Esas No: 2022/3583
Karar No: 2022/6144
Karar Tarihi: 23.06.2022
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2022/3583 Esas 2022/6144 Karar Sayılı İlamı
3. Hukuk Dairesi 2022/3583 E. , 2022/6144 K.Özet:
Davacı, satın almak istediği daire için vekalet verdiği davalının, satış tarihindeki gerçek değerin çok altında bir bedelle taşınmazı satması nedeniyle alacağının karşılığında davalıdan tazminat talep etmiştir. İlk derece mahkemesi, davalının vekalet görevini kötüye kullanması nedeniyle davacı lehine karar vermiştir. Ancak, bölge adliye mahkemesi, davacının talebinin satış vaadi sözleşmesinden kaynaklandığı ve davalının bu sözleşmenin tarafı olmadığı gerekçesiyle pasif husumet yokluğu nedeniyle davayı reddetmiştir. Yargıtay tarafından bozulan kararda, davalının vekalet görevini kötüye kullanması nedeniyle davacının talebinde sakınca görülmemiştir.
TBK'nın 506 ve devamı maddeleri gereğince, vekalet görevini kötüye kullanması nedeniyle davalı tazminatla sorumlu tutulabilir. Vekilin hesap verme yükümlülüğüne, üçüncü kişilerden aldığı değerler öncelikle dahildir. Belirtilen yükümlülüklere aykırı davranılması halinde vekilin, vekil edene, onun ölümü halinde ise mirasçılarına karşı, uğranılan zararın tazmini yükümlülüğü ortaya çıkar.
Kanun Maddeleri: HMK'nın 31., 371., 373/2., TBK'nın 506. ve devamı maddeleri.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : BURSA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 7. HUKUK DAİRESİ
İLK DERECE
MAHKEMESİ : ..........
Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen alacak davasının kısmen kabulüne dair verilen karar hakkında bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda; taraf vekillerinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine yönelik olarak verilen kararın temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması davacı vekili tarafından istenilmiş ise de, temyiz edenin temyiz süresi geçtikten sonra verdiği ek dilekçe ile bildirmiş olduğu duruşma isteminin reddiyle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz isteminin incelemesinin evrak üzerinde yapılmasına karar verilerek dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; sahibi olduğu Bursa İli, Osmangazi İlçesi, Çekirge Mahallesi, 4191 ada 5 parsel sayılı taşınmazda bulunan binanın 6 nolu dubleks dairesinin eşyaları ile birlikte Bursa 14. Noterliğinin 160/2/2015 tarihli ve 3865 yevmiye nolu vekaleti ile davalı ... tarafından dava dışı ...'a 20/02/2015 tarihli ve 6848 yevmiye nolu satış işlemi sonucu 57.000 TL bedelle satıldığını, davalıya dava dışı müteahhit ... ile yaptığı kat karşılığı ... sözleşmesi için vekalet verdiğini, ... ile aralarında 31/01/2015 tarihinde gayrimenkul satış sözleşmesi imzalandığını, bu sözleşmede satış bedelinin daire takası olarak belirtildiğini, takas olarak belirtilen dairenin davalının vekaleten dava dışı ...'a sattığı daire olduğunu, kat karşılığı ... sözleşmesinin feshedildiğini, yapılan satış sebebiyle tarafına herhangi bir bedel ödenmediğini, daire takası da yapılmadığından devrini yapıp karşılığını alamadığı dubleks daire sebebiyle dairenin piyasa rayiç değeri tutarında alacaklı olduğunu ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, taşınmazın piyasa rayiç değeri olarak hesaplanıp bulunacak parada şimdilik 100.000 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalıdan tahsilini talep etmiş; 13/02/2019 tarihli ıslah dilekçesi ile talebini 325.952 TL'ye yükseltmiştir.
Davalı; dava konusu 6 nolu dubleks daire için dava dışı ...'a ödemeler yaptığını, çekilen kredi için halen ödeme yapmaya devam ettiğini, taşınmaz devrinin tarafına yapılmaması nedeniyle kendisinin de mağdur olduğunu, husumet ehliyetinin bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
İlk derece mahkemesince; dairenin teslim edilmemiş olması nedeniyle dava konusu taşınmazın eşyalarla birlikte rayiç değerinin tespiti ile tahsili talebinde bulunulmuş ise de, davalının gayrimenkul satış sözleşmesinin tarafı olmaması nedeniyle bu sözleşme gereğince edimin yerine getirilmemesi sebebine dayanarak davalıdan talepte bulunulamayacağı, davanın; vekilin sorumluluğundan doğduğu, dava dışı ... ile davacının daire karşılığında taşınmaz satış sözleşmesi imzaladıkları, dava dışı satıcının edimini yerine getirmediği, bu edimin yerine getirilmesi halinde takası üzerinde uzlaşılan dairenin satıcıya devri için davalıya vekalet verildiği, davalı vekilin sözleşmedeki edimin yerine getirilmemesine rağmen, şirketin sigortalı çalışanına satış tarihindeki gerçek değeri dikkate alındığında çok düşük bir bedelle dava konusu taşınmazı devrettiği, karşılığında kredi kullanıldığı, kredi borcunun davalı tarafından ödendiği, dairenin kiraya verildiği, kiranın davalı tarafından alındığı, davalının vekalet görevini kötüye kullandığı, sadakat ve özen borcunu yerine getirmediği, vekalet verenin menfaatlerini gözetmeksizin dürüstlük kuralına aykırı olarak dairenin satışını gerçekleştirdiği, TBK'nın 506 ve devamı maddeleri gereğince, satış tarihindeki taşınmazın gerçek değeri dikkate alınarak tazminatla sorumlu olacağı, vekaletin kötüye kullanılmış olması nedeniyle faizin satış tarihi itibariyle istenebileceği gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile 234.641 TL alacağın 20/02/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
İlk derece mahkemesinin kararına karşı, taraf vekillerince istinaf yoluna başvurulmuştur.
Bölge adliye mahkemesince; davanın satış vaadi sözleşmesinden kaynaklanan zararın tahsili istemine ilişkin olduğu, davacının dava dilekçesinde ileri sürdüğü hususların ve talep sonucunun 31/01/2015 tarihli gayrimenkul satış sözleşmesinden kaynaklandığı, davalının bu sözleşmenin tarafı olmadığı, davacının iddialarını satış vaadi sözleşmesinin tarafı olan müteahhide yöneltilebileceği davalının sadece davacının talimatı ile müteahhidin gösterdiği kişiye tapuda devir işlemi yapan kişi olduğu, davalıya husumet yöneltilmesinin mümkün bulunmadığından davalının istinaf başvurusunun yerinde olduğu, bu hususun kamu düzenine ilişkin olduğu nazara alındığında davacının istinaf talebinin de esası incelenmeksizin, bu yönden kabulü gerektiğinden bahisle taraf vekillerinin istinaf başvurularının kabulü ile ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiş; karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
HMK'nın 31. maddesi gereğince hukuki nitelendirme hakime aittir. İleri sürülüş şekli ve dayanılan olgular çerçevesinde, davacının isteminin, davalının vekalet görevini kötüye kullanması, özellikle de vekilin özen ve sadakatle iş görme ve hesap verme yükümlülüğüne aykırı davranması hukuksal nedenine dayandırıldığı açıktır. Gerçekten de vekil, vekaleti iyi bir surette ifa ile yükümlüdür. Başka bir ifade ile, müvekkilin kendisine verdiği görevi özen ve sadakatle ifa etmek yükümlülüğü altındadır. Öte yandan, vekil edenin talebi üzerine, yapmış olduğu işin hesabını vermekle, her ne nam ile olursa olsun, almış olduğu şeyi vekil edene tediye etmekle yükümlüdür (TBK m. 508). Vekilin hesap verme yükümlülüğüne, üçüncü kişilerden aldığı değerler öncelikle dahildir. Belirtilen yükümlülüklere aykırı davranılması halinde vekilin, vekil edene, onun ölümü halinde ise mirasçılarına karşı, onun bu yüzden uğradığı zararı tazmin yükümlülüğünün ortaya çıkacağı da çok açıktır.
Hal böyle olunca, bölge adliye mahkemesince; ilk derece mahkemesi tarafından hukuki nitelendirmenin doğru olarak yapıldığı, bu itibarla davalıya husumet yöneltilmiş olmasında bir aykırılık bulunmadığı gözetilerek yukarıda belirtilen ilkeler çerçevesinde uyuşmazlığın esasının incelenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirmeyle davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiş olması, usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararının HMK'nın 371. maddesi uyarınca davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, dosyanın aynı Kanun'un 373/2 maddesi uyarınca kararı veren bölge adliye mahkemesine gönderilmesine, 23/06/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.