Esas No: 2010/2529
Karar No: 2011/3060
Yargıtay 21. Hukuk Dairesi 2010/2529 Esas 2011/3060 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Davacı, 1.10.2008 tarihinden itiabren 5510 sayılı Yasanın 4/4. maddesi gereğince tarım Bağ-kur sigortalısı olmadığının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici nedenlere göre davalı Kurumun aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine.
2-Dava, davacının 1.10.2008 tarihinden sonra 5510 sayılı Yasa’nın 4/4 maddesi uyarınca ( Tarım Bağ-Kur) sigortalı olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece istemin kabulü ile davacının 1.10.2008- tarihinden sonra 5510 sayılı Yasa’nın 4/4 maddesi gereğince sigortalı olmadığının tesbitine karar verilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden davacının ; 28.2.2000 tarihinden beri ziraat odasına, 6.12.1998 tarihinden beri Pancar Ekicileri Kooperatifine kayıtlı olduğu, adına kayıtlı zirai taşınmazlarının bulunduğu, bankadan 6.12.1998 tarihinde aldığı zirai krediyi 2.11.2009 tarihinde ödediği, uyuşmazlık döneminde 4.11.2008 tarihinden dava tarihine kadar 506 sayılı Yasa kapsamında zorunlu sigortalı olarak çalıştığı, aynı mahkemenin kesinleşen kararına göre 1.6.1994-1.6.2006 tarihleri arasında davacının tarım Bağ Kur sigortalısı olduğunun Kurum kayıtlarına geçirildiği, 5510 sayılı Yasa’nın yürürlüğe girmesinden sonra Kurumun davacıyı 1.10.2008 tarihinden itibaren yeniden tarım Bağ Kur sigortalısı olarak kayıt ettiği ve davacının ziraat odasından aldığı muafiyet belgesine göre bu sigortalılığı 5.5.2009 tarihinde sonlandırdığı, davacının temyiz aşamasında ibraz ettiği belgelere göre de davacının istemi gibi 1.10.2008 tarihinden sonraki dönemi iptal etmesiyle uyuşmazlığın idari yoldan çözümlendiğini bildirdiği anlaşılmaktadır.
Sözü edilen sosyal sigortalılık, kişinin Anayasa’da ifadesini bulan temel sosyal haklardan olan sosyal güvenlik hakkına ilişkindir. Nitekim, Anayasa’nın 12. maddesine göre, herkes, kişiliğine bağlı, dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahiptir. Anayasa’nın 60. maddesinde ise, “herkes, sosyal güvenlik hakkına sahiptir.” hükmüne yer verilmiştir. Bu iki hüküm birlikte değerlendirildiğinde, sosyal güvenlik hakkının kişiye sıkı sıkıya bağlı dokunulmaz ve feragat edilemez bir hak olduğu sonucuna ulaşılmaktadır.
5510 sayılı Yasanın 4/b-4 maddesinde bu ilke aynen benimsenerek tarımsal faaliyette bulunanların sigortalı sayılacakları bildirilmiştir. Bu haliyle sigortalı olmak, kişi bakımından sadece bir hak olmayıp, aynı zamanda bir yükümlülüktür. Bu nedenle, sigortalılık hakkından feragat edilemez. Öte yandan 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Yasa"nın 4/b-4 maddesi ile "tarımsal faaliyette bulunanların bu kanunun kısa ve uzun vadeli sigorta kolları uygulaması bakımından sigortalı sayılacağını", 5510 sayılı Yasa"nın 6/i maddesi "Kamu idareleri hariç olmak üzere, tarım işlerinde veya orman işlerinde hizmet akdiyle süreksiz işlerde çalışanlar ile tarımda kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan; tarımsal faaliyette bulunan ve yıllık tarımsal faaliyet gelirlerinden, bu faaliyete ilişkin masraflar düşüldükten sonra kalan tutarın aylık ortalamasının, bu Kanunda tanımlanan prime esas günlük kazanç alt sınırının otuz katından az olduğunu belgeleyenlerin bu kanunun kısa ve uzun madeli sigorta kolları uygulaması bakımından sigortalı sayılmayacağı”, 5510 sayılı Yasanın 8/3 maddesi " tarımsal faaliyeti bulunanların kanunla kurulu meslek kuruluşlarına kayıt tarihinden itibaren ilgili Kurum ve Kuruluş ve birliklerin sigortalı işe giriş bildirgesi düzenleyerek en geç bir ay içinde Kuruma vermekle yükümlü olduklarını, ayrıca tarımla uğraşanların kendilerinin de bildirim yapabileceklerinin belirtildiği" 5510 Sayılı Yasanın 9/b-5 maddesi "Kısa ve uzun vadeli sigorta kolları bakımından tarımda kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlar için, tarımsal faaliyetlerinin sona erdiği veya 6 ncı maddenin birinci fıkrasının (ı) bendi kapsamına girdiği tarihten itibaren sigortalılığının sona ereceği" ve 13.02.2011 tarihli 1.3.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6111 Sayılı Yasanın 33 maddesi ile değiştirilen 5510 Sayılı Yasanın" sigortalılık hallerinin birleşmesi" başlıklı 53/1 maddesinde ise "Sigortalının, 4. maddenin birinci fıkrasının (a), (b) ve (c) bentlerinde yer alan sigortalılık hallerinden birden fazlasına aynı anda tabi olmasını gerektirecek şekilde çalışması halinde, öncelikle aynı maddenin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında, (a) ve (b) bentlerinde yer alan sigortalılık statülerine tabi olacak şekilde Kanun kapsamına girmesi halinde ise aynı maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı sayılacağı" belirtilmiştir.
Kanunların geriye yürümesi konusunda mevzuatımızda genel bir düzenleme bulunmamaktadır. İlke olarak her yasa yürürlüğe girdiği andan itibaren derhal hukuksal sonuçlarını doğurmaya başlar. Bunun doğal sonucu da yasaların yürürlüğe girmelerinden önceki olayları etkilemeyeceği, başka bir anlatımla geriye yürümeyeceklerdir. Ancak devam eden uyuşmazlıklarda, tamamlanmamış hukuki durumlara yeni yasa veya düzenleyici kural “derhal yürürlüğe girme” niteliği nedeniyle uygulanacak ve hukuki sonuçlarını doğuracaktır. Bu gibi durumlarda kanunların geriye yürümesi değil ani etkisi söz konusudur. Sosyal güvenlik hukukunun ilgi alanı kamusal olup otoritesi kamu düzenini ilgilendirmektedir. Bu nedenle sosyal güvenlik hukuku ile ilgili yasalar yürürlüğe girdiği andan itibaren derhal hukuksal sonuçlarını doğurur. Bu açıklamalar karşısında somut olayda 1.3.2011 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Yasanın 6111 sayılı Yasanın 33 maddesi ile değişik 53/1 maddesinin yürürlüğe girme tarihinden itibaren tamamlanmamış hukuki durumlara uygulanacağının kabulü gerekir.
Uyuşmazlık 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 Sayılı Yasanın 8/2 maddesi uyarınca Ziraat Odası ve Pancar Ekicileri kooperatifi kaydı bulunan davacının tarımsal faaliyeti nedeni ile tescil edildikten sonra 5510 sayılı Yasanın 4-a bendi kapsamında çalışmasının geçerli sayılıp sayılmayacağı ve 01.11.2009-18.01.2010 tarihleri arasında 5510 Sayılı Yasanın 4/b-4 maddesi kapsamında Tarımsal faaliyeti nedeni ile sigortalı sayılıp sayılmayacağı noktasında toplanmaktadır.
5510 Sayılı Yasanın 53/1 maddesinde 13.02.2011 tarihli 1.3.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6111 sayılı Yasanın 33 maddesi ile yapılan değişiklikle de aynı ilkenin benimsenmiş olması nedeni ile mahkemece davacının 506 sayılı Yasaya tabi sigortalı olduğu 4.11.2008 tarihinden 5.5.2009 tarihine kadar davacının Tarım Bağ-Kur sigortalısı olmadığının tespitine ilişkin verilen karar doğru ise de 01.10.2008-3.11.2008 tarihleri arasındaki dönem yönünden 5510 sayılı Yasanın 9/b-5 maddesinde belirtilen davacının tarımsal faaliyetlerinin sona erdiğinin veya 6 ncı maddenin birinci fıkrasının (ı) bendi kapsamına girip girmediği ile ilgili araştırma yapılmadan Tarım Bağ-Kur sigortalısı olmadığının tespitine karar verilmesi doğru değildir.
Yapılacak iş; öncelikle davacının temyiz aşamasında ileri sürdüğü gibi uyuşmazlığın idari yoldan giderilip giderilmediğinin Kurumdan sorularak alınacak yanıta göre uyuşmazlığın idari yoldan çözüme kavuşturulduğu sonucuna ulaşılması durumunda dava konusuz kaldığından hüküm kurulmasına yer olmadığına karar verilmek, uyuşmazlığın idari yoldan giderilmediğinin tesbiti durumunda ise , 01.10.2008-3.11.2008 tarihleri arasındaki süre yönünden 5510 sayılı Yasanın 9/b-5 maddesi uyarınca kısa ve uzun vadeli sigorta kolları bakımından tarımda kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlar için, sigortalılığı sona erdiren haller olarak sayılan; tarımsal faaliyetlerinin sona erip ermediğini araştırmak, tarımsal faaliyetinin devam ettiğinin anlaşılması halinde yıllık tarımsal faaliyet gelirlerinden, bu faaliyete ilişkin masraflar düşüldükten sonra kalan tutarın aylık ortalamasının, bu Kanunda tanımlanan prime esas günlük kazanç alt sınırının otuz katından az olup olmadığını tespit ettirip sonucuna göre karar vermekten ibarettir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin yazılı şekilde hatalı değerlendirme ve eksik araştırma sonucu hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 4.4.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.