Esas No: 2021/8877
Karar No: 2022/6026
Karar Tarihi: 21.06.2022
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2021/8877 Esas 2022/6026 Karar Sayılı İlamı
3. Hukuk Dairesi 2021/8877 E. , 2022/6026 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
ASIL DAVADA
DAVACILAR :
Taraflar arasında birleştirilerek görülen tazminat davalarının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda; asıl ve birleşen davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hüküm, davalı ...Ş. vekili tarafından duruşmasız, davacılar vekili ve davalı ... Müh. Taal. Elekt. İnş. San. Tic. Ltd. Şti. vekili tarafından duruşmalı olarak temyiz edilmekle; duruşma günü olarak belirlenen 21/06/2022 tarihinde davacılar vekili Av. ... ile davalılardan ... Müh. Taal. Elekt. İnş. San. Tic. Ltd. Şti. vekili Av. ... geldi. Başka gelen olmadı. Açık duruşmaya başlandı ve hazır bulunan vekillerin sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için saat 14.00'e bırakılması uygun görüldüğünden, belli saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacılar asıl davada; davacı ...'nin 23/02/2010 tarihinde tuvalet ihtiyacını gidermek için girdiği ... binasında elektrik akımına kapılarak ağır şekilde yaralandığını, iki kolunu kaybettiğini, % 100 malul kaldığını, olayın meydana gelmesinde gerekli güvenlik önlemlerini almayan davalı şirketin kusurlu olduğunu, kaldı ki tehlike arz eden yapı eserinin fena yapılmasından, bakımı ve işletilmesindeki eksikliklerden davalının kusursuz sorumluluğunun da bulunduğunu ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, şimdilik davacılardan ... ... için bakıcı gideri nedeniyle 2.500 TL maddi, tedavi gideri olarak 2.500 TL maddi ve sürekli iş gücü kaybı nedeniyle 5.000 TL maddi, 70.000 TL manevi, ...'in anne ve babası olan ... ve ...'nın her biri için 15.000' er TL manevi tazminatın olay tarihinden ; davacı ...'in hırsızlıkla suçlanması nedeniyle tüm davacılar için 5.000 TL manevi tazminatın ise şikayet tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep etmişlerdir.
Davalı; olayın meydana gelmesinde davacı ...'in ağır kusurlu olduğunu, tarafına kusur atfedilemeyeceğini, sorumluluğuna gidilemeyeceğini, talep edilen manevi tazminatın fahiş olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; 12/09/2014 tarihli bilirkişi raporu hükme esas alınarak; davaya konu olayın meydana gelmesinde davacıların % 70, davaya feri müdahil olarak katılan ... Ltd. Şti.'nin % 30 oranında kusurlu olduğu, davalı şirkete kusur atfedilemeyeceği, davalı şirketin davacı ... hakkındaki suç duyurusunun şikayet hakkı sınırları içerisinde bulunduğu gerekçesiyle, davanın reddine dair verilen hüküm, davacıların temyizi üzerine; Dairece verilen 27/09/2016 tarihli ve 2015/16568 E. - 2016/11283 K. sayılı kararıyla; (1) numaralı bentle davacıların sair temyiz itirazları reddedildikten sonra, (2) numaralı bentle;
"...Her ne kadar, hükme esas alınan bilirkişi raporunda; davalı şirkete atfedilecek bir kusurun bulunmadığı belirtilmekte ise de, olayların gidişatından insanların ve canlıların yaşamı için önemli bir tehdit oluşturan bu tür tesislerin bakım ve korunmasında, tesisin yerleşim yeri üzerinde bulunduğu da düşünüldüğünde, normalin üzerinde bir özen borcu bulunduğu sonucuna varılır. Davalı şirket, ... Tesisleri Yönetmeliğinin 5. maddesinde de belirtildiği üzere, bu tesislerini her türlü işletme durumunda, cana ve mala herhangi bir zarar vermeyecek ve tehlike oluşturmayacak bir biçimde yapmalı, herhangi bir kimsenin dikkatsizlikle de olsa yaklaşabileceği uzaklıktaki tesislerinin gerilim altındaki bölümlerine (aktif bölümler) dokunulmasını olanaksız kılmalı, bu amaçla gerekli koruma önlemlerini almalı, bu tesislerin can ve mal güvenliğine zarar vermemesi için, yerleşim yeri dışındaki tesislere oranla çok daha kısa aralıklarla kontrollerini yapmalıdır. Ne var ki, somut olayda davalı idarenin bu bakım ve özen borcunu gereği gibi yerine getirmediği, söz konusu olaydan önce gereken denetimleri yaparak, tesise ve içerisindeki gerilim altındaki bölümlere girilmesini önleyecek tedbirleri almadığı anlaşıldığından, meydana gelen zarardan sorumlu olduğu anlaşılmıştır. Diğer bir anlatımla, enerji tesisini işleten davalı şirket, tehlike arzeden bu yapı eserinin bakımı ve işletilmesindeki eksiklikler nedeniyle Borçlar Yasasının 58. maddesi uyarınca sorumludur. Bu sorumluluk hukuki niteliği itibariyle kusura dayanmayan (objektif) bir sorumluluktur.
Bundan ayrı, hükme esas alınan bilirkişi raporunda; sorumluluğun, davalı şirketle arıza bakım ve onarım sözleşmesini yapan feri müdahil şirkete ait olduğu bildirilmiştir. Feri müdahil ile davalı şirket arasındaki sözleşmenin 18. maddesinde yapılan işlerin davalı şirketçe denetlenip kontrol edileceği hüküm altına alınmıştır. Anılan madde uyarınca davalı şirket, meydana gelen kaza nedeniyle zarar görenlere karşı feri müdahil şirket ile birlikte zincirleme sorumludur.
Buna göre mahkemece; akıl hastası olan davacı ...'in, anne ve babası olan diğer davacılar tarafından gerekli denetim ve gözetim görevinin yerine getirilmemesi nedeniyle kazanın meydana geldiği yönündeki davalı savunması üzerinde durulması ve bu durumun davacı taraf yönünden bölüşük kusur oluşturup oluşturmayacağının tespiti amacıyla mahallinde konunun uzmanlarından oluşturulacak üç kişilik bilirkişi kurulu refakate alınarak keşif yapılması, sonrasında ise meslekte kazanma gücü kaybı konusunda bilimsel ve teknik görüşlerini bildirmekle görevli İstanbul Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kuruluna davacı ...'le ilgili tüm rapor ve bilgiler gönderilmek suretiyle evrak üzerinden alınacak raporla iş göremezlik oranı belirlendikten sonra varılacak sonuca göre zarar kapsamının belirlenmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ve eksik inceleme ile davanın tümden reddedilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır..." gerekçesiyle bozulmuştur.
Bozma sonrası birleşen davada davacı; aynı vakıalara dayanarak, iş gücü kaybı nedeniyle 379.962,76 TL maddi, bakıcı gideri olarak da 635.763,66 TL maddi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiştir.
Davalı ... Tic. Ltd. Şti.; olayın meydana gelmesinde tarafına sorumluluk yüklenemeyeceğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Bozmaya uyan mahkemece; davacı ...’nin 23/02/2010 tarihinde bakımsız halde bulunan davalı ...Ş. ye ait ... binasına tuvalet ihtiyacını gidermek için girdiği sırada elektrik akımına kapılarak ağır şekilde yaralandığı, iki kolunu kaybettiği, % 100 malul kaldığı, olayın meydana gelmesinde tarafların kusur durumunun tespiti için farklı heyetlerden alınan bilirkişi raporlarının hüküm kurmaya elverişli ve denetime açık oldukları, hesap raporu ile belirlenen bakıcı giderine yönelik tazminat bedelinden % 30 oranında hakkaniyet indirimi uygulanması gerektiği gerekçesiyle; asıl ve birleşen davanın kısmen kabulüne, asıl davada davacılardan ... için 5.000 TL iş göremezlik tazminatı, 2.500 TL bakıcı gideri, 1.050 TL tedavi gideri olmak üzere toplam 8.550 TL maddi, 30.000 TL manevi, ... ve ...’dan her biri için 7.000’er TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, hırsızlık suçlaması nedeniyle talep edilen manevi tazminat isteminin reddine; birleşen davada davacı ... için 367.133,66 TL işgöremezlik tazminatı ile 431.784,10 TL bakıcı giderinin olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiş, hüküm, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
1) Bir mahkeme hükmünde, tarafların iddia ve savunmalarının özetinin, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delillerin, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesinin, sabit görülen vakıalarla, bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin birer birer, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde hükümde gösterilmesi gereklidir. Bu kısım, hükmün gerekçe bölümüdür. Gerekçe, hakimin (mahkemenin) tespit etmiş olduğu maddi vakıalar ile hüküm fıkrası arasında bir köprü görevi yapar. Gerekçe bölümünde hükmün dayandığı hukuki esaslar açıklanır. Hakim, tarafların kendisine sundukları maddi vakıaların hukuki niteliğini (hukuk sebepleri) kendiliğinden (re’sen) araştırıp bularak, hükmünü dayandırdığı hukuk kurallarını ve bunun nedenlerini gerekçede açıklar.
Hakim, gerekçe sayesinde verdiği hükmün doğru olup olmadığını, yani kendini denetler. Üst mahkeme de bir hükmün hukuka uygun olup olmadığını, ancak gerekçe sayesinde denetleyebilir. Taraflar da ancak gerekçe sayesinde haklı olup olmadıklarını daha iyi anlayabilirler. Bir hüküm, ne kadar haklı olursa olsun, gerekçesiz ise tarafları doyurmaz (..........; Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı 6100 sayılı HMK’na Göre Yeniden Yazılmış, 22 Baskı, Ankara 2011, s.472). Anayasa’nın 141. maddesi gereğince bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olması gereklidir. Gerekçenin önemi, Anayasal olarak hükme bağlanmakla gösterilmiş olup, gerekçe ve hüküm birbirine sıkı sıkıya bağlıdır.
Yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir. Zira, tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtayın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur.
Nitekim, 07/06/1976 tarihli ve 3/4-3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde yer alan “Gerekçenin ilgili bilgi ve belgelerin isabetle takdir edildiğini gösterir biçimde geçerli ve yasal olması aranmalıdır. Gerekçenin bu niteliği yasa koyucunun amacına uygun olduğu gibi, kararı aydınlatmak, keyfiliği önlemek ve tarafları tatmin etmek niteliği de tartışma götürmez bir gerçektir.” şeklindeki açıklama ile de aynı ilkeye vurgu yapılmıştır.
Bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması gerektiğini öngören Anayasanın 141/3.maddesi ve ona koşut bir düzenleme içeren HMK'nın 297. maddesi, işte bu amacı gerçekleştirmeye yöneliktir. Yine HMK'nın 27. maddesinin 2. bendi “c” bölümünde de hukuki dinlenilme hakkının, “Mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini” de içerdiği açıklanarak bu husus vurgulanmıştır.
Öte yandan, mahkeme kararlarının taraflar, bazen de ilgili olabilecekleri başka hukuki ihtilaflar yönünden etkili ve bağlayıcı kabul edilebilmeleri, başka bir dava yönünden kesin hüküm, kesin veya güçlü delil oluşturup oluşturamayacağı gibi hukuksal değerlendirmeler de bu kararların yukarıda açıklanan nitelikte bir gerekçeyi içermesiyle mümkündür.
Somut olayda; mahkemece, olayın meydana gelmesinde tarafların kusur oranlarının tespitine yönelik, farklı heyetlerden birden fazla bilirkişi raporu alınmış ise de, işbu kusur raporlarından hangisinin kabul edilerek hükme esas alındığı hususunda herhangi bir açıklama ve gerekçe bulunmadığı, davacı ... lehine hüküm altına alınan maddi tazminat miktarlarına ne şekilde ulaşıldığı anlaşılamamaktadır.
Hal böyle olunca; yasanın aradığı anlamda ve denetime uygun gerekçeli bir karar bulunmaması nedeniyle, mahkemece verilen karar usul ve kanuna uygun görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
2) Bozma nedenine göre, davalıların sair, davacıların tüm temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK'nın 428. maddesi gereğince davalılar yararına BOZULMASINA, ikinci bentte açıklana nedenlerle davalıların sair, davacıların tüm temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, 3.815 TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin davacılardan alınıp davalı ... Tic. Ltd. Şti.ne; davalı ... Tic. Ltd. Şti.den alınıp davacılara verilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edenlere iadesine, 6100 sayılı HMK'nın geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK'nın 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 21/06/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.