Esas No: 2022/1316
Karar No: 2022/6151
Karar Tarihi: 23.06.2022
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2022/1316 Esas 2022/6151 Karar Sayılı İlamı
3. Hukuk Dairesi 2022/1316 E. , 2022/6151 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İZMİR BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
DAVACI/BİRLEŞEN
Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde birleştirilerek görülen menfi tespit ve itirazın iptali davalarından; asıl davanın kısmen kabulüne, birleşen menfi tespit davasının kabulüne ve birleşen itirazın iptali davasının kısmen kabulüne dair verilen karar hakkında bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda; asıl ve birleşen davalı/birleşen davacı ...Ş. ve asıl ve birleşen davalı ... vekillerinin istinaf başvurularının esastan reddine ve asıl dosyada karar başlığında davalı olarak gösterilen ...'nın adının asıl dosya için karar başlığından çıkarılmasına, yönelik olarak verilen kararın, süresi içinde asıl ve birleşen davalı/birleşen davacı ...Ş. ve asıl ve birleşen davalı ... vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı ...; İş Bankasından kullandığı konut kredisinin taksitlerinin çoğunu ödediğini, kredi çekilirken bankanın ipotek koyduğu Urla'daki taşınmazın satılmasına rağmen bankanın ödemeleri ve satıştan gelen tahsilatları İzmir 20. İcra Müdürlüğünün 2009/8114 E. sayılı dosyasına bildirmediğini ve bu dosyadan alınan 04/03/2011 tarihli ve 79.383,85 TL tutarlı rehin açığı belgesi ile hakkında İzmir 5. İcra Müdürlüğünün 2017/871 Esas sayılı dosyası üzerinden rehin açığı belgesine dayalı takip yapıldığını ancak davalılara borcu bulunmadığını ileri sürerek; her iki icra dosyasından da borcu olmadığının tespiti ile takiplerin iptaline ve davalıların kötüniyet tazminatına mahkum edilmesini talep etmiş, 13/12/2017 tarihli dilekçesi ile de alacağın 21.036,42 TL lik kısmından feragat ettiğini bildirmiştir.
Davalı banka; dava konusu edilen alacağın varlık şirketine devredildiğini bu sebeple husumet ehliyetleri bulunmadığını ve yanlış tahakkuk yapmadıklarını, diğer asıl davalı ... ise; alacağın halen devam ettiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
Birleşen 2018/276 E. sayılı davada davacı ...; asıl borçlu...'ın kefili olarak İzmir 20. İcra Müdürlüğünün 2017/1322 (yenilemeden önce 2009/8113) Esas sayılı dosyasından aleyhine takip başlatıldığını, asıl borçlunun kullanmış olduğu 100.000 TL bedelli konut kredisinin ilk 28 taksidini ödediğini, takibin mükerrer olması sebebi ile iki kez harç ve vekâlet ücreti ödeme tehdidi altında bulunduğunu, davalıların yapılan tahsilatları dosyaya bildirmediğinden iki takibin kapak hesaplarının da hatalı olduğunu bu durumun asıl dava dosyasındaki bilirkişi raporu ile tespit edildiğini, davalıların 2009/8114 E. sayılı dosyada yapılan satış sonucu elde edilen 85.000 TL’yi de bildirmediğini ayrıca dosyanın 2 kez işlemsiz bırakıldığını, dolayısıyla 31/10/2013-15/04/2014 ile 16/04/2015-18/01/2017 tarihleri arasında faiz işletilemeyeceğini ileri sürerek, İzmir 20. İcra Müdürlüğü 2017/1322 E. (eski 2019/8113) ve İzmir 20. İcra Müdürlüğü 2009/8114 E. sayılı dosyalarının mükerrer oluşunun tespiti ile bu dosyalardaki tahsilatların birbirine bildirilmeyerek borçtan düşmemesi ve asıl alacağın yanlış olması sebebiyle İzmir 20. İcra müdürlüğü 2017/1322 E. sayılı dosyasından da borçlu olmadığının tespiti ve davalılar aleyhine kötüniyet tazminatına hükmedilmesini istemiştir.
Davalı banka; dava konusu edilen alacağın varlık şirketine devredildiğini, bu sebeple husumet ehliyetleri bulunmadığını, ayrıca davacının asıl borçlunun müteselsil kefili olduğunu, bu sebeple borçtan sorumlu bulunduğunu, diğer birleşen davalı ... ise; 2017/1322 E. sayılı dosyada takip konusu meblağ müteselsil kefilleri için sınırlandırılarak başlatıldığını ve davacı için mükerrer takip yapılmadığını, dava dışı diğer kefil ... ... tarafından da, dosya borcunun bittiği ve borçlu olmadığı gerekçesi ile İzmir 6. İcra Hukuk Mahkemesinin 2017/587 E. sayılı dosyasından dosya kapak hesabının şikayeti yoluna gidildiğini ve davanın kısmen kabulüne dair verilen kararın kesinleştiğini, davacının 100.000+19.000 TL üzerinden borçtan sorumlu olduğunu ve temerrüde düştüğü tarihten işleyecek temerrüt faizi ve masraflarda eklenecek olması nedeni ile borç sorumluluğunun halen devam ettiğini, davacının 85.000 TL satış bedelinin dosyaya bildirilmediğini iddia ettiğini, ancak takip dosyasının konusunu İzmir 20. İcra Müdürlüğü 2009/8114 E. sayılı ipotek dosyasından 04/03/2011 tarihinde alınan rehin açığı belgesinde geriye kalan alacak miktarı 79.838,85 TL olarak hesaplandığını ve bu tahsilat tutarının ilamsız takip dosyasına bildirilmemiş olmasının davacının borçlu olmadığı anlamına gelmeyeceğini savunarak, davanın reddini istemişlerdir.
Birleşen 2017/260 E. sayılı davada davacı ...; İş Bankası ile davalı ... arasında imzalanan konut kredisi sözleşmesi nedeniyle davalı hakkında İzmir 20. İcra Müdürlüğünün 2009/8114 sayılı dosyasıyla yapılan icra takibinde alınan rehin açığı belgesi ile davalı hakkında İzmir 5. İcra Müdürlüğünün 2017/871 Esas sayılı dosyası ile başlatılan takibe yapılan itirazın iptali ile takibin devamına ve icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
Davalı ..., davanın reddini istemiştir.
İlk derece mahkemesince; tüm dosya kapsamı ve alınan bilirkişi raporu doğrultusunda asıl davanın (2017/105 E.) kısmen kabulü ile İzmir 20. İcra Müdürlüğünün 2017/871 E. sayılı dosyasından 49.383,28 TL davacının borçlu olmadığının tespitine ve koşulları oluşmadığından inkar tazminatı talebinin reddine, birleşen 2018/276 E. sayılı davanın kabulü ile İzmir 20. İcra Müdürlüğünün 2017/1322 E. sayılı dosyasından borçlu olmadığının tespitine ve koşulları oluşmadığından inkar tazminatı talebinin reddine, birleşen 2017/260 E. sayılı dava dosyasından davacının davasının kısmen kabulü ile İzmir 5. İcra Müdürlüğünün 2017/871 E. sayılı dosyasına yapılan itirazın 30.000,57 TL yönünden iptali ile takibin bu miktar üzerinden devamına, asıl alacak olan 30.000,57 TL’ye takip tarihinden itibaren % 9 yasal faiz uygulanmasına ve koşulları oluşmadığından inkar tazminatı talebinin reddine karar verilmiş; karar, asıl ve birleşen davalılar ve birleşen davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Bölge adliye mahkemesince; ilk derece mahkemesince hukuki nitelendirmenin davadaki ileri sürülüş ve dosya kapsamına uygun olarak belirlendiği, taraflarca ileri sürülen delillerin toplanarak dosya kapsamına göre usulüne uygun olarak değerlendirildiği ve taraflarca ileri sürülen iddia ve savunmaların tartışılarak gerekçe oluşturulduğu, ihtilafa uygulanması gereken yasal mevzuatın doğru olarak tespit edildiği, mahkemenin kararının gerekçesiyle hüküm fıkrasının birbiriyle uyumlu olduğu ve mahkeme hükmünün yasal unsurları taşıdığı; ancak, asıl dosyada; davalı olarak gösterilen İş Bankası ve... A.Ş (önceki hali ile ... A.Ş.) arasında 29/11/2012 tarihi itibarıyla Alacak ... imzalanmakla İş Bankasının taraf sıfatı bulunmadığından ve bu maddi hatanın mahallinde düzeltilmesi mümkün olduğundan karar başlığından çıkarılması gerektiği gerekçesiyle, davacı-davalı... A.Ş. (... A.Ş.) ile davalı ... A.Ş.'nin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK'nın 353/1-b/1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, asıl dosyada karar başlığında davalı olarak gösterilen ...'nın adının asıl dosya için karar başlığından çıkarılmasına karar verilmiş, karar asıl ve birleşen davalılar banka ve varlık şirketi ile birleşen davacı ... tarafından temyiz edilmiştir.
1- Asıl dava yönünden davalılar banka ve varlık şirketi ile birleşen 2017/260 E. sayılı itirazın iptali davası yönünden davacı ... şirketinin temyiz istemi yönünden;
Miktar veya değeri kesinlik sınırını geçmeyen davalara ilişkin nihai kararlar, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 362 nci maddesi uyarınca temyiz edilemez. Temyize konu edilen miktarın kesinlik sınırının altında kalması hâlinde HMK’nın 366 ncı maddesi atfıyla aynı Kanun’un 352 nci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi uyarınca temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekir.
Dosya içeriğine göre, temyize konu edilen miktar her iki davada da 49.383,28 olup, bölge adliye mahkemesinin karar tarihi itibari ile kesinlik sınırı olan 78.630 TL’nin altında kalmaktadır.
2- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı bilgi ve belgelere, özellikle temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararında yazılı gerekçelere göre, birleşen 2018/276 E. sayılı dava yönünden, davalılardan varlık şirketinin tüm, banka vekilinin sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
3- Asıl dava; asıl kredi borçlusunun, birleşen 2018/276 E. sayılı dava, kefilin konut kredisi nedeniyle rehin açığı belgesine dayalı başlatılan takipten ötürü borçlu olmadıklarının tespiti, birleşen 2017/260 E. sayılı dava ise rehin açığı belgesine dayalı olarak başlatılan takibe kredi borçlusu tarafından yapılan itiraza vaki iptal istemine ilişkindir.
Taraf sıfatı, bir başka deyişle husumet ehliyeti; dava konusu hak ile kişiler arasındaki ilişkiyi ifade eder. Sıfat, bir maddi hukuk ilişkisinde tarafların o hak ile ilişkisinin olup olmadığının belirlenmesi anlamına gelir. Davacı sıfatı, dava konusu hakkın sahibini, davalı sıfatı ise dava konusu hakkın yükümlüsünü belirler. Uygulamada davacı sıfatı aktif husumeti, davalı sıfatı ise pasif husumeti karşılayacak şekilde kabul edilmektedir. Dava konusu şey üzerinde kim ya da kimler hak sahibi ise, davayı bu kişi veya kişilerin açması ve kime karşı hukuki koruma isteniyor ise o kişi veya kişilere davanın yöneltilmesi gerekir. Bir kimsenin davacı veya davalı sıfatına sahip olup olmadığı tıpkı hakkın mevcut olup olmadığının tayininde olduğu gibi maddi hukuka göre belirlenir. Taraf sıfatı bu anlamda, defi değil itiraz niteliğinde olup; taraflarca süreye ve davanın açılmasına bakılmaksızın her zaman ileri sürülebileceği gibi taraflar ileri sürmemiş olsa bile mahkemece resen nazara alınmalıdır.
Somut olayda; davalı banka ve diğer davalı ... (sözleşme tarihinde ... A.Ş.) arasında yapılan 29/11/2012 tarihli alacak devir sözleşmesine davacı ... aleyhine başlatılan İzmir 20. İcra Dairesinin 2009/8113 E. (Yeni 2017/1332 E.) sayılı takip dosyasından kaynaklı alacak varlık şirketi tarafından devralınmıştır. Takip başladığı tarihte alacaklı
İşbankası iken takip esnasında varlık şirketine devrolunmuştur. Davalı ... tarafından ise devir sözleşmesine göre aradaki ilişkide artık hakları kalmadığından aleyhlerine açılan işbu davanın husumetten reddi gerektiği savunulmuştur.
Davalı ..., her ne kadar, davacının protokol doğrultusunda ödemesi gereken taksitlere ilişkin ödeme yapılmaması sebebiyle temlik işleminin iptal olduğu ve takipteki işlemlere İşbankası tarafından devam edildiği de beyan edilmiş ise de; dosya kapsamında sunulan evraklar ve icra takip dosyası incelendiğinde, temlik sonrası işlemlerin varlık şirketi tarafından gerçekleştirildiği, aradaki temlikin iptal olduğuna ilişkin dosya içerisinde evrak bulunmadığı; dolayısıyla, davacının davasını bankaya da yöneltmesinde hukuki yararını gerektirir bir durumun da bulunmadığı anlaşılmıştır.
O halde, ilk derece mahkemesince; birleşen 2018/276 E. sayılı dosyası açısından davanın davalılardan banka açısından husumetten reddine karar verilmesi gerekirken, davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
Kabule göre de; davaların açıldıkları tarihlerde davalı olarak gösterilen varlık şirketleri aslında aynı şirket olup, ... A.Ş ile... A.Ş., 23/03/2017 tarihli İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü ilan metni ile ... A.Ş. adı altında, ... A.Ş ise 25/06/2020 tarihli genel kurul kararı ile ... A.Ş çatısı altında birleşmiştir. Dolayısıyla, davalı ... olarak asıl ve birleşen davalarda farklı şirket adlarına yer verilmesi maddi hataya dayalı olup, birleşen davalarda ... A.Ş. olarak görünen davalının varlık şirketinin ... A.Ş. olarak düzeltilmesi, yerinde mahallinde her zaman düzeltilebilir maddi hata niteliğindedir.
İlk derece mahkemesi kararının, yukarıda açıklanan nedenlerle bozulmasına karar verilmiş olduğundan, HMK'nın 373/1 maddesi uyarınca, işbu karara karşı yapılan istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin bölge adliye mahkemesi kararının da kaldırılmasına karar verilmiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle asıl davalılar banka ve varlık şirketi ile birleşen davacı ... şirketinin asıl menfi tespit ve birleşen itirazın iptali davalarına yönelik temyiz dilekçelerinin miktar itibariyle REDDİNE, ikinci bentte açıklanan nedenlerle birleşen 2018/276 E. sayılı menfi tespit dosyası yönünden davalı ... şirketinin tüm, birleşen banka vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, üçüncü bentte açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK'nun 373/1. maddesi uyarınca temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararının KALDIRILMASINA, aynı Kanun'un 371. maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının birleşen 2018/276 E. menfi tespit davası yönünden temyiz eden davalı banka yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harçlarının istek halinde temyiz edenlere iadesine, dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin de bölge adliye mahkemesine gönderilmesine, 23/06/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.