Esas No: 2010/614
Karar No: 2011/2062
Karar Tarihi: 10.03.2011
Yargıtay 21. Hukuk Dairesi 2010/614 Esas 2011/2062 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Davacı, Kurum tarafından tahakkuk ettirilen 1999 ve 2000 yılı prim borçlarının zamanaşımı nedeniyle iptaline, 2008/185 sayılı icra takibinin kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
Davacı şirket, 1999 ve 2000 yılı prim borçlarının zamanaşımı nedeniyle kaldırılması ile bu konuda açılan 2008/135 sayılı icra takibinin iptalini istemiştir.
Mahkemece, davanın kabulü ile 1999 ve 2000 yılı prim borçlarının zamanaşımı nedeni ile kaldırılmasına, 2008/135 sayılı icra takibinin iptaline karar verilmiştir.
Türk sosyal sigortalar sistemi, ağırlıklı olarak primli rejime dayanmaktadır. Kurumun sosyal sigorta yardımlarını sağlaması, en önemli gelir kaynağı olan sigorta primlerinin zamanında ve eksiksiz olarak ödenmesine bağlıdır.
Davanın 5510 sayılı Yasa"nın 4/I-a bendi kapsamındaki sigortalılara ilişkin olduğu, geçiş hükümlerini içeren aynı Yasa"nın Geçici 7. maddesi hükmünde “bu Kanunun yürürlük tarihine kadar 17.07.1964 tarihli ve 506 sayılı, 02.09.1971 tarihli ve 1479 sayılı, 17.10.1983 tarihli ve 2925 sayılı, bu Kanunla mülga 17.10.1983 tarihli ve 2926 sayılı, 08.06.1949 tarihli ve 5434 sayılı Kanunlar ile 17.07.1964 tarihli ve 506 sayılı Kanun"un geçici 20. maddesine göre sandıklara tâbi sigortalılık başlangıçları ile hizmet süreleri, fiilî hizmet süresi zammı, itibarî hizmet süreleri, borçlandırılan ve ihya edilen süreler ve sigortalılık süreleri tabi oldukları Kanun hükümlerine göre değerlendirilirler” hükmü gözetildiğinde, eldeki somut uyuşmazlığın dayandığı mevzuat hükümleri 506 sayılı Yasa"nın 80. maddesidir. 506 sayılı Yasa"nın 80. maddesi, primlerin zamanında ve düzenli olarak tahsilini sağlamaya yöneliktir. Anılan maddenin ilk şeklinde prim alacağının tahsili İcra ve İflas Kanunu hükümlerine göre yapılmakta iken, 01.12.1993 gün ve 3917 sayılı Yasa"nın 1. maddesi uyarınca yapılan değişiklik ile 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanun hükümlerine tabi kılınmıştır. Prim borçları, bu düzenleme ile kamu alacağı derecesine getirilerek, takip ve tahsilinde, icra ve iflas hukukuna göre çabukluk ve sadelik sağlanmak istenmiştir. Takip yetkisinin bizzat Kuruma tanınmış olması da aynı amaca yöneliktir.
İşveren ve sigortalının ödemesi gereken prim oranları Yasa"da gösterilmiştir. 506 sayılı Yasa"nın 73. maddesi, sigortalının prim payını da ücretinden kesip, kendi payı ile birlikte Kuruma ödeme yükümünü işverene vermiştir. Süresinde ödenmeyen prim ve diğer Kurum alacaklarının bizzat Kurum tarafından cebren takip ve tahsil edileceği 506 sayılı Yasa"nın 80. maddesinin açık hükmüdür. Cebren takip ve tahsil esasları 6183 sayılı Yasa"da gösterilmiş olup, İcra ve İflas Kanunu hükümleri uygulanamayacaktır.
Kurum alacağı için 6183 sayılı Yasa"nın 55. maddesi uyarınca düzenlenip, tebliğ edilen ödeme emrine karşı borçlu, anılan Yasa"nın 58. madde uyarınca 7 gün içinde iş
mahkemesine itiraz davası açabilir. Kendisine ödeme emri gönderilen borçlunun itiraz nedenleri sınırlı olup, bunlar; borçlu bulunmadığı, borcun kısmen ödendiği ve zamanaşımına uğradığı itirazlarıdır. Bu üç itiraz nedeni dışında başka bir itiraz nedeni ileri sürülemeyecektir.
İtiraz davası için öngörülen 7 günlük sürenin hak düşürücü nitelikte olduğu konusunda kuşku bulunmamaktadır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 10.04.2001 gün ve 2002/21-201 Esas, 2002/297 Karar, 24.03.2004 gün ve 2004/10-164 Esas, 2004/170 Karar sayılı kararları). Hak düşürücü süre, niteliği itibariyle bir itiraz olup, sonuçlarını kendiliğinden meydana getirir, resen gözönünde tutulmalıdır.
6183 sayılı Yasa"nın 58. maddesi uyarınca açılacak itiraz davası bir "menfi tespit" davası niteliğindedir. Ne var ki, kamu alacağına ilişkin takip kesinleştikten sonra yeni ve ayrı bir menfı tespit davası açılmasına anılan Yasa hükümleri cevaz vermemektedir. Zira, tahsil edilmesi istenen alacak kamu alacağı niteliğinde imtiyazlı olup, sürüncemede kalması önlenerek, hızla tahsili sağlanmak istenmektedir. 6183 sayılı Yasa"da, İcra ve İflas Kanunu"nun 72. maddesine koşut bir hükmün bulunmamış olması karşısında, Yasa"da öngörülen 7 günlük itiraz süresini geçiren kamu alacağı borçlusu, aynı konuda menfı tespit, istirdat davası açamayacaktır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 26.04.2006 gün ve 2006/21-198 Esas, 249 Karar ve 03.10.2007 gün ve 2007/21-623 Esas, 717 Karar sayılı Kararları).
6183 sayılı Yasa"da menfı tespit davasına, "üçüncü şahıslardaki menkul malların, alacak ve hakların haczini" düzenleyen 6183 sayılı Yasa"nın 30.03.2006 gün ve 5479 sayılı Yasa ile değişik 79. maddesinde "...Herhangi bir nedenle itiraz süresinin geçirilmesi halinde üçüncü şahıs, haciz bildirisinin tebliğinden itibaren bir yıl içinde genel mahkemelerde menfi tespit davası açmak ve haciz bildirisinin tebliğ edildiği tarih itibarıyla amme borçlusuna borçlu olmadığını veya malın elinde bulunmadığını ispat etmek zorunda..." olduğuna ilişkin düzenleme ile üçüncü kişiler yönünden yer verilmiş ise de, bu olanak, kamu alacağı borçluları yönünden öngörülmemiştir. Şayet takip itiraz edilmeksizin kesinleşmiş veya itirazın, süresinin geçirilmesi nedeniyle reddine karar verilmiş ise, 506 sayılı Yasa"nın 84. maddesine dayalı olarak, kanıtlandığı takdirde yanlış ve yersiz alınan primleri Kurumdan zamanaşımı süresi içinde istenebilme yolu bulunmaktadır.
Somut olayda, dava konusu ödeme emri 21.04.2009 tarihinde davacıya tebliğ edilmiş, dava ise 30.04.2009 tarihinde açılmıştır. Bu durumda, 6183 sayılı Yasa uyarınca gönderilen ödeme emrine karşı süresinde itiraz davası açılmayarak, yapılan takibin kesinleştiğinin anlaşılmış olması karşısında davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 10.03.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.