Esas No: 2011/16870
Karar No: 2012/5032
Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2011/16870 Esas 2012/5032 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Davacı, köyde bulunan bir taşınmazın mera kaydının iptali ve orman niteliğiyle tapuya tescilini istemiştir. Mahkeme, davanın hak düşürücü sürenin geçmesi nedeniyle reddine karar vermiştir. Ancak Yargıtay, davacının temyiz itirazlarını kabul etmiş ve mahkemenin kararını bozmuştur. Kamu malları üzerinde özel mülkiyet kurulamayacağından, taşınmazın özünde kamu malı olarak kabul edilmesi gerektiği belirtilmiştir. Tapuya bağlansa bile, kazandırıcı zamanaşımı yoluyla edinilemez. Anayasa Mahkemesinin 12.05.2011 gün ve 2009/31-77 sayılı kararıyla iptal edilen üçüncü tümce ile birlikte, 3402 sayılı Kadastro Yasasının 12/3. maddesi hak düşürücü sürenin uygulanamayacağı konusunda yerleşik içtihat halini almıştır. Kararda, 766 sayılı yasa ve 3402 sayılı yasada kamu malına ilişkin düzenlemelerin bulunduğu, ancak özel şahıslar ile Hazine arasında bir ayrım olmadığı belirtilmiştir.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı ... Yönetimi tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı ... Yönetimi, ... köyü 955 sayılı parselin, mera komisyonu tarafından mera olarak tahsis edilerek 15/03/2010 tarihinde askıya çıkartıldığını, taşınmazın eski tarihli memleket haritası ve hava fotoğraflarında orman sayılan yerlerden olduğunu belirterek mera kaydının iptali ile orman niteliğiyle tapuya tescilini istemiştir. Mahkemece, 5841 sayılı Yasa ile değişik 3402 sayılı Yasanın 12/3. maddesi gereğince davanın hak düşürücü sürenin geçmesi nedeniyle reddine karar verilmiş, hüküm davacı ... Yönetimi tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, dava mera kaydının iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazların bulunduğu yerde orman kadastrosu yapılmamıştır. 1970 yılında yapılan genel arazi kadastrosunda taşınmaz, mera olarak tespit edilip özel sicile kaydedilmiştir.
Mahkemece, çekişmeli parselin kadastro tespitinin askı suretiyle ilanını takiben 5841 sayılı Yasanın 2"inci maddesi ile değişik 3402 sayılı Yasanın 12/3. maddesinde öngörülen hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiş ise de, 5841 sayılı Yasanın 2. maddesiyle 3402 sayılı Yasanın 12. maddesinin üçüncü fıkrasına eklenen üçüncü tümcesinde yer alan “iddia ve taşınmazın niteliğine…” ibaresi Anayasa Mahkemesinin 12.05.2011 gün ve 2009/31-77 sayılı kararıyla iptal edilmiş olup, gerekçeli karar 23/07/2011 tarih ve 28003 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır.
Anayasa Mahkemesinin sözü edilen iptal kararından sonra, “Kamu Malı” iddiasıyla açılan davalarda, 3402 sayılı Yasanın 12/3. maddesinin uygulama olanağı bulunup bulunmayacağı konusuna gelince; Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 03.12.2008 gün ve Esas 2008/7-717, karar 2008/722 sayılı kararında da değinildiği üzere en geniş anlamıyla “Kamu malı” kavramı, Devletin veya kamu tüzel kişiliğine sahip idarelerin, kamu hizmetlerini ifa ederken kullandıkları ve yararlandıkları malları ifade etmektedir.
3402 sayılı Kadastro Yasasının 16. maddesinde “Kamu Malları” başlığı altında, kamunun ortak kullanımına veya bir kamu hizmetinin görülmesine ayrılan yerler hakkında ayrıntılı düzenlemeler bulunmakta, eş düzenlemelere 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi’nde (madde 641, 912) ve 4721 sayılı Türk Medeni Yasasında (madde 715, 999) yer verilmektedir. Keza, 3402 sayılı Yasanın 16/D maddesinde Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ormanlara da yer verilmiştir.
Kamu malları üzerinde özel mülkiyet kurulamaz. Bunlar kamu hizmeti yönünden tahsis edildikleri yetkili idarece kamu malı olmaktan çıkarılmadıkları sürece temlik edilemez; kazandırıcı zamanaşımı yoluyla da edinilemezler. Kamu malı niteliği kazanmış bir taşınmaz özel mülkiyete konu olamayacağından tapuya bağlansa bile Mülga 743 Sayılı Türk Kanunu Medenisinin 931 ve Türk Medeni Yasasının 1023. maddeleri bu durumda uygulanmaz.
(Y.H.G.K. 30.09.1981 gün, E: 1979/1-167, K: 1981/656, 03.12.2008 gün ve 2008/7-717-722). Bu sonuçlara bağlı olarak, Hukuk Genel Kurulu’nun 21.2.1990 gün ve 1989/1-700 Esas, 1990/101 Karar; 18.10.1989 gün 1989/1-419 Esas, 1989/528 Karar sayılı kararlarında da açıklandığı üzere; kamu malı niteliği taşıyan bir taşınmazın her nasılsa özel mülk olarak tapuya tescil edilmesi bir yolsuz tescil olup, bu husus o yerin özde tescile tabi bulunmama (kamu malı olma) niteliğini değiştirmez (Y.H.G.K.’nun 26.02.2003 gün ve 2003/12-116 E., 2003/111 K.; 25.12.2002 gün ve 2002/12-1101 E., 2002/1113 K. sayılı kararları). Kamu malları özel mülkler gibi devir ve temlik edilemezler. Böyle durumlarda, iyiniyet veya tapu siciline güven ilkelerinin uygulama yeri de yoktur (Y.H.G.K. ’nun 11.06.2003 gün ve 2003/13-414 E. ve 2003/410 K. Sayılı Kararı).
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu"nun 08.05.1987 tarih 1986/3 Esas ve 1987/4 Karar sayılı ilamı da, 766 sayılı Tapulama Kanununun hak düşürücü süre ve kamu malına ilişkin 31 ve 35. maddeleriyle ilgili olup, içtihadı birleştirme kararı ile kamu mallarında hak düşürücü sürenin uygulanmayacağı kabul edilmiştir. 766 sayılı Yasanın 31 ve 35. maddelerine koşut düzenlemeler 3402 sayılı Kadastro Yasasının 12 ve 16. maddelerinde de yer aldığına göre, sözü edilen İçtihadı Birleştirme Kararı 3402 sayılı Yasanın yürürlüğü döneminde de uygulama olanağı bulacaktır.
Gerek 766 sayılı Yasanın 31/2. maddesi ve gerekse 3402 sayılı Yasanın 12/3. maddesinde, özel mülkiyete konu olamayacak, Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerler hakkında Hazine tarafından açılacak davaların 10 yıllık hak düşürücü süreye tabi olup olmadığı konusunda açık bir hüküm bulunmamakta ve özel şahıslar ile Hazine arasında bir ayrım da içermemekte ise de, “Kamu Malı” savıyla açılacak davalarda 3402 sayılı Yasanın 12/3 maddesinde düzenlenen hak düşürücü sürenin uygulanmayacağı konusundaki Yargıtay kararları yerleşik içtihat halini almıştır (Örneğin: Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 27.02.2002 gün ve 2002/1-19 E. 2002/97 K.; 09.06.2004 gün ve 2004/1-335 E. 2004/354 K.; Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 09.12.2006 gün ve 2006/4206 – 4268; Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin 11.03.2008 gün ve 2008/1911-3034; 20. Hukuk Dairesinin 03.04.2008 gün ve 2008/1564-5261 sayılı kararları).
Açıklanan hususlar gözetilerek, mahkemece yargılamaya devam edilip, tarafların sav ve savunmaları ile delilleri sorulup oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeyle yazılı olduğu biçimde, davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı ... Yönetiminin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer yönlerin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine 03/04/2012 günü oybirliğiyle karar verildi.