Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2012/3399 Esas 2012/4608 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
20. Hukuk Dairesi
Esas No: 2012/3399
Karar No: 2012/4608

Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2012/3399 Esas 2012/4608 Karar Sayılı İlamı

20. Hukuk Dairesi         2012/3399 E.  ,  2012/4608 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

    Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi Hazine ve Orman Yönetimi tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

    K A R A R

    Kadastro sırasında ... köyü 104 ada 1 parsel sayılı taşınmaz, orman niteliği ile Hazine adına tespit ve tescil edilmiştir. Davacı, taşınmazın babasına ait çay bahçesi iken 5 yıl önce kendisine verildiğini, zilyetlikle taşınmaz edinme koşullarının lehine oluştuğu belirterek tapu kaydının iptali ile adına tescili istemiyle dava açmıştır. Mahkemece, ... aleyhine açılan davanın husumetten reddine, Hazine ve Orman Yönetimi aleyhine açılan davanın kabulü ile dava konusu taşınmazın 5122,87 m2’lik bölümünün tapu kaydının iptali ile davacı ... tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm Hazine ve Orman Yönetimi tarafından temyiz edilmiştir.
    Dava, tapu iptali ve tescile ilişkindir.
    Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde orman kadastrosu 5304 sayılı Yasa ile değişik 3402 sayılı Yasanın 4. maddesi hükmüne göre yapılmış, çekişmeli parsel orman olarak sınırlandırılmıştır.
    Mahkemece; bilirkişi raporuna ekli krokide gösterilen 5122,87 m2"lik kısmın kültür arazisi olduğu ve davacı yararına kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmişse de, incelenen dosya kapsamına, yapılan keşif ve alınan bilirkişi raporuna göre mahkemenin değerlendirmesi yerinde değildir. 10.10.1987 tarihinde yürürlüğe giren 3402 sayılı Yasanın 4/3. maddesi; "Çalışma alanında orman bulunması ve 6831 sayılı Orman Kanununa göre orman kadastrosuna başlanılmamış olması halinde, orman kadastrosu ve bu ormanların içinde ve bitişiğinde her çeşit taşınmaz malların ormanlarla müşterek sınırlarının tayini ve tespiti kadastro ekibi tarafından yapılır ve bu durum ekip tarafından iki ay önce Orman Genel müdürlüğüne bildirilir. Buna karşılık iki ay içinde kadastro komisyonlarınca orman sınırlarının belirlenmemesi halinde kadastro çalışma alanı sınırları kadastro ekiplerince belirlenir ve çalışmalar bu kanun hükümlerine göre yürütülür.
    Kadastro ekiplerince bu şekilde tespit ve ilan edilen yerlerde orman kadastro işlemleri de ikmal edilmiş sayılır. Orman kadastrosu kesinleşmiş yerlerde bu sınırlara aynen uyulur." şeklinde iken 22.02.2005 gün 5304 sayılı Yasa ile sözü edilen üçüncü fıkra değiştirilmiş ve aynı maddeye 4, 5 ve 6 ıncı fıkralar eklenmiştir. Bu değişiklikte 3. fıkra "Çalışma alanında orman bulunması ve 6831 sayılı Orman Yasasına göre orman kadastrosuna başlanılmamış olması halinde orman kadastrosu ve bu ormanların içinde ve bitişiğinde her çeşit taşınmaz malların ormanlarla müşterek sınırlarının tayini ve tespiti kadastro ekibi tarafından yapılır. Ancak; bu çalışmalarda kadastro ekibine Orman Genel Müdürlüğü taşra teşkilatınca görevlendirilecek en az bir orman yüksek mühendisi veya ziraat mühendisinin bildirimden itibaren 7 gün içinde iştirak ettirilmesi zorunludur. Bu çalışmalara muhtar ve bilirkişilerin katılmaması halinde çalışmalar re’sen devam ettirilir." şeklini almış,
    Eklenen 5. Fıkra ise "Çalışma alanındaki ormanların bu ekipçe sınırlandırılma ve tespitleri yapılarak otuz günlük kısmi ilana alınır. Bu alanlarda orman kadastrosu yapılmış sayılır" şeklindedir.
    Yine 27.01.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5831 sayılı Tapu Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 2. maddesi ile 6831 sayılı Orman Kanununun 7. maddesinin birinci fıkrasının sonuna; "Ancak, henüz orman kadastrosuna başlanılmamış yerlerde, 3402 sayılı Kadastro Kanunu hükümlerine göre belirlenen orman sınırı, orman kadastro komisyonlarınca belirlenen orman sınırı niteliğini kazanır" cümlesi eklenmek suretiyle 6831 sayılı Yasa hükümleri 3402 sayılı Yasa hükümleri ile uyumlu hale getirilmiştir.
    Yukarıda belirtilen yasaların getirdiği bu yeni düzenlemeler ışığında somut olaya bakıldığında; dava konusu taşınmazın bulunduğu yerde 3402 sayılı Yasanın 4. maddesi uyarınca orman kadastro çalışmalarının yapıldığı, kadastro ekiplerince dava konusu taşınmazın orman niteliğiyle Hazine adına tespit ve tescil edildiği ve kamu malı niteliğini kazandığı, 3402 sayılı Yasanın 16/D maddesi hükmünde "Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ormanlar, bu yasada hüküm bulunmayan hallerde, özel yasaları hükümlerine tabi olduğu"nun belirtildiği, bu nedenle ormanlar hakkında özel yasa olan 6831 sayılı Yasa hükümlerinin uygulanması gerektiği ve 6831 sayılı Yasanın 11/1. maddesinde de orman kadastrosunun kesinleşmesinden sonra tapulu taşınmazlarda tapu sahiplerinin 10 yıllık hak düşürücü süre içinde dava açabilecekleri hükmünün bulunduğu, bu ilkelerin H.G.K."nun 08.06.2005 gün 2005/20-327-377 sayılı ve 28.06.2006 gün 2006/20-467-494 sayılı kararlarında da aynen benimsendiği anlaşılmakla, davacının zilyetliğe dayanarak açtığı davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçelerle belirtilen bölümün kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Orman Yönetimi ve Hazinenin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine 27/03/2012 günü oyçokluğu ile karar verildi.
    Dava konusu Rize, Fındıklı, ... köyü 104 ada 1 parsel sayılı taşınmaz orman niteliği ile Maliye Hazinesi adına 27.06.2008 tarihinde tespit edilmiştir.
    Kadastro tutanağının edinme sebebi sütununda; “...tapu ve vergi kaydına rastlanmayan bu parselin Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan orman vasıflı taşınmazlardan olduğu ve orman vasfını koruduğu muhtar ve bilirkişilerin müşterek beyanlarından anlaşılmakla, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 16/D maddesine göre Maliye Hazinesi adına tespiti yapıldı.” beyanına yer verilmiştir. Tutanak 28.05.2008 – 26.06.2008 tarihleri arasında askıya çıkarılmış bu süre içerisinde itiraz edilmediğinden 27.06.2008 tarihinde kesinleşmiştir. Dava konusu taşınmaza komşu 150 Ada 17, 18, 20, 21, 22 ve 23 sayılı parsellerin tutanakları ise 09.09.2008 ve 08.10.2008 tarihleri arasında ilan edilmiş ve 09.10. 2008 tarihinde kesinleştirilmiştir. İş bu dava ise 19.09.2008 tarihinde açılmıştır.
    Yukarıdaki tarihlerden anlaşılacağı üzere davacı, dava konusu orman parselinin sınırları belirlenip ilan edildiğinde, kendi taşınmazının orman içinde kaldığını anlayamamış ancak kendisine komşu yukarıda parsel numaraları belirtilen parsellerin tespitlerinin yapılması ve 09.09.2008 tarihinde ilan edilmesi üzerine kendi adına tespit edilmiş bir parsel olmadığını anlayınca kendi parselinin orman içinde kaldığını anlayarak 10. günde Asliye Hukuk Mahkemesine iş bu davayı açmıştır.
    Dosya kapsamından niza konusu parselin tespitinin 3402 sayılı Kanun’un 4. maddesine göre yapıldığı tartışmasızdır. Davacı tespitten önceki sebebe dayanarak iptal ve tescil talebinde bulunmuştur. Tutanağın kesinleştiği tarihten itibaren; davanın açıldığı 19.09.2008 tarihine kadar 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 12/3.maddesindeki 10 yıllık sukutu hak süresi geçmemiştir. Yani dava hak düşürücü süre geçmeden açılmıştır.
    Tespit 3402 sayılı Kanun hükümlerine göre yapıldığına ve bu Kanun hükümleri uygulandığına göre, iptal ve tescil yönünden açılan davaya da bu Kanun hükümlerinin uygulanması gerektiğinde şüphe yoktur. Yani iptal için açılan davada, 3373 sayılı Yasa ile değişik 6831 sayılı Kanunun 11. maddesi hükümlerini uygulama olanağı bulunmamaktadır. O halde; sadece tapulu taşınmazlarda 10 yıllık hak düşürücü sürenin nazara alınması ve süresi içerisinde açılmışsa esasa girilmesi gerektiğinin açıklanması, tapusuz taşınmazlarda zilyetliğe dayanılarak açılan iptal davalarında nazara alınmaması ve dava açılamayacağının belirtilmesini kabul 3402 sayılı Kanunun 12/3. maddesini yok farz etmek olur ki, bunu düşünmek dahi mümkün değildir.
    Somut olaya; özel kanun olan 6831 sayılı Kanunun değişik 11. maddesinin uygulanması gerektiği de düşünülemez. Zira yukarda açıklandığı gibi tespit, 3402 sayılı Kanuna göre yapılmıştır. Kesinleşen tutanaklara karşı 10 yıl içerisinde ister tapuya dayanılarak, isterse zilyetliğe dayanılarak iptal davası açılabilir. Kanunda bu yönde boşluk yoktur. Eğer tespit 6831 sayılı Kanuna göre yapılmış olsa idi, o zaman 3373 sayılı Kanunla değişik 6831 sayılı Orman Kanunu’nun 11. maddesinin uygulanması gerekirdi.
    Çoğunluğun görüşüne göre kişinin kadimden beri kendisine ait olup daha önceden kadastro geçmediği için tapusuz olan taşınmazının orman içinde bırakılmasında sadece 30 günlük kısmi ilan süresi içinde dava hakkı tanınması halinde ilgililerin dava hakkı neredeyse ortadan kaldırılmış olmaktadır. Zira kişiler kendi taşınmazlarının orman içinde kaldığını kısmi ilandan anlayamamakta ancak komşu taşınmazlarının tespit tutanakları ilan edildiğinde kendi taşınmazının orman içinde kaldığı anlamakta ve bu durumda da 30 günlük süre çoktan geçmiş olmaktadır. Bu yorumla adeta vatandaşa tuzak kurulmakta ve dava hakkı elinden alınmaktadır ki bu da evrensel hukukun genel prensiplerine aykırıdır. Ayrıca Kadastro mahkemesine dava açılabilmesi için 6831 sayılı Orman Kanunun 11. maddesinde öngörülen 6 aylık sürenin uygulanması düşünülmezken, genel mahkemelerde tapulu taşınmazlar için 10 yılık süre ile dava açılabileceğinin kabulü kanaatimce kanunların çelişkili olarak yorumlanması anlamına gelmektedir. Orman Kadastrosunun yapılması 3402 sayılı Kanun kapsamına alındığına göre dava hak ve süreleri de bu Kanuna göre belirlenmelidir.
    Dava süresinde açılmıştır. Davacı lehine zilyetlikle edinme şartları gerçekleştiği de yapılan keşif, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Davanın kabulü gerekmektedir. Mahalli mahkeme kararı onanmalıdır.
    Açıklanan nedenlerle sayın çoğunluğun bozma kararına katılamıyorum.





    Hemen Ara