Esas No: 2012/3671
Karar No: 2012/5016
Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2012/3671 Esas 2012/5016 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
Taraflar arasındaki kadastro tesbitine itiraz davasının yapılan yargılaması sonunda kurulan 27.12.2010 günlü hükmün Yargıtayca duruşmalı olarak incelenmesi davalı ... vekili Avukat ... tarafından istenilmekle, tayin olunan 22.11.2011 günü için yapılan tebligat üzerine, temyiz eden ... vekili Avukat ... ile diğer taraftan temyiz eden Hazine vekili Avukat ...geldiler, başka gelen olmadı, açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Daha sonra dosya içindeki tüm belgeler incelenip, gereği düşünüldü,
K A R A R
Kadastro sırasında ... köyü, ... mevkii, 252 ada 2 parsel sayılı 1917,70 m2 yüzölçümündeki taşınmaz, tarla niteliğiyle ½ şer pay ile ... ve... adlarına tespit edilmiştir. Davacı Hazine, taşınmazın devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğu iddiasıyla tesbitinin iptali ve 3402 sayılı Yasanın 18/1 maddesi gereğince Hazine adına tapuya tescili istemiyle dava açmıştır. Mahkemece davanın KABULÜNE, çekişmeli parselin tesbitinin iptaline ve orman niteliğiyle Hazine adına tapuya tesciline karar verilmiş; hüküm davacı Hazine tarafından, taşınmazın orman niteliğinde olmadığı, tarla niteliğiyle Hazine adına tescili gerektiğine değinilerek, davalı gerçek kişi tarafından da, taşınmazın orman ya da develetin hüküm ve tasarufu altındaki yerlerden olmadığı, davanın reddine karar verilmesi gerektiğine değinilerek temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, kadastro tesbitine itiraza ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde tespit tarihinden önce 1967 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastrosu, daha sonra dava tarihinde kesinleşen aplikasyon ve 1744 sayılı Yasa ile değişik 6831 sayılı Yasanın 2. madde uygulaması ve 1988 ila 1990 yıllarında yapılıp 08.07.1991 tarihinde ilan edilerek dava tarihinde kesinleşmemiş olan aplikasyon, sınırlandırması yapılmamış ormanların kadastrosu ve 2896 ve 3302 sayılı yasalar ile değişik 2/B uygulaması vardır
Mahkemece, kesinleşmiş orman kadastrosunun uygulanmasına dayalı araştırma, inceleme ve keşif sonucu düzenlenen uzman bilirkişi raporuyla çekişmeli taşınmazın kesinleşmiş orman kadastrosu sınırları dışında bırakılmış olsada, eski tarihli hava fotoğraflarında, memleket haritasında ve amenajman planında gösterilen niteliği ve keşif tarihi itibariyle gözlemlenen eylemli durumu ve sınırdaş orman arazisi ile olan jeolojik ve ekolojik bütünlüğü nazara alındığında orman niteliğinde olduğu bitki örtüsü ve toprak yapısı bakımından orman niteliğinde olduğu, kadastro öncesi alınmış her hangi bir tapu kaydının bulunmadığı, Orman Kadastro Yönetmeliğinin 26. maddesi ve 6831 sayılı Yasanın 17/1 ve 17/2 maddesi uyarınca orman sayılan yerlerden olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmişse de, %7- eğimli çekişmeli parselin üzerinde 30 yaşında bir adet günlük bir adet çam ve bir adet elma ağacı bulunduğu, geçen yılda hububat ekildiği, ancak nadasa bırakıldığı, komşularından 245 ada 36 ve 37 sayılı parsellerin kadastro tesbitinin gerçek kişiler adına itirazsız kesinleştiği bildirildiğine ve orman bilirkişi raporuna ekli memleket haritasında, çekişmeli parselin büyük
bölümü memleket haritasında orman sınırları dışında kalacak biçimde gösterilmiştir. Belirlenen bu özelliklerine göre, çekişmeli parselin tamamının orman sayılan yerlerden olduğu söylenemeyeceği gibi, memleket haritasında bir bölümünün yeşil renkli çalılık alanda kalması ve çekişmeli parselin 20-25 yıldır ekilmediği yönündeki keşifteki yerel bilirkişi beyanı karşısında, davalı yararına kazandırıcı zamaşamı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının oluştuğunun ispatlandığı da söylenemez. Çekişmeli parselin imar ihyaya konu edilip edilmediği, edildi ise tarihi, ne kadar süreyle kimin tarafından ne şekilde zilyet edildiği yönündeki araştırma da yeterli değildir.
Şöyle ki; 3402 sayılı Kadastro Yasasının 17. maddesi gereğince orman sayılmayan, devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen ve il, ilçe ve kasabaların imar planları kapsamında kalmayan araziden masraf ve emek sarfı ile imar ve ihya edilip tarıma elverişli hale getirilen (ev ve benzeri tesisler yapmak, dışarıdan toprak getirilerek tarıma elverişli hale getirmek imar ihya olarak kabul edilemez) ve imar ihyanın tamamlandığı tarihten tescil davasının açıldığı ya da tespit tutanağının düzenlendiği güne kadar 20 yıl süreyle zilyet edildiği ileri sürülerek tapuya tescili istenen taşınmazların, Kadastro Yasasının 14. maddesinde yazılı diğer koşulların yanında niteliğinin, imar ihya edildiğinin ve üzerinde sürdürülen zilyetliğin, başlangıç ve süresinin, kullanılıp kullanılmadığının ve tasarruf sınırlarının ne olduğunun takdiri delil olan yerel bilirkişi ve tanık sözleri yanında, gerçeğin bir resmi olan en eski tarihli hava fotoğrafı ile gerçeğin modeli olan memleket haritaları ile dava tarihinden ya da kadastro tespittarihinden 15 - 20 yıl önce en az iki zamanda birbirini izleyen bindirmeli olarak çekilen çiftli hava fotoğrafları ve bu fotoğrafların yorumlanması ile üretilen memleket haritaları ve standart topografik fotogrametri yöntemi ile düzenlenen kadastro haritalarının, özellikle ön bindirmeli çekilen ve birbirini izleyen streoskopik çift hava fotoğraflarının streoskop aletiyle ve üç boyutlu olarak incelenip taşınmazın niteliğinin, konumunun ve kullanım durumunun anlatılan bilimsel yöntemle kesin olarak belirlenmesi gerekir.
Yüksek eğimli funda ve makilerle kaplı alanlar orman ve toprak muhafaza karakteri taşıması nedeniyle, 6831 sayılı Yasanın 1/J maddesi kapsamı dışında aynı Yasanın 1. maddesinin 1. fıkrası gereğince orman sayılan yerdir. Bilimsel ve teknik olarak ve 15.07.2004 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan Orman Kadastro Yönetmeliğinin 23/P maddesi gereğince eğimi % 12"yi geçen yerler orman ve toprak muhafaza karakteri taşıdığından, aynı Yönetmeliğin 26/i bendi gereğince orman olarak sınırlandırılır.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede ilk orman kadastrosu 1966 yılında seri usulüne göre, her hangi bir köy ya da belde sınırı esas alınmadan ve isimleri belirlenen orman bazında yapılıp 1969 yalında kesinleşmiştir. Daha sonra 1981 ve 1991 yıllarında çalışan Orman Kadastro Komisyonlarınca, her hangi bir nedenle orman sınırları dışında kalmış ormanların kadastrosu yapılmayıp, sadece aplikasyon ve 6831 sayılı Yasanın 2/B madde uygulaması yapılmıştır. Başka bir deyişle, çekişmeli taşınmazın orman niteliğini belirleyen bir çalışma bu güne kadar yapılmamıştır. 02.12.2003 tarihli Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 4999 sayılı Yasanın 3. maddesi ile değişik 6831 sayılı Yasanın 7. madde 1. fıkrası “Devlet ormanları ile evvelce sınırlaması yapılmış olup da herhangi bir nedenle orman sınırları dışında kalmış ormanların, hükmî şahsiyeti haiz amme müesseselerine ait ormanların, hususi ormanların, orman kadastrosu ve bu ormanların içinde ve bitişiğinde bulunan her çeşit taşınmaz malların ormanlarla müşterek sınırlarının tayini ve tespiti ile 2 nci madde uygulamaları ile ilgili olarak kadastrosu kesinleşmiş yerlerde tespit edilen fenni hataların düzeltilmesi işleri orman kadastro komisyonları tarafından yapılır.” hükmü getirilmiş ve bu hükümle daha önce sınırlaması yapılmış olup da her hangi bir nedenle orman sınırları dışında kalmış ormanların kadastrosunu yapma görev ve yetkisini vermiş ve 15.07.2004 günlü Resmî Gazetede yayımlanan 6831 sayılı Orman Kanununa Göre Orman Kadastrosunun Uygulanması Hakkında Yönetmelik’in 10. maddesinin (a) bendinde orman kadastro komisyonlarının aynı görev ve yetkisi tekrarlandıktan sonra 26/h maddesinde “Her hangi bir nedenle orman sınırları dışında kalmış ormanlar,”ın devlet ormanı olarak sınırlandırılacağı öngörülmüştür.
O halde; dava konusu taşınmaz ve etrafını gösterir ve ilk defa o yerde grafik ya da fotogrametri yöntemiyle düzenlenen 1/5000 ölçekli arazi kadastro paftasının orijinal fotokopi örneği, en eski tarihli memleket haritası ve hava fotoğrafları, tespit tutanağının düzenlendiği tarihten 15 - 20 yıl önce iki ayrı tarihte çekilmiş stereoskopik hava fotoğrafları ve bu fotoğraflara dayanılarak üretilmiş orijinal renkli memleket haritaları bulunduğu yerlerden istenerek, bu belgeler ziraat fakültelerinin toprak bölümünden mezun olan bir ziraat mühendisi, bir harita-kadastro (jeodezi ve fotogrametri) mühendisi ile üç yüksek orman mühendisinden oluşturulacak bilirkişi kurulu aracılığıyla, dava konusu taşınmaz ile çevresine uygulanıp bu belgelerde dava konusu yer belirlendikten sonra, hava fotoğrafları ve dayanağı haritalar stereoskop aletiyle ve üç boyutlu olarak incelettirilip taşınmazın niteliğinin bu belgelerde ne şekilde görüldüğü, orman sayılan yerlerden olup olmadığı, 4999 sayılı Yasa ile değişik 6831 sayılı Yasının 7 ve devamı maddeleri gereğince orman olarak sınırlandırılıp sınırlandırılamayacağı, imar - ihya ve zilyetliğin hangi tarihte başlanılıp tamamlandığı belirlenmeli, bu belgeler ile kadastro paftası, pafta düzenlenmemişse dava konusu taşınmazın 23/06/2005 gün ve 9070 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla yürürlüğe konulan BÖHHBÜY (Büyük Ölçekli Haritalar ve Harita Bilgileri Üretim Yönetmeliği) hükümlerine göre koordinatlı olarak düzenlenecek haritası hem 1/5000 ve hem de 1/25000 ölçeklerinde eşitlenerek kadastro paftası ile düzenlenen harita, komşu ve yakın komşu taşınmazları da içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle çekişmeli taşınmazın konumu, hava fotoğrafları ile orijinal renkli memleket haritaları üzerinde gösterir biçimde bilirkişi kurulundan ayrıntılı ve bilimsel verileri içerir, topografik ve memleket haritalarından yararlanılarak taşınmazın gerçek eğim durumunu gösterir rapor alınmalı, dava konusu taşınmazın orman sayılmayan yerlerden olması veya kesinleşen orman kadastro sınırları dışında kalması ya da orman ve arazi kadastrosunun yapılıp kesinleştiği tarih ile dava tarihi arasında 20 yıldan fazla süre geçmesi o yerin kişiler adına tescili için yeterli olamayacağından bu şekilde yapılacak inceleme sonucu dava konusu yerin;
1) 4999 sayılı Yasa hükümlerine göre orman olarak sınırlandırılacak yerlerden ve ya 3402 sayılı Yasanın 16. maddesinde belirtilen özel mülkiyete tabi olmayacak, kamu mallarından olduğunun belirlenmesi,
2) Kamu hizmetine tahsis edilmiş olduğunun anlaşılması (3402 sayılı Yasanın 16. md. (A, B, C, D) bentleri kapsamında kalan yerler),
3) İl, ilçe ve kasabaların nazım veya uygulamalı imar planlarının kapsadığı alanlarda kaldığının saptanması (3402 sayılı Yasa 17. md. ikinci paragraf, 2981 sayılı Yasa Geçici madde - 2 Son paragraf),
4) Tespit tarihinden 20 yıl önce çekilmiş hava fotoğrafları ve bu fotoğraflardan üretilmiş memleket haritaları veya fotogometri yöntemiyle düzenlenen kadastro paftalarında zilyet ve tasarruf edilmeyen yerlerden olduğunun anlaşılması,
5) Kadastro tespiti ve tescil harici bırakma işleminin kesinleştiği tarihten tescil davasının açıldığı tarihe kadar 20 yıllık zilyetlik süresinin geçmemiş olması (H.G.K.’nun 22/03/1995 gün 1994/8-873-216 ve 19/02/1997 gün 1996/8-768-100 ve 24/09/1997 gün 1997/20-372-718 ve 18/02/1998 gün 1998/8-15-129 sayılı kararları),
6) O yerde orman kadastrosu kesinleşmiş olsun olmasın, taşınmazın 6831 sayılı Yasanın 17/2. ve Orman Kadastrosunun Uygulaması Hakkındaki Yönetmeliğin 26/a. maddeleri kapsamında orman içi açıklık konumunda bulunması (H.G.K.nun 10.12.1997 gün 1997/20-830-1034 ve 17.12.1997 gün 1997/20-808-1039 ve 22.10.2003 gün 2003/20-665-614
ve 11.10.2004 gün 2004/7-531-582 sayılı kararları ile orman içi açıklıkların zilyetlikle kazanılamayacağı kabul edilmiştir.),
7) Dava konusu taşınmazın veya yakın çevresinin arazi kadastro ekiplerince kadastro paftası üzerinde orman nitelemesi yapılarak tespit ve tescil harici bırakılması (H.G.K.nun 21.01.2004 gün 2004/8-15-7 ve 12.05.2004 gün 2004/8-242-292 ve 12/03/2008 gün ve 2008/20-214-241 sayılı kararları),
8) Kadastro (Tapulama) Komisyonu tarafından orman sayılarak tespit ve tescil harici bırakılması (H.G.K.nun, 24.10.2001 gün 2001/8-964-751 ve 13.02.2002 gün 2002/8-183-187 sayılı kararları),
9) 15.07.2004 günlü Resmî Gazetede yayımlanan Orman Kadastrosunun Uygulanması Hakkındaki Yönetmeliğin 26. maddesinin 2. fırkasında yazılı,
a) 4785 sayılı Yasayla devletleştirilmiş orman,
b) 3116 sayılı Yasanın Geçici 1. maddesine göre kamulaştırılmış orman,
c) 6831 sayılı Yasanın 3. maddesine göre orman rejimine alınmış yer,
d) Aynı Yasanın 13. maddesinin (B) bendine göre orman olarak ağaçlandırılan veya ağaçlandırılacak yer,
e) Aynı Yasanın 24. maddesine göre kamulaştırılan ya da diğer suretle orman yetiştirmek üzere kamulaştırılan yer,
f) Devlet Ormanı olduğuna dair kesinleşmiş mahkeme kararı bulunan yer,
g) Herhangi bir nedenle orman sınırı dışında kalmış orman,
h) Maliye Bakanlığınca orman olarak tahsis edilmiş yerlerden ağaçlandırılmış ya da ağaçlandırılmak üzere planlanmış saha,
ı) Orman ve toprak muhafaza karakteri taşıyan funda ve makilik alan olduğunun belirlenmesi halinde, bu tür yerlerin herhangi bir şekilde komisyonlarca sınırlama dışı bırakılmış veya orman sayılmamış olmasının bu yerlerin orman olma vasfını ortadan kaldırmayacağı düşünülerek başka bir araştırmaya gerek kalmadan Hazine davasının kabulü ile dava konusu taşınmazın orman niteliği ile Hazine adına tesciline karar verilmelidir (H.G.K…’nun 15/03/2006 gün 2006/8-106-68 sayılı kararı).
Yukarıda yazılı koşulların somut olayda bulunmaması halinde, taşınmazın öncesinin ne olduğu, imar-ihya yapılmışsa hangi tarihte başlanılıp bitirildiği, kimden kime kaldığı, zilyetliğin ne zaman başlayıp nasıl sürdürüldüğü ve ekonomik amacına uygun olup olmadığı, maddi olaylara dayalı ve ayrıntılı olarak, taşınmaz başında dinlenecek yerel bilirkişiler ile taraf tanıklarından sorulmalı, yerel bilirkişi ve tanık sözlerinin doğruluğu yukarıda belirtilen ve gerçeğin kendisi olan belgelere dayalı olarak düzenlenecek bilirkişi kurulu raporuyla denetlenmeli,
Somut olayın özelliği göz önünde bulundurularak ayrıca;
a) Fen bilikişi ve orman bilirkişiye çekişmeli parselin eski tarihli memleket haritasında yeşil alanda kalan bölümünün yüzölçümü belirleyen ifraz krokisi düzenlettirilmeli,
b) Taşınmazın eski ve yeni niteliği konusunda özellikle taşlılık oranına göre tarım alanı olark kullanımının olanaklı olup olmadığı ve ülke ekonomisi için ne derece yaralı olacağı da irdelenerek belirlenmesi içi jeoloji mühendisinden de ayrıntılı rapor alınmalı,
c) Keşif sırasında taşınmazı çeşitli yönlerinden hali hazır durumunu gösterir renkli fotoğrafları çektirilip onaylanarak dava dosyası içine konulmalı,
d) Davanın açıldığı tarihten önce ya da sonra Hazine yetkilileri tarafından hazırlanan idari tahkikat ve haksız işgal (ecrimisil) tutanakları varsa bu tutanaklar da yerine uygulanıp tutanaklarda ismi yazılı kişiler tanık sıfatıyla dinlenilmeli,
e) Taşınmazın imar ihyaya konu edilip edilmediği edildi ise tarihi, kaç yıl süreyle kimin tarafından ne şekilde kullanıldığı konusunda, taraf tanıklarının somut olaylara dayalı bilgileri sorulmalı,
f) Taşınmazın değişik bölümlerinden yeterli derinlikten toprak örnekleri alınıp incelenerek, taşınmazın imar ihyaya konu edilip edilmediği, edildi ise tarihi ve ne kadar süreyle ne şekilde zilyet edildiği, bu zilyetliğin taşınmazın ekonomik amacına uygun olup olmadığı, makineli tarıma uygun olup olmadığı, son yıllarda işlenip işlenmediği ve en son hangi yıllarda ekildiği konusunda ziraat mühendisinden bilimsel verileri içeren, yasanın amacına uygun rapor alınmalı, bundan sonra toplanan delillerin tümü birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir.
Açıklanan hususlar gözetilmeksizin eksik araştırma ve incelemeyle hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.
Kabule göre, 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 16. maddesi ile 3402 sayılı Yasaya eklenen 36/A maddesinin “Kadastro işlemi ile oluşan tespit ve kayıtların iptali için devlet veya diğer kamu kurum ve kuruluşları tarafından kayıt lehtarına karşı kadastro mahkemeleri ile genel mahkemelerde açılan davalarda davalı aleyhine vekâlet ücreti dahil, yargılama giderine hükmolunmaz.” ve 17. maddesi ile eklenen geçici 11. maddesinin “Bu Kanunun 36/A maddesi hükmü, henüz infaz edilmemiş yargı kararlarındaki vekâlet ücreti dâhil yargılama giderleri için de uygulanır.” hükümleri gereğince davalı aleyhine yargılama giderleri ve vekalet ücretine hükmedilemeyeceği gözetilmeden, davalı aleyhine yargılama giderleri ve avuaktlık ücretine hükmedilmesi de doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı Hazine ve davalı ..."ın temyiz itirazlarının kabulü ile hükmü BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde yatıran davalı gerçek kişiye iadesine, 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 16. maddesi ile 3402 sayılı Yasaya eklenen 36/A maddesi gereğince duruşmada kendisini avukat ile temsil ettiren Hazine yararına davalı gerçek kişi alyhine avukatlık ücretine hükmedilmesine yer olmadığına Yargıtaydaki duruşma tarihinde yürülükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesine göre takdir edilen 900,00.- TL avukatlık ücretinin davacı Hazineden alınarak davalı gerçek kişiye verilmesine 03/04/2012 günü oybirliği ile karar verildi.