Esas No: 2011/16538
Karar No: 2012/4887
Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2011/16538 Esas 2012/4887 Karar Sayılı İlamı
Özet:
1998 yılında yapılan orman kadastrosunda, çekişmeli taşınmazın orman sınırları dışında bırakıldığı belirlenmiştir. Ancak 2008 tarihli Yargıtay kararı, 6831 sayılı Yasanın 17. maddesi gereği orman içi açıklıkların zilyetlik yolu ile kazanılamayacağından söz edilerek, davanın reddine karar verilmesi gerektiği açıklanmıştır. Mahkeme, bozma kararına uyulduğunu belirtmesine rağmen, çekişmeli taşınmazın orman kadastrosunda orman sınırları dışında bırakılan kısmının tapuya tescil edilebilmesi için gereken 20 yıllık yasal edinme süresinin dolmadığından, davanın reddine karar verilmesi gerektiğine hükmetmiştir.
Kanun maddeleri: Medeni Yasa’nın 713. maddesi, 3402 sayılı Kadastro Yasası’nın 14 ve 17. maddeleri.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılardan Hazine ve Orman Yönetimi vekilleri tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Hükmüne uyulan Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 24.03.2008 tarih ve 2008/2956 - 4589 sayılı bozma kararında; “Mahkemece yapılan inceleme sonucunda çekişmeli taşınmazın, devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olmadığı, Medeni Yasanın 713. maddesindeki kazandırıcı zamanaşımı yolu ile taşınmaz edinme koşullarının davacı yararına oluştuğu kabul edilerek davanın kısmen kabulü yolunda hüküm kurulmuştur. Somut olayda; dava konusu taşınmazın tespit dışı bırakıldığı 1998 yılında yapılıp, kesinleşen orman kadastrosu sırasında, 27 parsel numarası ile 2/B parseli olarak orman sınırları dışında bırakıldığı anlaşılmaktadır. Karara dayanak alınan Kadastro Teknisyeni M.Ömer Keşgin"in 23.05.2005 tarihli raporunda, krokide (A) harfi ile gösterilen ve 17570,94 m2 yüzölçümündeki kısmın davacının murisinden intikalen ve taksimen bir bütün olarak geldiği, (B) harfi ile gösterilen 14980,26 m2"lik ekili olmayıp yakın zamana kadar kullanılmadığı, ziraat ve orman mühendislerince düzenlenen raporda da (B) alanı üzerinde 30 - 40 yaşlarında bitişiğindeki ormanlardan gelen tohumlarla yetişmiş çam, ardıç ve meşe ağaçları bulunup, toprak ve bitki örtüsü itibarı ile bitişiğindeki orman vasfını taşıdığı yapılan uygulama ile belirlenmiştir. Her ne kadar, taşınmazın öncesinin orman olmadığını, davalı taşınmazın, davacıya miras bırakanından kaldığını ve taşınmazın davacı tarafından kullanıldığını ifade etmişlerse de, mahkemece toplanan kanıtlardan 6831 sayılı Yasanın 17. maddesine göre orman içi açıklık ve etrafı ormanla çevrili olan taşınmazın, (A) harfi ile gösterilen kısmı kesinleşen orman sınırları dışında kalsa bile yasa gereği orman sayıldığından yine H.G.K."nun 11.10.2004 gün ve 2004/7-531-582 sayılı kararı ile kesinleşen tahdit sınırları dışındaki orman içi açıklıkların zilyetlik yolu ile kazanılamayacağından, sürdürülen zilyetliğe değer verilemeyeceği kabul edilmiştir. Bu nedenlerle; davacı gerçek kişinin davasının reddine karar verilmesi gerekirken, aksi düşünce ile kabul yolunda kurulması usul ve yasaya aykırı olduğu” gereğine değinilmiştir.
Mahkemece, bozma kararına uyulduktan sonra, davanın kabulüyle, taşınmaz baraj suları altında kaldığından ve tescili mümkün olmadığından (A) ile gösterilen 17570,94 m2"lik taşınmazın, davacı ...’a ait olduğunun tespitine karar verilmiş, hüküm davalılardan Hazine ve Orman Yönetimi vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, Medeni Yasanın 713. maddesi hükmü uyarınca tescil istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede dava tarihinden önce yapılan ve 16.03.1999 tarihinde ilan edilerek kesinleşen orman kadastrosu bulunmaktadır.
... köyünde genel arazi kadastrosu 1963 yılında yapılmış, ancak çekişmeli taşınmazın bulunduğu bölgede ... köyü ile sınır ihtilafı bulunduğundan genel arazi kadastrosu yapılmadığı bildirilmiştir.
Mahkemece davanın kısmen kabulüyle (A) harfi ile gösterilen 17570,94 m2"lik taşınmazın davacı ... adına tapuya tesciline, kırmızı renk ve (B) harfi ile gösterilen kısma ilişkin dava ve talebin reddine dair verdiği karar dairenin 24.03.2008 tarih ve 2008/2956 - 4589 sayılı kararı ile çekişmeli taşınmazın (A) ile gösterilen kısmının 6831 sayılı Yasanın 17. maddesine göre orman içi açıklık ve etrafı ormanla çevrili olduğu, (A) harfi ile gösterilen kısmı kesinleşen orman sınırları dışında kalsa bile yasa gereği orman sayıldığından yine H.G.K."nun 11.10.2004 gün ve 2004/7-531-582 sayılı kararı ile kesinleşen tahdit sınırları dışındaki orman içi açıklıkların zilyetlik yolu ile kazanılamayacağından, sürdürülen zilyetliğe değer verilemeyeceği kabul edildiği ve bu nedenlerle; davacı gerçek kişinin davasının reddine karar verilmesi gerekirken, aksi düşünce ile kabul yolunda kurulması usul ve yasaya aykırı olduğu bildirilerek bozulmuş olup; mahkemece bozmaya uyulduğu halde bozmanın gereği yerine getirilmediği gibi bozma sonrası bilirkişiler tarafından düzenlenen 25.06.2011 tarihli raporda çekişmeli taşınmazın (A) ile gösterilen kısmının 1957 tarihli memleket haritası ile 1943 tarihli hava fotoğraflarında yeşil orman alanı olarak gösterilen kısımda kaldığı ancak; yörede 16.03.1999 tarihinde ilan edilerek kesinleşen orman kadastrosu sırasında orman sınırları dışında bırakıldığı bu nedenle orman sayılmayan yerlerden olduğu bildirilmiştir.
3402 sayılı Kadastro Yasasının 17. maddesi gereğince orman sayılmayan, Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen ve il, ilçe ve kasabaların imar planları kapsamında kalmayan araziden masraf ve emek sarfı ile imar - ihya edilip tarıma elverişli hale getirilen (ev ve benzeri tesisler yapmak, dışarıdan toprak getirilerek tarıma elverişli hale getirmek imar - ihya olarak kabul edilemez) ve imar - ihyanın tamamlandığı tarihten tescil davasının açıldığı ya da tespit tutanağının düzenlendiği güne kadar 20 yıl süreyle zilyet edildiğinin kanıtlanması gerekir. Çekişmeli taşınmazın eğiminin % 15 olduğu ve 1957 tarihli memleket haritasında yeşil alanda kaldığı, belirlenen bu bulgulara göre öncesi orman sayılan yerlerden olduğundan; taşınmazın orman olmadığı ancak yörede yapılıp kesinleşecek orman tahdidi dışında kalması halinde kabul edilecek ve tahdidin kesinleşmesi tarihi zilyetliğin başlangıcına esas olacaktır. Başka bir anlatımla, yörede yapılacak orman kadastrosunun kesinleştiği güne kadar taşınmaz orman sayılan yerlerden olma özelliğini sürdüreceğinden o tarihe kadar süren zilyetliğe değer verilemeyecektir (Yüksek H.G.K."nun 24.10.2001 gün, 2001/8-464/751 sayılı kararı da bu yöndedir). Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede orman kadastrosu 1999 yılında yapılmış ve 16.03.1999 tarihinde ilan edilerek 16.09.1999 tarihinde kesinleşmiş ve çekişmeli taşınmaz orman sınırları dışında bırakılmıştır. Taşınmazın Medeni Yasanın 713 maddesi ve 3402 sayılı Yasanın 14 ve 17. maddeleri hükümlerine göre tapuya tescil edilebilmesi için, orman kadastro işleminin kesinleştiği tarihten dava tarihine kadar 20 yıldan fazla süre ile yasada belirtilen koşullar altında tasarruf edilmesi gerekir. Somut olayda toplanan delil ve belgelere göre, taşınmazın orman sınırları dışına çıkarılma işleminin yapılıp kesinleştiği 16.09.1999 tarihi ile temyize konu davanın açıldığı 18.02.2005 tarihleri arasında 20 yıllık yasal edinme süresi dolmamış olup, kazanma koşullarının davacı yararına gerçekleştiğinden söz edilemeyeceğinden davanın reddine verilen karar verilmesi gerekirken aksi düşünce ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalılardan Hazine ve Orman Yönetiminin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde Orman Yönetimine iadesine 02/02/2012 günü oybirliği ile karar verildi.