Esas No: 2012/3489
Karar No: 2012/5026
Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2012/3489 Esas 2012/5026 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Davacı Orman Yönetimi, tapuda davalı gerçek kişiler adına kayıtlı olan bir taşınmazın orman niteliğinde olmasına rağmen orman sınırları dışında bırakıldığını belirterek, işlemin ve dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptal edilerek orman niteliği ile Hazine adına tescilini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucu Orman Yönetiminin davası kabul edilerek taşınmaz tapusu iptal edilip, orman niteliği ile Hazine adına tesciline karar verilmiştir. Davalılardan biri tarafından yapılan temyiz başvurusu sonucunda, Yargıtay'ın çoğunluğu hükmün bozulmasına karar vermiştir. Ancak, azınlık görüşüne göre, çekişmeli taşınmazın orman olmadığını belirleyen orman araştırması güçlü bir delil oluşturmakla birlikte, Orman Yönetimi açısından bağlayıcı kabul edilemeyeceği ve somut olayda yerel mahkeme kararının onanması gerektiği düşünülmüştür. Kararda, davanın orman kadastrosuna itiraz olduğu belirtilmiştir.
Kanun Maddeleri: 6831 sayılı Orman Kanunu'nun 1. maddesi, Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HUMK)'nun 237. maddesi, Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)'nun 303. maddesi.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
Taraflar arasındaki orman kadastrosuna itiraz davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılardan ... tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı ... Yönetimi, ... köyü 1620 parsel sayılı, 6050 m2 yüzölçümlü taşınmazın davalı gerçek kişiler adına tapuda kayıtlı olduğunu, yörede 1998 tarihinde yapılan ve 14/02/2007 - 14/08/2007 tarihleri arasında ilan edilen orman kadastrosunda öncesi kısmen orman olan taşınmazın kadastro komisyonu tarafından orman sayılmayarak orman alanı dışında bırakıldığını ileri sürerek işlemin iptali ile taşınmazın kısmen orman alanı içine alınmasını istemiştir. Mahkemece, davanın kabulü ile dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile orman niteliğiyle Hazine adına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm davalılardan ... tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, altı aylık süre içinde açılan orman kadastrosuna itiraz niteliğindedir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede arazi kadastrosuna 1981 yılında başlanmış, 04.01.1983 tarihinde ilan edilerek kesinleşmiştir. Kadastro sırasında çekişmeli taşınmaz zeytinli tarla niteliği ile tespit edilmiş, daha sonra 1985 yılında satış yoluyla davalılara geçmiştir.
Mahkemece, çekişmeli taşınmazın orman sayılan yerlerden olduğu gerekçesiyle Orman Yönetiminin davası kabul edilerek taşınmaz orman tahdidi içine alınmış ise de, mahkemenin bu kabulü dosya kapsamına uygun düşmemektedir. Çekişmeli taşınmaz, yörede 1983 yılında yapılan arazi kadastrosu sırasında belgesizden zeytinlik niteliği ile ... adına tespit edilmiş, Hazinenin devletin hüküm ve tasarrufu altında kalan yerlerden olduğu iddiasıyla kadastro tespitine yaptığı itiraz üzerine Urla Kadastro Mahkemesinin 1994/122-126 sayılı kararı ile dava reddedilerek taşınmazın tespit gibi tesciline karar verilmiştir. Belirtilen dosyada, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin orman araştırması yapılmasına yönelik 1992/14024-1993/8565 sayılı bozma kararı üzerine mahkemece; eski tarihli memleket haritası, hava fotoğrafları ve amenejman planlarının uygulamasına dayalı orman bilirkişisine inceleme yaptırılarak taşınmazın orman sayılan yerlerden olmadığı belirlenmiştir. Buna göre, her ne kadar belirtilen davada Orman Yönetimi taraf olmadığı için karar yönetim açısından kesin hüküm oluşturmasa bile, ormanların intifa hakkının Orman Genel Müdürlüğüne, mülkiyetinin ise Hazineye ait olduğu, belirtilen ve mülk sahibi Hazinenin taraf olduğu davada mahkemece orman araştırmasının yapılarak taşınmazın orman sayılmayan yerlerden olduğu belirlendiğine ve hükmün Yargıtay incelemesinden geçerek kesinleştiğine göre, sözkonusu hüküm bu dava için kesin hüküm oluşturmazsa bile güçlü delil oluşturduğu, güçlü bir delille desteklenen olguların
ancak aynı kuvvetteki delillerle aksinin ispatlanabileceği, somut olayda davacı ... Yönetiminin böyle bir delil de ibraz etmediği göz önüne alındığında, davasının reddine karar verilmesi gerekirken delillerin takdirinde hataya düşülerek kabul edilmesi isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalılardan ..."ın temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine 03/04/2012 günü oyçokluğu ile karar verildi.
Davacı ... Yönetimi, tapuda davalı gerçek kişiler adına kayıtlı ... köyü 1620 parselin orman niteliğinde olmasına rağmen, yörede yapılan orman kadastro işleminde orman sınırları dışında bırakıldığını belirterek, işlemin ve dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptal edilerek orman niteliği ile Hazine adına tescilini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucu Orman Yönetiminin davası kabul edilerek taşınmaz tapusu iptal edilip, orman niteliği ile Hazine adına tesciline karar verilmiş, hüküm davalılardan ... tarafından temyiz edilmiştir.
Dava; 6831 sayılı Yasanın 11. maddesinde belirtiline 6 aylık süre içinde açılmış orman kadastrosuna itiraz niteliğindedir.
Davalıların temyiz istemi sonucu yapılan incelemede, Dairemiz çoğunluğu tarafından hükmün bozulmasına karar verilmiş olmakla birlikte, aşağıda belirtilen gerekçelerle sayın çoğunluğun bozma yönündeki düşüncelerine katılmıyor, aksine usul ve yasalara uygun olan yerel mahkeme kararının onanması gerektiğini düşünüyoruz. Şöyle ki;
Yörede 1981 yılında 766 sayılı Yasa kapsamında yapılan kadastro çalışmaları sırasında taşınmaz zeytinli tarla niteliği ile belgesizden kişi adına tespit edilmiş, Hazine tarafından çekişmeli taşınmazın devletin hüküm tasarrufu altındaki yerlerden olduğu gerekçesiyle tespite itiraz edilmesi üzerine Urla Kadastro Mahkemesinin 1994/122 – 126 sayılı kararı ile Hazinenin davası reddedilerek taşınmazın tespit gibi tesciline karar verilmiştir.
Dairemiz çoğunluğu yukarıda belirtilen dosyada çekişmeli taşınmaz hakkında orman araştırması yapılarak orman olmadığı belirlendiğine göre, bu husus davada taraf olmayan Orman Yönetimi açısından da güçlü delil olacağı, güçlü bir delille desteklenen olguların ancak aynı kuvvetteki delillerle aksinin ispatlanabileceği, somut olayda, davacı ... Yönetiminin böyle bir delil de ibraz etmediği kabul edilerek hükmün bozulması yönünde hüküm kurulmuştur.
Hemen belirtmeliyiz ki; maddi anlamda kesin hükmü düzenleyen (H.U.M.K.’nın 237) HMK’nun 303. maddesi, “Bir davaya ait şeklî anlamda kesinleşmiş olan hükmün, bir davada maddi anlamda kesin hüküm oluşturabilmesi için, her iki davanın taraflarının, dava sebeplerinin ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olması gerekir”, aynı maddenin 3. fıkrası ise “Kesin hüküm tarafların külli halefleri hakkında da geçerlidir.” hükmünü içermektedir.
Dairemiz çoğunluk görüşüne gerekçe yapılan Urla Kadastro Mahkemesinin 1994/122 – 126 sayılı dosyasında, Orman Yönetimi taraf olarak yer almamıştır. O halde, belirtilen hükmün Orman Yönetimi açısından bağlayıcılığından söz edilemez. Söz konusu dosyadaki taşınmaz vasfının belirlenmesi hususunun ise, Orman Yönetimi açısından sadece güçlü bir delil olarak değerlendirilebileceği hiç kuşkusuzdur.
Söz konusu dosyadan ayrı olarak, bu davada Orman Yönetiminin mahkeme önüne getirdiği husus, orman kadastrosuna itiraza ilişkindir. Bir yerin niteliğinin belirlenmesinde mahkemenin değerlendireceği deliller, gerçeğin kendisi niteliğinde olan en eski tarihli hava fotoğrafları ve bu fotoğraflardan hareketle oluşturulan memleket haritaları ile Orman Yönetimince belirli aralıklarla güncellenen amenajman planları ve bu belgelerle çelişmeyen uzman ziraat ve orman bilirkişi değerlendirmeleri ile taşınmazın eylemli durumu dikkate alınmalı, bu olguları destekleyen tanık beyanları birlikte değerlendirilerek sonuca ulaşılmalıdır.
Somut olayda, Orman Yönetiminin iddiaları doğrultusunda yapılan araştırma sonucu dosyaya getirtilen en eski tarihli hava fotoğrafı ve memleket haritalarında, çekişmeli taşınmazın zeytinlik rumuzlu yeşil alanda gözüktüğü, çevresinde orman olarak sınırlanan taşınmazlarla aynı özellikleri taşıyıp ayırıcı özellikleri bulunmadığı anlaşılmaktadır. Davalının çekişmeli taşınmazdaki yabani zeytinlikleri aşılamak suretiyle belgesizden kazandığı ve bu niteliği ile adına tespit ve tapuya tescil ettirdiği, 3573 sayılı Yasa kapsamında oluşmuş bir tapusunun bulunmadığı, yöredeki tapulama çalışmalarından önce orman kadastrosu yapılmadığı, bu nedenle, öncesi ve bitki örtüsü itibariyle yabani zeytinliklerle kaplı alanların 6831 sayılı Orman Kanununun 1. maddesi çerçevesinde yerleri ile birlikte orman olduğunun kabulünün zorunlu ve yasa gereği olduğu, bu tür yerlerde orman kadastrosu yapılıp kesinleşinceye kadar sürdürülen zilyetliğe değer verilemeyeceği, davanın orman kadastrosuna itiraz olduğu dikkate alındığında, kesinleşmiş bir tahdidin varlığından da söz edilemez. O halde, usul ve yasalara uygun olan yerel mahkeme kararının onanması gerektiği düşüncesi ile sayın çoğunluğun düşüncelerine katılmıyoruz.