Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2011/16970 Esas 2012/4685 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
20. Hukuk Dairesi
Esas No: 2011/16970
Karar No: 2012/4685

Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2011/16970 Esas 2012/4685 Karar Sayılı İlamı

     Özet:

Davacılar, tapuda kayıtlı olmayan iki parça taşınmazların kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla edinme koşullarının yararlarına oluştuğunu iddia edip adına tescilini istemişlerdir. Mahkeme, davanın kabulüne karar vermiştir. Ancak yapılan incelemede, çekişmeli taşınmazların bulunduğu yerde orman kadastrosu yapılmamış ve bu yerlerin Devlet Ormanı niteliğiyle tespit harici bırakıldığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle, taşınmazların öncesi ormandır ve sıradaki zilyetliğe değer verilemez. Hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Kanun Maddeleri:
- Medeni Yasa'nın 713. maddesi
- 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 4. maddesi
- 766 Sayılı Kadastro Kanunu'nun Madde 46/3'ü
- 6831 sayılı Orman Kanunu'nun 1. maddesi.
20. Hukuk Dairesi         2011/16970 E.  ,  2012/4685 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

    Taraflar arasındaki tescil davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Hazine tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

    K A R A R

    Davacılar, dava dilekçesinde sınırlarını bildirdikleri ... köyü, ... mevkiinde tahminen 25 dönüm miktarındaki ve Medereis mevkiindeki tahminen 6 dönüm miktarındaki iki parça taşınmazların tapuda kayıtlı olmadığını, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmazlar edinme koşullarının yararlarına oluştuğunu iddia ederek Medeni Yasanın 713. maddesi hükmüne göre adına tescilini istemişlerdir. Mahkemece, davanın kabulüne, 13/08/2009 tarihli krokili raporda (B) harfiyle işaretli 26369,51 ve (C) harfiyle işaretli 8664,73 m² bölümündeki taşınmazlarların kadastro harici bırakılma işlemlerinin iptaliyle en son parsel numaraları verilmek suretiyle davacılar adına tapuya kayıt ve tesciline, aynı raporda (A1) harfiyle işaretli 3184,74 m2, (A2) harfiyle işaretli 638,64 m2 ve (A3) ile işaretli 720,88 m² yüzölçümlü bölümlerin kadastro harici bırakılma işlemlerinin iptaliyle orman niteliğiyle Hazine adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş, hüküm davalı Hazine tarafından temyiz edilmiştir.
    Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, Medeni Yasanın 713. maddesi hükmü uyarınca tapusuz olan taşınmazların tesciline ilişkindir.
    Çekişmeli taşınmazların bulunduğu yerde orman kadastrosu yapılmamıştır.
    Mahkemece yapılan inceleme sonucunda çekişmeli taşınmazlarların devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olmadığı, Medeni Yasanın 713 ve 3402 sayılı Yasanın 14 ve 17. maddelerinde yazılı imar - ihya ve kazandırıcı zamanaşımı yolu ile taşınmazlar edinme koşullarının davacılar yararına oluştuğu kabul edilerek, davanın kabulü yolunda hüküm kurulmuştur.
    Ne var ki; yörede 1981 yılında yapılan genel arazi kadastrosu sonucunda düzenlenen ve bir örneği dava dosyasına getirtilen orijinalinden fotokopisi çıkarılmış kadastro pafta örneğinden ve kadastro müdürlüğünün 03/02/2011 tarihli cevabından, çekişmeli taşınmazların bulunduğu alanın, bu yerde 1981 yılında yapılan genel arazi kadastrosu sırasında Devlet Ormanı niteliğiyle tespit harici bırakıldığı anlaşılmaktadır. H.G.K.’nun 21.01.2004 gün 2004/8-15-7 ve 12/05/2004 gün 2004/8-242-292 sayılı kararlarında da belirtildiği gibi, çekişmeli taşınmazların bulunduğu bölgede arazi kadastrosu 1981 yılında 766 Sayılı Kadastro Yasası yürürlüğü sırasında yapıldığı ve davaya konu taşınmazların tespit dışı bırakıldığı tartışmasızdır. Burada halledilmesi gereken sorun, kadastro çalışmaları sırasında taşınmazların hangi nitelikte tespit dışı bırakıldığı konusudur.
    3402 sayılı Kadastro Yasasının uygulanmaya başladığı 10/10/1987 tarihten önce 2613, 5602 ve 766 sayılı Yasaların hükümlerine göre, kadastrosu yapılacağı ilan edilen ve önceden sınırları belirlenen çalışma alanları içerisindeki ormanlar tespit dışı bırakılmışlardır. Bir diğer anlatımla; arazi kadastrosu ekipleri ormanların kadastrosunu yapmamış, ancak bölgede daha önce orman kadastrosu yapılıp kesinleşen ve tapuya tescil edilen ormanlara ait kayıtlar, o
    birliğin çalışma alanının tapu kütüğüne aktarılmıştır (766 sayılı Yasa, Madde 46/3). Bölgede orman kadastrosu yapılmamışsa, arazi kadastrosunun yapılacağı bölgedeki, ormanların sınırlandırılması Orman İdaresinden istenmiş, İdarenin orman sınırlarını belirlemesinden sonra arazi kadastro ekipleri bu sınırlamayı esas almak suretiyle, belirlenen orman sınırına girmeden arazi kadastro çalışmalarını yürütmüşlerdir. Bu uygulama, 3402 sayılı Kadastro Yasasının yürürlüğe girdiği 10/10/1987 tarihine kadar sürdürülmüş, 3402 sayılı Yasanın yürürlüğünden sonra ise anılan Yasanın 4. maddesi gereğince işlem yapılmıştır. Her olaya olayın meydana geldiği tarihte yürürlükte bulunan yasa hükümlerinin uygulanması gerekir. Bu nedenle; somut olayın 766 sayılı Yasa hükümleri gereğince irdelemesi yapılıp uyuşmazlığın buna göre çözümlenmesi zorunludur.
    1981 yılında yapılan genel arazi kadastrosu sırasında davaya konu taşınmazlarla birlikte bu taşınmazların bitişiğinde bulunan arazi bölümlerinin tespit dışı bırakıldığı, anlaşılmaktadır. Bu yerde bu güne kadar orman kadastrosu yapılmamıştır. Arazinin konumu ve davalı taşınmazlar ile orman arasında ayırıcı bir unsurun olmayışı ve arazi kadastrosunun yapıldığı yıllardaki kadastro ekiplerinin ormanlarla ilgili yukarıda anlatılan çalışma yöntemleri gözönünde bulundurulduğunda, davaya konu taşınmazların yer aldığı arazi bölümünün de orman olarak tespit dışı bırakıldığının kabulü zorunlu bulunmaktadır. Her ne kadar bilirkişi ve tanıklar taşınmazların öncesinin orman olmadığını, üzerinde imar- ihyayı gerektirecek nitelikte maki veya benzeri bitki örtüsünün bulunmadığını, taşınmazların davacı tarafından 40 yıldır kullanıldığını ifade etmişlerse de, kadastro işlemi olan tespit dışı bırakma işlemine, araziye ve eylemli duruma uygun düşmeyen bilirkişi ve tanık sözlerine değer verilemez. Mevcut deliller karşısında taşınmazların öncesinin orman olmadığı, bunu iddia eden tarafça maddi ve kesin delillerle kanıtlanması gerekir. Davacı taraf, taşınmazların öncesinin orman olmadığını kesin delillerle kanıtlayamamıştır. 6831 sayılı Orman Yasasının 1. maddesi gereğince, "Tabii olarak yetişen veya emekle yetiştirilen ağaç ve ağaçcık toplulukları yerleriyle birlikte orman sayılır." zaman içinde taşınmazlar üzerindeki orman örtüsünün kaldırılmış olması o yerin orman niteliğini kaybettiği anlamına gelmez. Toprağı ile birlikte orman olan taşınmazların zilyetlikle iktisabı da mümkün değildir. Yine, H.G.K.’nun 24/10/2001 gün ve 2001/8-964-751 sayılı ve 13/02/2002 gün ve 2002/8 – 183 – 187, 2004/8-15-7, 2004/8-242-292 ve 20. H.D.’nin 2008/20-214-241 sayılı kararları ile kadastro (tapulama) komisyonlarınca orman sayılarak tespit harici bırakılan yerlerde, yukarıda yazılı gerekçelerle orman kadastrosunun kesinleştiği güne kadar orman sayılacağından, sürdürülen zilyetliğe değer verilemeyeceği kabul edilmiştir.
    Bu nedenlerle; davaya konu taşınmazların öncesi orman olup bu niteliğini koruduğu sıradaki zilyetliğe değer verilemez.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı Hazinenin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA 28/03/2012 günü oybirliği ile karar verildi.





    Hemen Ara