Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2022/248 Esas 2022/6753 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
3. Hukuk Dairesi
Esas No: 2022/248
Karar No: 2022/6753
Karar Tarihi: 20.09.2022

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2022/248 Esas 2022/6753 Karar Sayılı İlamı

3. Hukuk Dairesi         2022/248 E.  ,  2022/6753 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

    Taraflar arasında birleştirilerek görülen alacak davalarının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda; asıl davanın kısmen kabulüne, birleşen davalar hakkında karar verilmesine yer olmadığına yönelik olarak verilen hüküm, asıl davada davalılar vekili tarafından duruşmalı olarak temyiz edilmekle; duruşma günü olarak belirlenen 20/09/2022 tarihinde asıl davada davalılar vekili Av. ... geldi. Başka gelen olmadı. Açık duruşmaya başlandı ve hazır bulunan vekilin sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için saat 14.00'e bırakılması uygun görüldüğünden, belli saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:

    Y A R G I T A Y K A R A R I
    Asıl davada davacı; ... ... Fabrikaları A.Ş. tarafından ihale ile verilen işin gerçekleştirilmesi amacıyla, davalı şirket ve diğer dava dışı ... Taşımacılık ve San. Tic. Ltd. Şti. ile aralarında adi ortaklık ilişkisi kurduklarını, ortaklıkta eşit pay sahibi olacaklarının kararlaştırıldığını, ortaklığın hakediş alacağının tahsili amacıyla başlatılan icra takibi sonrası, icra marifetiyle toplam 293.780 TL’nin tahsil edildiğini, paranın icra veznesinden davalı şirket temsilcisi ve vekili diğer davalılar tarafından çekildiğini, ancak tahsil edilen paradan kendilerine pay verilmediğini ileri sürerek; hisselerine düşen 97.959 TL’nin paranın çekildiği tarihlerden itibaren işleyecek reskont faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiştir.
    Davalı şirket; davacı şirket ile dava dışı ... San. Tic. Ltd. Şti.’nin ekonomik nedenleri gerekçe göstererek ortaklıktan ayrıldıklarını, adi ortaklığın feshedilip ihaleye konu işin bizzat kendisi tarafından gerçekleştirildiğini, açılan davanın dayanağının bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
    Diğer davalılar; davaya konu adi şirkette ortaklık sıfatlarının bulunmadığını, kendilerine verilen vekalete istinaden hareket edip bahse konu parayı çektiklerini, sorumluluklarına gidilemeyeceğini savunarak, davanın reddini istemişlerdir.
    Mahkemece; davanın kabulü ile 97.959 TL’nin paranın çekildiği tarihlerden itibaren işleyecek reskont faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline dair verilen 11/06/2008 tarihli hüküm, davalıların temyizi üzerine; Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 07/03/2011 tarihli ve 2010/14766 E. 2011/3408 K. sayılı kararıyla; adi ortaklığın tüzel kişiliği bulunmadığından ortaklığa karşı açılan işbu davanın ortakların tümüne karşı yöneltilmesi gerektiği, bu nedenle dava dışı ortak ... San. Tic. Ltd. Şti. de davaya dahil edilip, bundan sonra işin esasına girilerek ulaşılacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken; taraf teşkili sağlanmadan eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verildiğinden bahisle bozulmuştur.
    Bozma sonrası birleşen 2008/226 E. sayılı davada davacı ... San. Tic. Ltd. Şti.; aynı vakıalara dayanarak, ortaklıktan kaynaklı 97.959 TL alacağının paranın çekildiği tarihlerden itibaren işleyecek reskont faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiştir.
    Bozmaya uyan mahkemece; asıl ve birleşen davada davacılar ile davalı şirket arasında ... ... Fabrikaları A.Ş. tarafından verilen ihale konusu işin gerçekleştirilmesi amacıyla adi ortaklık ilişkisi kurulduğu, hakediş bedelinin tahsili amacıyla açılan davanın ortaklık lehine sonuçlanarak kesinleşmesi ile ilamın icraya konu edildiği, tahsil edilen paranın icra veznesinden davalı şirket yetkilisi davalı ... ve vekili davalı ... tarafından çekildiği, işbu davalıların davalı şirketi temsilen ve vekaleten hareket ettikleri, davalı şirketin tahsil edilen paranın kendisine ödenmediğine dair bir savunmasının da bulunmadığı, bu nedenle davalılardan ... ve Kamil’in sorumluluğuna gidilemeyeceği, öte yandan tahsil edilen paradan davacıların payına düşen kısmın davacılara ödendiğine dair herhangi bir delil de sunulmadığı gerekçesiyle, asıl ve birleşen davanın davalılardan ... ve Kamil yönünden reddine, davalı şirket yönünden kabulü ile asıl ve birleşen davada ayrı ayrı 97.559 TL’nin icradan çekildiği tarihlerden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalı şirketten tahsiline dair verilen 20/12/2011 tarihli hüküm, tarafların temyizi üzerine; Yargıtay (Kapatılan) 7. Hukuk Dairesinin 09/10/2012 tarihli ve 2012/2258 E. 2012/6872 K. sayılı kararıyla; (1) numaralı bentle asıl ve birleşen davada davacıların temyiz itirazları reddedildikten sonra, (2) numaralı bentle; asıl ve birleşen davada ileri sürülen talebin aynı zamanda adi ortaklığın fesih ve tasfiyesi istemini de kapsadığının kabulü gerekeceği, bu durumda mahkemece, Borçlar Kanununun 520. madde ve devamı hükümlerine göre tasfiye işlemi gerçekleştirilerek hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken; eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesis edildiği gerekçesiyle bozulmuştur.
    Bozma sonrası birleşen 2009/368 E. sayılı davada davacılar; yine aynı vakıalara dayanarak, ortaklığın kar elde ettiğinden bahisle; fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla, kar payından şimdilik her biri için 10.000’er TL den toplam 20.000 TL’nin paranın çekildiği tarihlerden itibaren işleyecek reskont faiziyle birlikte davalı şirket ve ...'dan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmişlerdir.
    Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda; davanın davalılardan ... ve ... yönünden reddine, adi ortaklığın tasfiyesi istemiyle açılan davanın kabulü ile adi ortaklığın 17/07/2014 tarihli bilirkişi raporu doğrultusunda fesih ve tasfiyesine dair verilen 20/01/2015 tarihli hüküm, tarafların temyizi üzerine; Dairece verilen 12/04/2017 tarihli ve 2016/15779 E. 2017/5091 K. sayılı kararla; adi ortaklığın tasfiyesine yönelik işlemlerin usul ve kanuna uygun yapılmadığı, tasfiyenin mahkemece bizzat yapılması gerektiği, bilirkişi raporuna atıfla hüküm tesis edilemeyeceği, öte yandan asıl ve birleşen davalar hakkında ayrı ayrı hüküm kurulması gerektiği gerekçesiyle bozulmuştur.
    Bozmaya uyan mahkemece; 09/06/2021 tarihli tasfiye raporu hükme esas alınarak, asıl davanın kabulü ile adi ortaklığın fesih ve tasfiyesine, davacılardan ... Tic. Ltd. Şti. ile ... Nakliye Tic. Ltd. Şti. nin her biri için tasfiye payı olarak belirlenen 77.629,77 şer TL’nin davalı şirket ile davalı ...’dan müştereken ve müteselsilen tahsiline, aynı konuda açılan birleşen davalar hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş; hüküm, asıl davada davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    1) Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre; davalılar vekilinin sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
    2) Bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması üzerine, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlanan bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (09/05/1960 tarihli ve 21/9 sayılı YİBK).
    Mahkemenin, Yargıtayın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış hak doğabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur (Hukuk Genel Kurulunun 20/12/2013 tarihli ve 2013/23-131 E. 2013/1681 K. sayılı kararı).
    Somut olayda; mahkemece verilen 20/12/2011 tarihli kararda; asıl ve birleşen 2008/226 E. sayılı davanın davalı şirket yönünden kabulüne, diğer davalılar Kamil ve ... yönünden reddine karar verilmiş, anılan kararın asıl ve birleşen davada davacılar ile davalı şirket tarafından temyizi üzerine; Yargıtay 7. Hukuk Dairesince verilen bozma kararında, davacıların tüm temyiz itirazlarının reddine karar verildikten sonra hükmün davalılar yararına bozulduğu, eş söyleyişle asıl ve birleşen davada davalılardan ... ve Kamil yönünden davanın reddine dair verilen hükmün bozma kapsamı dışında kalarak kesinleştiği; buna rağmen mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda, asıl davanın davalı ... yönünden kabulüne karar verilmesi suretiyle, davalı ...’nın usuli kazanılmış hakkının ihlal edildiği anlaşılmaktadır.
    O halde, mahkemece; davalı ... yönünden asıl davanın reddine yönelik tesis edilen hükmün bozma kapsamı dışında kalarak kesinleştiği, davalı ... yararına usuli kazanılmış hak oluşturduğu dikkate alınarak, bozma sonrası asıl davada davalı ... yönünden yeniden karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekirken; yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
    SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle asıl ve birleşen davalarda davalılar vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE, ikinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK'nın 428. maddesi gereğince davalı ... yararına BOZULMASINA, 8.400 TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin davacılardan alınıp davalı ...’ya verilmesine, 8.035,00 TL bakiye temyiz harcının temyiz eden davalı şirkete yükletilmesine, 6100 sayılı HMK'nın geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK'nın 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 20/09/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

    Hemen Ara