Esas No: 2011/15854
Karar No: 2012/5009
Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2011/15854 Esas 2012/5009 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Davacı şirket, tapuya kayıtlı olan tarla niteliğindeki bir arazinin orman niteliğine dönüştürülmesi nedeniyle zarara uğradığını iddia ederek Hazine aleyhinde dava açmıştır. Mahkeme, davayı kabul etmiş ve Hazine'nin tazminat ödemesine hükmetmiştir. Ancak, Hazine temyiz etmiştir ve Yargıtay da bozma kararı vermiştir. Kararın gerekçesi olarak, taşınmazın değerinin bilimsel yöntemlerle değerlendirilip tespit edilmesi gerektiği, bilirkişi raporunun yetersiz olduğu ve araştırma yapılmadan hüküm kurulduğu belirtilmiştir.
Kanun Maddeleri:
1. Türk Medeni Kanunu madde 1007
2. Borçlar Kanunu madde 125
3. Anayasa'nın 35. ve 90. maddeleri
4. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine Ek 1 Numaralı Protokolün 1. maddesi
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Hazine tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı şirket, 15.03.2010 günlü dilekçesiyle,... mevkiinde bulunan 12.100,74 m2 yüzölçümündeki 827 ada 3 sayılı parselin tarla niteliğiyle Rafet Yıldız adına tapuda kayıtlı iken, 13.06.2000 günü satın aldığı, bu yerin 18.06.2002 tarihinde eğitim alanı olarak belirlendiği, 10.01.2003 tarihinde inşaat ruhsatının onaylandığı, Orman Yönetimi tarafından taşınmazın bir bölümün kesinleşen orman kadastrosu sınırları içinde bırakıldığı, tapu kaydının iptali ve Hazine adına tapuya tescili iddiasıyla açtığı davanın kabulüne, parselin 4134,48 m2 yüzölçmündeki bölümünü tapu kaydını iptaline ve orman niteliğiyle tesciline ilişkin kararın Yargıtay denetiminden de geçerek kesinleştiği, tapuya güven ilkesi gereğince edindikleri taşınmazın, daha sonra hükmen orman olması nedeniyle zarara uğradıkları, zararın fazlaya ilişkin hakları saklı tutulmak üzere şimdilik 100.000,00.- TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak kendisine verilmesini istemiştir. Mahkemece davanın KABULÜNE, 100.000,00.-TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davavalı Hazineden alınarak davacı şirkete verilmesine karar verilmiş, hüküm davalı Hazine tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava; Türk Medeni Yasasının 1007. maddesi gereğince tapu sicilinin tutulmasından kaynaklanan tazminata ilişkindir.
Davaya konu 827 ada 3 parsel sayılı taşınmazın, 13/06/2000 tarihinde satış yoluyla davalı ... ÖZEL EĞİTİM A.Ş. adına tapuya kaydedilmesinden sonra, tapu kaydının beyanlar hanesine 14/12/2000 tarihinde orman sınırı içinde kaldığı yolunda şerh konulduğu, öncesinde ise, arazi kadastrosu sırasıyda, tarla niteliği, 12336,38 m2 yüzölçümünde belgesiz zilyetlik nedeniyle ... adına tespit edilerek itirazsız kesinleştiği, 09/09/2002 tarihinde imar planı gereğince 235,64 m2 bölümü yola terk edilerek, yüzölçümünün 12100,74 m2 olarak değiştiği, İzmir 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 26.05.2008 gün ve 2006/317-199 sayılı kararının kesinleşmesiyle hükmen orman olduğu belirlenen 4134 m2 bölümü 05.03.2010 tarihinde 827 ada 22 parsel sayısıyla devlet ormanı olarak Hazine adına, 827 ada 23 sayılı parsel ise 7966,26 m2 yüzölçümüyle ve tarla niteliğiyle aynı tarihte Yöneliş... Eğitim İşl. ve A.Ş. adınan kayıt edildiği anlaşılmaktadır.
Mülkiyet hakkı Anayasanın 35. maddesi ve bu maddeye uygun olarak çıkarılan yasalarla korunduğu gibi, 5170 sayılı Yasa ile değişik Anayasanın 90. maddesi ile kanun hükmünde olduğu kabul edilen, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine Ek 1 Numaralı Protokolün 1. maddesiyle de güvence altına alınmıştır.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), ... VE DİĞERLERİ-TÜRKİYE Davası kararında, Devlet tarafından tazminat ödenmeksizin taşınmazın geri alınmasının, orantısız bir müdahale olduğunu ve söz konusu davada tazminat ödememeyi gerektirecek istisnai şartların bulunmadığına işaret ederek, kamu yararı ile bireysel haklar arasındaki adil dengenin kurulamamasını ihlal nedeni olarak saymış,... davasında ise, başvuranlara uygulanan mülkiyetten yoksun bırakma işlemine gerekçe olarak gösterilen tabiatın ve ormanların korunması amacının, 1 No’lu Ek Protokol’ün 1.maddesi anlamında kamu yararı kapsamına girdiğine dikkat çekmekle birlikte, mülkiyetten yoksun bırakma halinde, ihtilaf konusu tedbirin arzu edilen dengeye riayet edip etmediğinin ve bilhassa da başvuranlara orantısız bir yük yükleyip yüklemediğinin belirlenmesi için, iç hukukta öngörülen telafi yöntemlerinin dikkate alınması gerektiğini hatırlatarak, mülkün değerine karşılık gelen makul bir meblağın ödenmeden, mülkten mahrum bırakmanın aşırı bir müdahale teşkil edeceğini ifade etmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 18.11.2009 gün ve 2009/4 - 383 E., 2009/517 K.; 16.06.2010 gün ve 2010/4-349 E. 2010/318 K sayılı kararlarında da vurgulandığı gibi; Tapu işlemleri kadastro tesbit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğundan ve tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan, bu kayıtlarda yapılan hatalardan T.M.K. m. 1007 anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulü gerekir. Burada Devletin sorumluluğu kusursuz sorumluluktur. Bu işlemler nedeniyle zarar görenler, Medeni Yasanın 1007. maddesi gereğince, zararlarının tazmini için Borçlar Yasasının 125. Maddesinde öngörülen 10 yıllık zamanaşmıı süresinde Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilirler.
Davanın niteliğine göre tazminat miktarının belirlenirken öncelikli konu, tapusu iptal edilen gayrimenkulün niteliğinin ve değerinin hesaplanması olup, arazi niteliğindeki taşınmaz başka deyişle tarım alanlarında net gelir esas alınarak, arsa niteliğindeki taşınmazlar içinde emsal karşılaştırması yapılarak değer belirlenmelidir.
Ne var ki, taşınmaz arsa niteliğinde kabul edilip, emlakçılardan alınan değerlere göre soyut olarak değerlendirme yapan bilirkişi raporlarına dayanılarak hüküm kurulmuşsa da; bu konuda herhangi bir inceleme yapılmamış, mücerret bilirkişilerin beyanına itibar edilmiştir.
Bakanlar Kurulunun Yargıtay"ca kısmen benimsenen 28.02.1983 gün ve 1983/6122 sayılı kararı uyarınca, imar planında yer almayan bir taşınmazın, arsa sayılabilmesi için belediye veya mücavir alan sınırları içinde olmakla beraber, belediye hizmetlerinden (belediyece meskun olduğu için veya meskun hale getirileceği için sunulan yol, su, elektrik, ulaşım, çöp toplama, kanalizasyon, aydınlatma vs.) yararlanan ve meskun yerler arasında yer alması gerekir.
Taşınmaz belediye nazım imar planı içinde ise, Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 17.4.1998 gün ve 1996/3-1998/1 Sayılı Kararı uyarınca, bu plan kapsamına alındığı tarih ve plandaki konumu, altyapı hizmetlerinden yararlanma ve ulaşım olanakları, belediye merkezine uzaklığı, kullanım biçimi itibariyle iskan amacına yönelik yapılaşma olasılıkları da değerlendirilmek üzere araştırılmalıdır.
Bu hususlar Belediye Başkanlığından ve diğer ilgili merciilerden sorulup alınacak cevap yazılarına göre taşınmazın arsa niteliğinde olup olmadığı saptanmalıdır.
Yapılan araştırma sonunda tapusu iptal edilen taşınmazın arazi olduğu saptanacak olursa değeri, taşınmazın mevkii ve şartlarına göre ve olduğu gibi kullanılması halinde, ekilecek ürünlerin ve bu ürünlerin elde edilmesi için yapılacak harcamalar gözönünde tutularak, net gelirin hesaplanması ve bilimsel yolla değerinin bulunması, bedel tesbitinde etkisi olan diğer tüm unsurlar dikkate alınarak her unsurun gerekçeleri ve değere katkı oranları ayrı ayrı belirtilip dayanakları gösterilmek suretiyle değerlendirilerek saptanması için; şayet tapusu iptal edilen taşınmaz arsa niteliğinde olduğu belirlendiği taktirde de değerinin, tapu iptal kararının kesinleştiği gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması
zorunludur. Bu itibarla, emsal satışların değerlendirme tarihindeki karşılıklarının fiyat artış endekslerinin uygulanması suretiyle tesbiti, bundan sonra emsal ile dava konusu taşınmazın eksik ve üstün yönlerinin neler olduğu ve oranları açıklanmak suretiyle değer biçilmesi gereklidir. Bu durumda taraflara, dava konusu taşınmaza yakın bölgelerden ve yakın zaman içinde satışı yapılan benzer yüzölçümlü satışları bildirmeleri için olanak tanınması, gerekli görülürse re"sen emsal getirtme yoluna gidilmesi ve bu emsallere göre değer biçilmesi için; Yeniden oluşturulacak bilirkişi kurulu vasıtasıyla keşif yapılarak, denetlemeye olanak veren bilimsel verileri içeren rapor alınması ve oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ve yetersiz bilirkişi raporuyla hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Hazinenin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA 03/04/2012 günü oybirliği ile karar verildi.