çalışma olgusu böylece hiç bir kuşku ve duraksamaya yer bırakmayacak sağlıklı bir biçimde belirlendikten sonra ücret konusu üzerinde durulmalı, tespiti istenilen sürenin evvelinde ve sonrasında beyyine başlangıç sayılabilecek ödeme belgeleri ve sair bu nitelikte bir belge yoksa Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunun M.288 de yazılı sınırları taşan ücret alma iddialarında yazılı delil aranmalı, bu sınırlar altında kalan
ücret alma iddialarında ücret miktarları tanıklardan sorulmalı 506 sayılı Yasanın 3/B,D ile 5510 sayılı Yasanın 6/a,c maddelerinde olduğu gibi ücretin sigortalı sayılmanın koşulu olan durumlarda ücret alma olgusunun var olup olmadığı özellikle saptanmalıdır. Bu davalarda işverenin kabulünün tek başına hukuki bir sonuç doğurmayacağı göz önünde tutulmalıdır.
Yukarıda açıklanan hususlar, yeterli ve gerekli bir araştırmayla ve deliller hep birlikte değerlendirilerek aydınlığa kavuşturulduktan sonra o çalışmanın sigortalı çalışma niteliğinde olup olmadığı, ya da ne zaman bu niteliğe kavuştuğu yönü üzerinde durulmalı ve çalışmayı kapsama alan yasanın yürürlük tarihinden sonraki dönem için hizmetin tespitine karar verilmelidir.
Söz konusu fiili ve hukuki gerçekler ve özellikle dava konusu dönemde 506 sayılı kanunun m:79/10, 2-9, 5510 sayılı Yasanın 86/9, 2-8 maddeleri hükümleri dikkate alınmadan, işyerinin dava konusu dönemden sonra tescil edildiği anlaşıldığından, işyerinin Kuruma verdiği bordrolarda çalışmaları bulunan tanık dinletilmesi mümkün değilse de, davalı işyerinin komşusu olan işyerlerinin sahipleri ile bu işyerlerinin kayıtlara geçmiş çalışanları veya benzer işi yapan işyerlerinin sahipleri ile kayıtlara geçmiş çalışanları tespit edilip dinlenmeden, eksik araştırma ve incelemeyle yazılı şekilde karar verilmesi, isabetsizdir.
Öte yandan 17.01.1983 doğumlu olduğu anlaşılan davacının askerlik hizmetini yapıp yapmadığı ve şayet yapmış ise hangi tarihler arasında askerlik hizmetini yerine getirdiği araştırılmaksızın, dava konusu edilen dönemde tespit kararı verilmesi de hatalıdır.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalıların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalılardan ... Spor Kulubüne iadesine, 03.05.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.