Esas No: 2021/8739
Karar No: 2022/6261
Karar Tarihi: 28.06.2022
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2021/8739 Esas 2022/6261 Karar Sayılı İlamı
3. Hukuk Dairesi 2021/8739 E. , 2022/6261 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
VEK.AV....
Taraflar arasındaki alacak davasının kısmen kabulüne dair verilen karar taraf vekillerince duruşmalı olarak temyiz edilmekle, duruşma günü olarak belirlenen 28/06/2022 tarihinde davacı vekili Av. ... ile davalı vekili Av. ... geldi. Açık duruşmaya başlandı ve hazır bulunan vekillerin sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için saat 14.00'e bırakılması uygun görüldüğünden, belli saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; 09/05/2006 - 04/02/2011 tarihleri arasında davalı ...Ş.'de ikinci pilot olarak çalıştığını, davalının sözleşme hükümlerine aykırı hareket etmesi ve sözleşmeden doğan haklarının ödenmemesi nedeniyle hizmet akdini haklı olarak sona erdirdiğini, kullanılmayan yıllık ücretli izin alacağı olan 8.000 USD, ikramiye alacağı olan 20.000 USD ve ceza koşulu olarak olarak 12.000 USD, TBK uyarınca sözleşmenin haklı sebeple feshinin davalı şirketin akde aykırı davranmasından doğmuş olması sebebiyle bakiye süre alacağı ve muhik tazminat tutarı olarak 10.000 USD, 09/05/2006 tarihi ile 04/02/2011 tarihi arasında eksik olarak ödenmiş olan ücret alacağı olarak 1.000 USD olmak üzere toplam 51.000 USD'nin fiili ödeme tarihindeki TC Merkez Bankası efektif satış kuru karşılığı Türk Lirası olarak ilgisine göre temerrüt ve dava tarihinden itibaren işleyecek TC Merkez Bankasınca USD'ye uygulanan en yüksek mevduat faizi ile birlikte ödenmesini istemiştir.
Davalı; davacı ile 5 yıllık uçuş personeli iş sözleşmesi imzalandığını, davacının 04/02/2011 tarihine kadar çalıştığını, sözleşmeye göre çalıştığı dönemde tüm haklarının ödendiğini belirterek haksız davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davacı her ne kadar ihtarname çekmeden önce 20/01/2011 tarihinde THY'da işe giriş başvurusunda bulunmuş ise de; davalı şirketin sözleşmenin başlangıç tarihinden itibaren davacının ücret ödemelerini eksik yaptığı ve kararlaştırılan günde ödemediği, uçuş tazminatı ödemesi yapmadığı anlaşıldığından taraflar arasındaki hizmet sözleşmesinin davacı tarafından haklı nedenle feshedildiği kanaatine varılarak davanın kısmen kabulüne; 7.739,77 USD tazminat, 8.560,78 USD ikramiye, 17.534,37 USD ceza-i şart olmak üzere toplam 33.834,92 USD alacağının 04.02.2011 fesih tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 4(a) maddesi gereğince hesaplanacak döviz faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş, hükmün taraflarca temyizi üzerine, Yargıtay (kapatılan) 13. Hukuk Dairesi'nin 21/12/2017 tarihli 2015/30141 esas 2017/12977 karar sayılı kararıyla,"1-...Temyize konu davada, gerekçeli kararın hüküm kısmında “davanın kısmen kabulüne, 7.739,77 USD tazminat alacağı, 8.560,78 USD ikramiye alacağı, 17.534,37 USD ceza-i şart alacağı olmak üzere toplam 33.834,92 USD alacağının tahsiline" şeklinde hüküm kurulmasına rağmen gerekçede, bu istek kalemlerinin kabulünün yanı sıra davacıya eksik ödenen maaş alacağı toplam 8.145,00 USD olduğu ve davalıdan tahsili gerektiği açıklanmıştır. O halde, mahkemece, açıklanan yasal düzenleme gözetilmeyerek gerekçe ile hüküm fıkrası arasında çelişki oluşturulması HMK 297. maddesine aykırı olup, bozmayı gerektirir. 2-Bozma nedenine göre, tarafların diğer temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir." gerekçesiyle bozulmuştur.
Bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda mahkemece, davacı her ne kadar ihtarname çekmeden önce 20/01/2011 tarihinde THY'da işe giriş başvurusunda bulunmuş ise de; davalı şirketin sözleşmenin başlangıç tarihinden itibaren davacının ücret ödemelerini eksik yaptığı ve kararlaştırılan günde ödemediği, uçuş tazminatı ödemesi yapmadığı anlaşıldığından taraflar arasındaki hizmet sözleşmesinin davacı tarafından haklı nedenle feshedildiği kanaatine varılarak davanın kısmen kabulüne, 8.145,00 USD ücret, 7.739,77 USD tazminat, 8.560,78 USD ikramiye, 17.534,37 USD ceza-i şart olmak üzere toplam 41.979,92 USD alacağın davalıdan 04/02/2011 fesih tarihinden itibaren 3095 sayılı Yasanın 4 (a) maddesi gereğince hesaplanacak döviz faiziyle birlikte tahsiline karar verilmiş; hükmün taraflarca temyizi üzerine, Yargıtay (kapatılan) 13. Hukuk Dairesi'nin 19/09/2019 tarihli 2019/2247 esas 2019/8545 karar sayılı kararıyla,"1-...Somut uyuşmazlıkta dava konusu ücret alacağına karşı davalı taraf cevap dilekçesini ıslah ederek zamanaşımı def’inde bulunmuşsa da mahkemece bu husus hakkında bir değerlendirme yapılmadan bilirkişinin zamanaşımını dikkate almadan yaptığı hesabı doğrultusunda ücret alacağı yönünden davanın kabulüne karar verilerek eksik incelemeye dayalı hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir. 2-...mahkemenin, ikramiye alacağını talep etme hakkının doğduğu tarihten önce de davacının her yıl için bir aylık ücret tutarında ikramiye talep etme hakkı olduğunu kabul etmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile sadece sözleşmenin kurulduğu tarihten 3 yıl sonrası için çalıştığı her yıla ilişkin ikramiye alacağı hesaplanarak bu miktar üzerinden kabul kararı verilmesi hatalı olup, bozma nedenidir. 3-Bozma nedenine göre davacı ve davalının sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir." gerekçesiyle bozulmuştur.
Bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda mahkemece; davacının ceza koşulu ve tazminat alacağı hakkında verilen önceki kararının kesinleşmiş olması nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına, davalının zamanaşımı definin kısmen kabulü ile davacının ikramiye alacağı talebinin kısmen kabulüne ve 20.318,93 USD'nin fesih tarihi olan 04.02.2011 tarihinden itibaren 3095 sayılı yasa m. 4/a'ya göre işleyecek faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacının ücret alacağı talebinin zamanaşımı nedeniyle reddine dair verilen karar, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
1-Kural olarak bozma kararına uyulmakla orada belirtilen biçimde işlem yapılması yolunda lehine bozma yapılan taraf yararına kazanılmış hak, aynı doğrultuda işlem yapılması yolunda yerel mahkeme için zorunluluk doğar.
Belirtilmelidir ki; bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlanan bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Y.İ.B.K.).
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 2013/13-597 E, 2014/62 K sayılı ilamında da vurgulandığı üzere; “Bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen biçimde inceleme ve araştırma yapmak ve yine o kararda belirtilen hukuksal esaslar gereğince karar vermek yükümlülüğü oluşur. Bu itibarla mahkemenin sonraki hükmünün bozmada gösterilen ilkelere aykırı bulunması, usule uygun olmadığından bir bozma nedenidir. Bozma kararı ile dava, usul ve yasaya uygun bir hale sokulmuş demektir. Bozmaya uyulduktan sonra buna aykırı karar verilmesi usul ve yasaya uygunluktan uzaklaşılması anlamına gelir ki, böyle bir sonuç kamu düzenine açıkça aykırılık oluşturur. Buna göre, Yargıtay’ın bozma kararına uymuş olan mahkeme, bu uyma kararı ile bağlıdır. Bozma kararında gösterilen biçimde inceleme yapmak, yada gösterilen biçimde yeni bir hüküm vermek zorundadır. Aynı ilke, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 05.02.2003 gün ve 2003/ 8-83 E., 2003/72 K.; 17.02.2010 gün ve 2010/9-71 E., 2010/87 K. sayılı ilamlarında da benimsenmiştir.
Bu ilke kamu düzeni ile ilgili olup, Yargıtay'ca kendiliğinden dikkate alınması gerekir. Hakimin değişmesi dahi açıklanan bu hukuki ilkeye etki yapamaz.
Tarafların, hizmet akdinden kaynaklanan dava konusu alacaklara ilişkin temyiz itirazları incelendiğinde; ilk derece mahkemesinin önceki kararlarının Yargıtay (kapatılan) 13. Hukuk Dairesi’nin yukarıda bahsi geçen 21/12/2017 ve 19/09/2019 tarihli kararlarında araştırmaya yönelik olarak bozulduğu, bozma ilamında kararın bozma kapsamı dışında kalan sair yönlerden kesinleştiğine dair bir açıklama bulunmadığı, bozma ilamlarının vekalet ücreti ve yargılama giderleri de dahil olmak üzere önceki hükmün tamamen bozulmasına matuf olduğu, taraflar yararına usuli kazanılmış hak doğuracak şekilde kesinleşen hükümlerin bulunmadığı anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca, bozma sonrası yapılan yargılamalar neticesinde mahkemece bozma ilamlarına uyulmasına karar verilmiş olmasına rağmen bozma kararında gösterilen biçimde yeni bir hüküm verme zorunluluğuna aykırı davranılarak davacının ceza koşulu ve tazminat alacakları hakkında önceki kararın kesinleşmiş olduğu gerekçesiyle karar verilmesine yer olmadığına dair verilen karar isabetsizdir.
O halde, mahkemece, bozma ilamında belirtilen hususlar dikkate alınarak davacının tüm talepleri hakkında yeniden hüküm kurulması gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
2-Bozma nedenine göre tarafların sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle, kararın HUMK'nın 428’inci maddesi gereğince taraflar yararına BOZULMASINA, ikinci bentte açıklanan nedenle tarafların sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, 3.815 TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin yekdiğerinden alınıp yekdiğerine verilmesine,
peşin alınan temyiz harcının talep halinde taraflara iadesine, 6100 sayılı HMK'nın Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK'nın 440 ıncı maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 28/06/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.