Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2011/16485 Esas 2012/5021 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
20. Hukuk Dairesi
Esas No: 2011/16485
Karar No: 2012/5021

Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2011/16485 Esas 2012/5021 Karar Sayılı İlamı

     Özet:

Davacılar T... ilçesi K... köyünde bulunan taşınmazları için tapu kaydının iptali ve kendi adlarına tescil edilmesi, yerine başka taşınmaz verilmesi veya bedelinin ödenmesi iddiasıyla dava açtılar. Ancak mahkeme, söz konusu tapu kaydının olmadığını ve davanın hak düşürücü sürelerin geçtiği gerekçesiyle reddedilmesine karar verdi. Devlet, tapu sicilinin tutulmasından doğan zararlardan objektif olarak sorumludur ancak davalarda özel bir zamanaşımı süresi bulunmamaktadır. Bu nedenle Borçlar Yasası'nın 125. maddesindeki 10 yıllık genel zamanaşımı süresi uygulanır. Kararda atıfta bulunulan kanun maddesi Türk Medeni Kanunu'nun 1007. maddesidir.
20. Hukuk Dairesi         2011/16485 E.  ,  2012/5021 K.
  • TAPU SICILININ TUTULMASINDAN KAYNAKLANAN
  • TAZMINAT
  • ZAMANAŞIMI
  • TÜRK MEDENİ KANUNU (4721) Madde 1007

"İçtihat Metni"

ÖZET: DEVLET, TAPU SİCİLİNİN TUTULMASI NEDENİYLE DOĞAN ZARARLARDAN OBJEKTİF OLARAK SORUMLU İSE DE, TMK’NIN 1007. MADDESİ HÜKMÜNE GÖRE AÇILACAK TAZMİNAT DAVALARINDA ÖZEL BİR ZAMANAŞIMI SÜRESİ ÖNGÖRÜLMEDİĞİNDEN BORÇLAR KANUNU’NUN 125. MADDESİNDEKİ 10 YILLIK GENEL ZAMANAŞIMI SÜRESİ UYGULANIR.

Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davacı gerçek kişiler vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

Davacı gerçek kişiler 21.10.2010 tarihli dilekçeyle, T… ilçesi K… köyü H… mevkiinde bulanan 119 ada 8, 124 ada 58 ve 120 ada 53 sayılı parsellerin, Erbaa Mal Müdürlüğü’nce 04.01.1933 ve 30.05.1933 tarihlerinde yapılan müzayede ile murisleri Hopalı Şalap oğlu Hakkı Efendi’ye ihale edildiği, orman ve Hazine ile ilgisi olmadığı halde, bu yerlerin kadastroda orman sınırları içinde bırakıldığı, bu şekilde zararın oluştuğu, söz edilen parsellerin Hazine adına olan tapu kayıtlarının iptali ve adlarına tescili, olmadığı takdirde bu yerler yerine kendilerine başka yer verilmesi, başka yer verilmeyecek ise, ya da bu yerlerin belirlenecek rayiç bedellerinin kendilerine verilmesi iddiasıyla dava açmışlardır. Mahkemece çekişmeli parsellerin orman niteliğiyle Hazine adına tesciline ilişkin kadastro mahkemesinin 20.08.1999 gün ve 1995/30-93 sayılı kararı ile birlikte 15.02.2000 tarihinde kesinleştiği, karar tarihinden sonra dava tarihine kadar 3402 sayılı Yasa’nın 12/3. maddesinde öngörülen hak düşürücü sürelerin geçtiği gerekçesiyle, tapu iptal tescil isteminin reddine, dava konusu taşınmaz büyüklüğünde taşınmaz verilmesi, verilmez ise günün rayicine göre bedelinin ödetilmesi, davası sübut bulmadığından reddine karar verilmiş, hüküm davacı gerçek kişiler vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, Türk Medeni Yasası’nın 1007. maddesi gereğince tapu sicilinin tutulmasından kaynaklanan tazminata ilişkindir.

İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye ve Medeni Yasa’nın 1007. maddesi gereğince, devlet, tapu sicilinin tutulması nedeniyle doğan zararlardan objektif olarak sorumluysa da, Medeni Yasa’nın 1007. maddesi hükmüne göre açılacak tazminat davalarında özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediği için, Borçlar Yasası’nın 125. maddesindeki 10 yıllık genel zamanaşımı süresinin uygulanacağı, davacı taraf bir tapu kaydına tutunmadığı, kaçak ve yitik kişilerden kalan taşınmazların ihale ile satışına ilişkin Mal Müdürlüğü yazısına dayandıkları, bu kayıtlar tapu kaydı olmadığı gibi, belgenin aslının da bulunamadığı, K… köyü 119 ada 8, 124 ada 58 ve 120 ada 53 sayılı parselleri kapsamadığı, hükmen kesinleştiği gibi Mal Müdürlüğü’nce yapılan ihaleye ilişkin aslı bulunamayan belgelere dayanarak davacı gerçek kişilerin açtığı davanın reddine ilişkin kadastro mahkemesinin 20.08.1999 gün ve 1995/30-1999/93 sayılı kararının 124 ada 58 parsel yönünden davacı gerçek kişiler, 119 ada 8 ve 120 ada 53 parseller yönünden de davacı durumundaki köy tüzelkişiliği tarafından temyiz edilmediğinden 29.01.2000 tarihinde ke­sinleştiği, bu tarihten sonra dava tarihine kadar 3402 sayılı Yasa’nın 12/3. maddesinde öngörülen hak düşürücü sürelerin ve Borçlar Yasası’nın 125. maddesinde öngörülen hak düşürücü sürelerin geçtiği gerekçe gösterilerek davanın reddine karar verilmesinde isabetsizlik bulunmadığına göre yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün (ONANMASINA), 03.04.2012 günü oybirliğiyle karar verildi.

 

Hemen Ara