Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2011/17250 Esas 2012/5103 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
20. Hukuk Dairesi
Esas No: 2011/17250
Karar No: 2012/5103
Karar Tarihi: 04.04.2012

Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2011/17250 Esas 2012/5103 Karar Sayılı İlamı

     Özet:

Bu dava, kadastro tespitine itiraz davasıdır. Davacı, Hazine adına tespit edilen taşınmazın kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla müvekkiline ait olduğunu belirterek, tespitin iptali ve kendi adına tescil istemiyle dava açmıştır. Mahkeme, davanın kabulüne ve çekişmeli parselin tespitinin iptaline karar vermiştir. Ancak, Daire tarafından yapılan incelemede, yapılan araştırmanın yeterli olmadığı belirtilmiştir. Bu nedenle, taşınmazların orman sayılmayan yerlerden olduğunun saptanması halinde zilyetlikle kazanım koşullarının araştırılması gerektiği ve çekişmeli taşınmazların konumunu çevre parsellerle birlikte aynı haritalar üzerinde gösteren yalnız büro incelemesine değil, uygulamaya ve araştırmaya dayalı, bilirkişilerin onayını taşıyan krokili bilimsel verileri bulunan yeterli rapor alınması gerektiği belirtilmiştir. Mahkemece, bozma kararına uyularak hüküm kurulmuştur ve davalının temyiz itirazları reddedilmiştir.
Kanun Maddeleri:
- 3402 sayılı Kadastro Yasası'nın 14. ve 17. maddeleri
- 3116, 4785 ve 5658 sayılı Yasalar
- 5304 Sayılı Yasa'nın 14. maddesi
(Kapatılan)20. Hukuk Dairesi         2011/17250 E.  ,  2012/5103 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi

    Taraflar arasındaki kadastro tespitine itiraz davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Hazine tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

    K A R A R

    Kadastro sırasında ... köyü 101 ada 51 parsel sayılı 22710,76 m2 yüzölçümündeki taşınmaz, zeytin bahçesi niteliğiyle belgesizden 1995 yılından beri ecrimisil ödeyerek ... tarafından kullanıldığı ve üzerindeki zeytin ağaçlarının ..."e ait olduğu beyanlar hanesine şerh verilerek Hazine adına tespit edilmiştir. Davacı ... vekili, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak taşınmazın müvekkiline ait olduğundan Hazine adına yapılan tespitin iptali ile davacı adına tescile karar verilmesi istemiyle dava açmıştır. Mahkemece davanın kabulüne, çekişmeli parselin tespitinin iptaline ve davacı ... adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş, hüküm davalı Hazine tarafından temyizi üzerine Dairenin 01/11/2010 gün ve 2010/9860-13368 sayılı kararı ile “Mahkemece, Medeni Yasa ve 3402 sayılı Yasanın 14 ve 17. maddelerinde öngörülen kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ile mülk edinme koşullarının davacılar yararına gerçekleştiği kabul edilmek suretiyle hüküm kurulmuş ise de; yapılan araştırma ve inceleme hüküm için yeterli bulunmamaktadır.
    Aynı gün Dairede temyiz incelemesi yapılan 2009/70 esas sayılı dosyada 101 ada 49 ve 50, 2009/71 sayılı dosyada 101 ada 51, 2009/72 sayılı dosyada 101 ada 71, 72 ve 55 2009/73 sayılı dosyada 101 ada 58 sayılı parselin ve 2009/74 sayılı dosyada 101 ada 59 parselin kadastro tespitlerinin davacıları tarafından ecrimisil ödenmek suretiyle kullanıldıkları belirtilerek, Hazine adına yapıldığı, davalı Hazinenin cevap dilekçesi ekinde ise ecrimisil hesap tutanağı ve ekinde krokinin sunulmuş ve bu krokiye göre de dava konusu 101 ada 49 parselin 21 nolu, 50 parselin 20 nolu, 51 parselin 18 nolu, 71 parselin 16 nolu, 72 parselin 17 nolu, 55 parselin 10 nolu, 58 parselin 9 nolu, 59 parselin 7 nolu haksız işgale (ecrimisil) konu parseller olarak gösterildikleri saptanmıştır. Mahkemece, davacıya tahakkuk ettirilen ecrimisil bedelini ödeyip ödemediği, ödenmişse, kaç yıl ödediği araştırılmamış, ödenmişse Hazinenin üstün hakkını kabul edilmiş sayılacağından, kullanımının malik sıfatıyla olmadığı düşünülmediği gibi, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla kazanım koşullarının da yeterli olarak tespit edilmediği, maddi olaylara dayanmayan soyut içerikli olan yerel bilirkişi ve tanık beyanlarına dayanılarak hüküm kurulduğu anlaşılmaktadır.
    Diğer taraftan, mahkemece hükme esas alınan orman bilirkişi raporunda taşınmazların eski tarihli memleket haritasında açık alanda kaldığı ve orman olmadığı bildirilmiş, bitişikte orman olarak tespiti yapılan 101 ada 3 parsel sayılı taşınmazın da davalı parsellerle aynı şekilde görüldüğü halde bilirkişilerce taşınmazların eğimi, bitki örtüsü ve memleket haritasındaki rumuzu incelenmemiş, dava konusu taşınmazın 1980 ve 1990’lı yıllarına ait hava fotoğraflarında kullanılan bir yer olup olmadığı araştırılmamış, arazi kadastrosuna altlık olarak kullanılan fotogometri yöntemiyle düzenlenen kadastro paftası getirtilerek kullanım sınırları olup olmadığı belirlenmemiş ve bu pafta memleket haritası ile çakıştırılarak taşınmazın yeri tam ve kesin olarak tespit edilmemiştir.
    Bu nedenle; mahkemece eski tarihli memleket haritası, hava fotoğrafları ve varsa amenajman planı kadastro çalışmaları sırasında altlık olarak kullanıldığı ya da sonraki yıllarda fotogometri yöntemiyle düzenlenen kadastro paftası ve 1980 ve 1990’lı yıllara ait hava fotoğrafları ilgili yerlerden getirtilip, önceki bilirkişiler dışında halen Çevre ve Orman Bakanlığı (Orman ve
    Çevre Bakanlığı) ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman yüksek orman mühendisleri arasından seçilecek üç mühendis ve bir fen elemanı aracılığıyla yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, çekişmeli taşınmazlar ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazların öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı Yasalar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyedlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Yasanın 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 Sayılı Yasanın 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yokedilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; toprak yapısı, bitki örtüsü ve çevresi incelenmeli; orman kadastrosu kesinleşmediğine göre, fen ve uzman orman bilirkişiler eliyle yerine uygulanacak kesinleşmemiş tahdit haritası ile irtibatlı, taşınmazın konumunu gösteren orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritasının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritası ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle,çekişmeli tüm taşınmazların konumunu çevre parsellerle birlikte aynı haritalar üzerinde gösterecekleri yalnız büro incelemesine değil, uygulamaya ve araştırmaya dayalı, bilirkişilerin onayını taşıyan krokili bilimsel verileri bulunan yeterli rapor alınmalıdır. Böylesine yapılacak bir araştırma sonucunda taşınmazların orman sayılmayan yerlerden olduğunun saptanması halinde zilyetlikle kazanma koşullarının araştırılması gerekir.
    3402 sayılı Kadastro Yasasının 17. maddesi gereğince orman sayılmayan, Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen ve il, ilçe ve kasabaların imar planları kapsamında kalmayan araziden masraf ve emek sarfı ile imar ve ihya edilip tarıma elverişli hale getirilen (ev ve benzeri tesisler yapmak, dışarıdan toprak getirilerek tarıma elverişli hale getirmek imar ihya olarak kabul edilemez) ve imar ihyanın tamamlandığı tarihten tescil davasının açıldığı ya da tesbit tutanağının düzenlendiği güne kadar 20 yıl süreyle zilyet edildiği ileri sürülerek tapuya tescili istenen taşınmazların, Kadastro Yasasının 14. maddesinde yazılı diğer koşulların yanında niteliğinin, imar ihya edildiğinin ve üzerinde sürdürülen zilyetliğin, başlangıç ve süresinin, kullanılıp kullanılmadığının ve tasarruf sınırlarının ne olduğunun takdiri delil olan yerel bilirkişi ve tanık sözleri yanında, gerçeğin bir resmi olan en eski tarihli hava fotoğrafı ile gerçeğin modeli olan memleket haritaları ile dava tarihinden ya da kadastro tesbit tarihinden 15 - 20 yıl önce en az iki zamanda birbirini izleyen bindirmeli olarak çekilen çiftli hava fotoğrafları ve bu fotoğrafların yorumlanması ile üretilen memleket haritaları ve standart topografik fotogrametri yöntemi ile düzenlenen kadastro haritalarının, özellikle ön bindirmeli çekilen ve birbirini izleyen streoskopik çift hava fotoğraflarının streoskop aletiyle ve üç boyutlu olarak incelenip taşınmazın niteliğinin, konumunun ve kullanım durumunun anlatılan bilimsel yöntemle kesin olarak belirlenmesi gerekir” gerekçesiyle bozulmuştur. Mahkemece bozma kararına uyulduktan sonra davanın kabulüne, çekişmeli taşınmazın tespitinin iptaliyle davacı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş hüküm davalı Hazine tarafından temyiz edilmiştir.
    Dava, dilekçesindeki açıklamaya göre dava, kadastro tespitine itiraza ilişkindir.
    Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde orman kadastrosu 3402 Sayılı Yasanın 4. maddesi hükmüne göre yapılmış, çekişmeli parsel orman alanı dışında bırakılmıştır.
    Dosya kapsamına ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince işlem yapılarak hüküm kurulmuş olduğuna göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, Harçlar Yasasının değişik 13/j maddesi uyarınca harç alınmasına yer olmadığına 04/04/2012 gününde oybirliği ile karar verildi.


    Hemen Ara