Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2012/1285 Esas 2012/4631 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
20. Hukuk Dairesi
Esas No: 2012/1285
Karar No: 2012/4631

Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2012/1285 Esas 2012/4631 Karar Sayılı İlamı

20. Hukuk Dairesi         2012/1285 E.  ,  2012/4631 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

    Taraflar arasındaki tapu kaydı kapsamının hükmen orman sınırları içinde olduğunun belirlenmesi nedeniyle doğan zararın tazmini (tapu kaydının tutulmasından kaynaklanan zararın Medeni Yasanın 1007. maddesine göre tazmini) davasının yapılan yargılaması sonunda kurulan 07.05.2010 günlü hükmün Yargıtayca duruşmalı olarak incelenmesi davacı ... tarafından istenilmekle, tayin olunan 27.03.2012 günü için yapılan tebligat üzerine, temyiz eden davacı ... vekili Avukat ... geldi, diğer taraftan Orman Yönetimi vekili Avukat ..., Hazine vekili avukat ... geldi, başka gelen olmadı, açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Daha sonra dosya içindeki tüm belgeler incelenip, gereği düşünüldü:

    K A R A R

    Davacı gerçek kişi, 30.12.2009 tarihli dilekçesinde sınırlarını bildirdiği K. Mordoğan Körfez mevkiinde bulunan Cilt 3, Sayfa 21 sıra 29 da murisi ... efendi ile diğer paydaşları adına kayıtlı 1400 dönüm yüzölçümündeki taşınmazın, yapılan orman kadastrosunda, orman sınırları içine alınması nedeniyle, bu işlemin iptali için 06.10.1988 tarihinde açtıkları davanın Karaburun Kadastro Mahkemesinin 18.02.2005 gün ve 2004/3-5 sayılı kararı ile reddedildiği, hükmün Yargıtay denetiminden de geçerek kesinleştiği, bu şekilde zararının oluştuğunu belirterek, fazlaya ilişkin hakları ile 5841 sayılı Yasadan kaynaklanan hakları saklı kalmak kaydıyla, şimdilik 20.000,00.-TL"nin davalı yönetimlerden alınarak kendilerine verilmesini istemiştir.
    Davalı ... Yönetimi, hak talep etmek için öngörülen süreler geçtiği gibi, davalı sıfatının bulunmadığını, Hazine ise hak düşürcü süreler geçtiği gibi ... köyü 1931 sayılı parselle ilgili kadasto mahkemesinin 1979/135 esasına kayıtlı dosyada görülen davada davacı tarafın aynı tapu kaydına dayanarak katılma isteminde bulunduğunu, Yargıtay 16. Hukuk Dairesinin 24.11.1989 gün 1988/626-502 sayılı kararıyla tapu maliki ... 1926 yılında öldüğünü, tapu kaydının intikal görmediğini, zilyetler ile tapu kayıt malikleri arasında mirasçılık ilişkisi bulunmadığını, Kadastro Yasasının 13/B-c maddesi gereğince tapu kaydının hukuki değerini yitirdiğini, daha sonra bu davanın, mahkemenin 1989/67 esasına kaydedilip, Yargıtay kararı doğrultusunda verilen 14.03.1995 gün ve 1995/146 sayılı kararın 29.11.1995 tarihinde kesinleştiğini belirterek, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
    Mahkemece; orman kadastrosuna itiraz için öngörülen hak düşürücü sürelerin geçtiği gerekçesiyle davanın REDDİNE karar verilmiş, hüküm davacı gerçek kişi tarafından temyiz edilmiştir.
    Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, Türk Medeni Yasasının 1007. maddesi gereğince tapu sicilinin tutulmasından kaynaklanan tazminata ilişkindir.
    İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye ve yörede orman kadastrosunun 1744 sayılı Yasa döneminde yapılıp, ekip çalışmalarının 13.02.1981 tarihinde ilan edildikten sonra, itirazsız yerlerde 13.02.1982 tarihinde, itirazlı yerlerde yapılan incelemeden sonra komisyon çalışmalarının da 13.07.1981 tarihinde ilan edildikten sonra 13.07.1982 tarihinde kesinleştiği, bu tarihte yürürlükte bulunan 1744 sayılı Yasa ile değişik 6831 sayılı Yasanın 11. maddesi gereğince, askı ilanını müteakip ilgililerine 1 yıllık dava açma süresi tanındığı, 1744 sayılı Yasa ile değişik 6831 sayılı Yasanın 11/1. maddessi gereğince, orman kadastro tutanaklarında ismi geçen tapu sahiplerine, sınırlama keyfiyetinin Tebligat Yasasına göre tebliğ edilmesi öngörülmüşse de, dosyadaki 139 ila 146 numaralı orman sınır noktalarının tesisine ilişkin çalışma tutanakları incelendiğinde davacı tarafın tutunduğu tapu kaydı maliki ... ya da mirasçılarının isimlerinin geçmediği, bu nedenle askı ilanının tapu maliki mirasçıları yönünden tebliğ hükmünde olduğu, bir yıllık itiraz süresinden sonra orman kadastrosunun kesinleştiği gibi, davacıların tapu kaydı kapsamında olduğunu iddia ettikleri yerin, kesinleşmiş orman kadastrosu sınırları içinde kaldığı ve orman sayılan yerlerden olduğu olgularının da kesinleştiği, daha sonra ... ve ... tarafından 06.10.1988 (havale 10.10.1988) tarihli dilekçeyle, ... ait ... mevikinde bulunan Cilt 3, Sayfa 21, Sıra 29"da kayıtlı tapu kapsamındaki 1400 dönüm yüzölçümündeki taşınmazın orman olarak sınırlandırılmasının iptali ve mülkiyet hakkının tespiti istemiyle açılan davanın, itiraza konu işlemin 1980 yılında yapılıp 13.02.1981 tarihinde ilan edilmekle kesinleştiği, o tarihten sonra dava tarihine kadar bir yıllık hak düşürcü sürenin geçmesiyle, orman kadastrosunun kesinleştiği, orman kadastrosunun kesinleşmesinden sonra yürürlüğe giren 3373 sayılı Yasayla, 6831 sayılı Yasanın 11/1. maddesi değiştirilerek, bir yıllık sürenin yanısıra, tapu sahiplerine genel mahkemelerde dava açmaları için 10 yıllık süre tanınmışsa da, bu hükümlerin daha önce tamamlanan ve kesinleşen işlemlere uygulanamaycağı, hak düşürücü sürelerin dolduğu gerekçesiyle davanın reddine ilişkin Karaburun Kadastro Mahkemesinin 18.02.2005 gün ve 2004/3-5 sayılı kararının, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 06.12.2005 gün ve 200/9940-14769 sayılı kararı ile onanıp, karar düzeltme istemi de aynı dairenin 10.11.2006 gün ve 2006/13163-15004 sayılı kararı ile reddedildikten sonra kesinleştiği, dayanılan tapu kaydının tedavülleri bulunmadığı gibi, ... köyünde 1978 yılında, ... köyünde ise 1988 yılında yapılan genel kadastroda revizyon görmediği, bu nedenle hukuki işlem yeteneğini yitirdiği, tasarruf vesikasına dönüştüğü gibi, tedavül görmeyen kaydın 3402 sayılı Yasanın 13/B-c maddesi gereği tapu kaydı olarak değerini yitirdiği, çekişmeli taşınmazın doğu yönünde bulanan dava dışı ... köyü 1931 sayılı parselle ilgili, kadastro mahkemesinin 14.03.1995 gün ve 1989/67-146 sayılı dosyasında, ... tarafından, ... köyü 1760 sayılı parsele uygulanan tapu kaydının miktar fazlası olarak Hazine adına tespit edilen 1931 sayılı parselin, 1760 sayılı parsele uygulanan tapu kayıtlarının kapsamında kaldığı iddiasıyla tespitin iptali ve adına tescili istemiyle açılan davaya, İsmail Kaptanoğlu mirasçıları ... ve arkadaşlarının satış senedine dayanarak, ..."nın da parselin Ağustos 1317 tarih 114 sıra numaralı sicilden gelen 1323 tarih 69 sıra numaralı tapu kaydı kapsamında kaldığı iddiasıyla tapu maliki ... mirasçıları adına tescili istemiyle davaya katıldığı, mahkemenin 27.10.1987 gün ve 1979/135-14 sayılı ..."ın davasının kısmen kabulüne, diğer davaların reddine ilişkin kararının davanın taraflarınca temyiz edildiği, Yargıtay 16. Hukuk Dairesinin 24.01.1989 gün ve 1988/626-502 sayılı kararı ile, mahkeme gerekçesine itibar edilerek ..."nın tutunduğu Ağustos 1317 tarih 114 sıra numaralı tapu kaydı maliki ... 1926 yılında öldüğü, tapu kaydının intikal görmediği, zilyetler ile tapu maliklerinin mirasçılık ilişkisinin bulunmadığı, tapu kaydının 1931 sayılı parseli kapsamadığı, tapu kaydının 3402 sayılı Yasanın 13/B-c maddesi gereğince hukuki değerini yitirdiği gerekçe gösterilerek temyiz itirazlarının REDDİNE karar verildiği, kadastro mahkemesinin sözü edilen kararının ... aleyhine bu şekilde kesinleştiği, kısacası davacı tarafın tutunduğu Ağustos 1317 tarih 114 numaralı sicilden gelen T. Sani 1323 tarih 264 sıra numaralı tapu kaydının ... köyünde 1978, Mordoğan köyünde de 1988 yılında yapılıp kesinleşen genel arazi kadastrosunda hiçbir parsele revizyon görmemekle hukuki işlem
    yeteneğini yitirip tasarruf vesikası haline geldiği, tapu kaydı kapsamında kaldığı iddia edilen yerin 1981 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastosu sınırları içinde kalmakla hukuki değerini yitirdiği, dava konusu taşınmazın orman olgusunun 1981 yılında orman kadastosu ile birlikte kesinleştiği, tapu kaydının tutulması nedeniyle oluşan zararlardan Medeni Yasanın 1007. maddesi gereğince devletin objektif olarak sorumlu olduğu düşünülebilirse de, bu zararın tazmininin Borçlar Yasasının 125. maddesinde öngörülen 10 yıllık zamanaşımı süresi içinde istenmesi gerektiği, dava tarihine kadar, Borçlar Yasasının 125. maddesinde öngörülen zamanaşımı süresinin dolduğu, davacı tarafın sözünü ettiği orman kadastrosuna itiraz davasının reddine ilişkin kadastro mahkemesinin 18.02.2005 gün ve 2004/3-5 sayılı kararının taşınmazın orman sayılan yer olup olmadığını etkileyecek esasa ilişkin bir karar olmadığı, hak düşürücü sürelerin geçtiğine ilişkin usulî bir karar olduğu, davanın ret gerekçesine göre, tapu kaydının uygulanarak kapsamının belirlenmemesinin sonuca etkili bir eksiklik olmadığı hususları gözetilerek davanın reddine karar verilmesinde isabetsizlik bulunmadığına göre, davacı gerçek kişinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONAMASINA, aşağıda yazılı temyiz harcının temyiz eden gerçek kişiye yükletilmesine, davalılar yönünden red nedenleri aynı olduğundan Yargıtaydaki duruşma tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre taktir edilen 900,00.-TL avukatlık ücretinin davacıdan alınarak eşit paylarla davalı yönetimlere verilmesine 27/03/2012 günü oybirliği ile karar verildi.







    Hemen Ara