Esas No: 2011/17366
Karar No: 2012/5278
Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2011/17366 Esas 2012/5278 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
Taraflar arasındaki kadastro tespitine itiraz davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacılar Orman Yönetimi, Hazine, katılan davacılar ve davalılar tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Kadastro sırasında ... mahallesi, 1128 ada 6, 1127 ada 12 ve 13 parsel sayılı sırasıyla 29228,00 m², 8298,98 m² ve 378,61 m² yüzölçümündeki taşınmazlar, belgesizden kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle fındıklık niteliğiyle davalılar adına tespit edilmiştir. Davacı ... Yönetimi, taşınmazların orman sayılan yerlerden olduğu iddiasıyla dava açmıştır. Hazinenin dava konusu yerlerin devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olduğu iddiasıyla açtığı dava bu dosya ile birleştirilmiş, ... ve ... taşınmazların kök muristen kaldığı iddiasıyla davaya katılmışlardır. Mahkemece, davacı ... yönetimi ve Hazine ile katılan gerçek kişilerin 1128 ada 6 parsele ilişkin davalarının kısmen kabulüne ve bilirkişi raporlarında (A) ve (B) ile gösterilen alanların orman niteliğiyle Hazine adına tapuya kayıt ve tesciline, (C) ile gösterilen bölümün muris ...’ın mirasçıları adına payları oranında tapuya kayıt ve tesciline, 1127 ada 13 nolu taşınmaza yönelik Orman Yönetimi ve Hazinenin davalarının reddine, katılanların davasının kısmen kabulüne ve dava konusu parselin 456/3840 payının ..., 456/ 3840 payının ..., 2928/3840 payının muris ... adına tapuya kayıt ve tesciline, 1127 ada 12 nolu taşınmaza yönelik Orman Yönetimi, Hazinenin ve katılanların davalarının reddine ve taşınmazın tespit gibi tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş, hüküm davacılar Orman Yönetimi, Hazine, katılan davacılar ve davalılar tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, kadastro tespitine itiraz niteliğindedir.
Çekişmeli taşınmazların bulunduğu yerde 11.12.1964 tarihinde ilan edilerek kesinleşen orman kadastrosu bulunmaktadır.
Mahkemece, 1127 ada 12 nolu taşınmazın kök murise ait olmadığı, davalıların dayandığı tapu kaydı kapsamında kaldığı, tüm mirasçıların katılımıyla gerçekleşen bir taksim bulunmadığı, 1128 ada 6 nolu parselin kısmen orman sayılan, diğer taşınmazların ise orman sayılmayan yerlerden olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ise de,
mahkemenin hükmü yerinde değildir. Şöyle ki; mahkemece, komşu parsellere ait kadastro tutanakları ve dayanak belgeleri ile davalıların dayandıkları Haziran 1951 tarihli 18 nolu ve Ocak 1981 tarihli 15 nolu tapu kayıtları ilk oluşumundan itibaren tüm gittileri ile birlikte varsa revizyon kayıtları getirtilip, yapılan keşifte taraf tanıkları ve tespit bilirkişilerinden sorularak uygulanmamış, dört sınır itibarıyla 1127 ada 12 nolu taşınmaza uyup uymadıkları saptanmamış, 1128 ada 6 nolu taşınmazla ilgili iki orman bilirkişi arasındaki çelişki giderilmemiş, murise ait tüm taşınmazların tapu kayıtları getirtilerek taksim yapılıp yapılmadığı değerlendirilmemiştir. Ayrıca bölgede 1964 yılında kesinleşen orman kadastrosuna ait tüm belgeler getirtilmediğinden orman bilirkişi raporu bu yönden denetlenememiştir. Eksik araştırma ve incelemeye, yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak hüküm kurulamaz.
Bu nedenle; mahkemece, davalıların tutunduğu tapu kayıtları ilk oluştuğu günden itibaren tüm gittileri, kadastro sırasında başka parsellere revizyon görüp görmediği sorularak, görmüş ise bu parsellere ait tutanak örnekleri ile davalı olanlara ilişkin dava dosyaları, komşu parsellere ilişkin kadastro tespit tutanak örnekleri, kesinleşen orman kadastrosuna ait tüm tutanaklar ve haritası ile eski tarihli memleket haritası, hava fotoğrafları ve amenajman planı, varsa topografya haritaları ile 1985-1990’lı yıllardan sonraki aktüel durumunu gösteren memleket haritası ve hava fotoğrafları ilgili yerlerden getirtildikten sonra önceki bilirkişiler dışında halen Çevre ve Orman Bakanlığı (Orman ve Su İşleri Bakanlığı) ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman yüksek orman mühendisleri arasından seçilecek bir orman mühendisi, bir ziraatçı bilirkişi ve bir harita mühendisinden veya olmadığı takdirde bir tapu ve fen memurundan oluşturulacak bilirkişi kurulu aracılığıyla yeniden yapılacak inceleme ve keşifte kesinleşmiş tahdit haritası ve tapulama paftası ölçekleri denkleştirilerek sağlıklı bir biçimde zemine uygulanıp, değişik açı ve uzaklıklarda olan en az 4 ya da 5 orman tahdit sınır (OTS) noktasını gösterecek biçimde çekişmeli taşınmazın tahdit hattına göre konumu duraksamaya yer vermeyecek biçimde saptanmalı, bilirkişilere tahdit hattı ile irtibatlı müşterek kroki düzenlettirilmelidir.
Yukarıda açıklanan araştırma sonucu taşınmazların Devlet ormanlarının dışında kaldığının saptanması halinde davacı Hazine, taşınmazların öncesinin orman olduğu ve zilyedlikle kazanılamayacak yerlerden olduğu iddiası ile dava açtığına göre temyize konu taşınmazların yalnızca kesinleşen orman kadastrosu sınırları dışında kalması yeterli olmayıp zilyetlikle kazanılması koşullarının bulunup bulunmadığının da araştırılması gerekeceğinden bu kez eski tarihli memleket haritası, hava fotoğrafları ve amenajman planı ile varsa topografya haritaları ile 1985-1990’lı yıllardan sonraki aktüel durumunu gösteren memleket haritası ve hava fotoğrafları bulundukları yerden getirtilerek birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazın öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı Yasalar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyetlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Yasanın 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Yasanın 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yok edilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; toprak yapısı, bitki örtüsü ve çevresi incelenmeli; kesinleşmiş orman kadastrosu bulunmadığından, yukarıda değinilen diğer belgeler fen ve uzman orman bilirkişiler eliyle yerine uygulattırılıp; orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritasının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de
memleket haritası ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmazların konumunu çevre parsellerle birlikte haritalar üzerinde gösterecekleri yalnız büro incelemesine değil, uygulamaya ve araştırmaya dayalı, bilirkişilerin onayını taşıyan krokili bilimsel verileri bulunan yeterli rapor alınmalı, taşınmazın 6831 sayılı Yasanın 17. maddesi kapsamında orman içi açıklığı niteliğinde bulunup bulunmadığı belirlenmeli, 1985-1990’lı yıllardan sonraki aktüel durumunu gösteren memleket haritası ve hava fotoğraflarında çekişmeli yerlerin henüz hiç işlenmemiş durumda olduğu saptandığı takdirde, henüz zilyetlik olgusunun başlamadığı, dolayısıyla zilyetlikle kazanma süresinin dolmadığı düşünülerek, yapılacak keşifte tarım uzman bilirkişi olarak ziraat mühendisine inceleme yaptırılıp, zilyetlikle kazanılabilecek kültür arazisi olup olmadığı belirlenip, bu yolda rapor alınmalı; komşu parsellerin tutanak ve dayanakları getirtilip uygulanmalı; bu taşınmazı sınır olarak nasıl nitelendirdikleri araştırılmalı; varsa, zilyetlik tanıkları taşınmaz başında dinlenmeli;varsa zilyetliğin ne zaman başladığı, kaç yıl, ne şekilde devam ettiği sorulup, kesin tarih ve olgulara dayalı, açık yanıtlar alınıp;ekonomik amaca uygun bir zilyetlik olup olmadığı araştırılmalı, taraf tanıkları ve tespit bilirkişiler dinlenerek davalıların dayandıkları tapu kayıtları yöntemince zemine uygulanmalı, murise ait tüm taşınmazlar getirtilerek mirasçılar arasında geçerli bir taksim olup olmadığı değerlendirilmeli, toplanacak tüm kanıtlar birlikte değerlendirilip, ulaşılacak sonuca göre bir hüküm kurulmalıdır.
Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak yazılı biçimde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; tarafların temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde yatıranlara iadesine 05/04/2012 günü oybirliği ile karar verildi.