Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2011/16300 Esas 2012/4607 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
20. Hukuk Dairesi
Esas No: 2011/16300
Karar No: 2012/4607

Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2011/16300 Esas 2012/4607 Karar Sayılı İlamı

     Özet:

Davacı Orman Yönetimi, 40 ada 10 parsel sayılı, 205 m2 yüzölçümlü taşınmazın 1938 yılında yapılan orman kadastrosuna göre orman sınırları içinde olduğunu ve daha sonra muhafaza ormanı statüsüne alındığını, 6831 sayılı Orman Yasası'nın 2. ve 2/B madde uygulamalarına konu olmadığını ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile orman olarak Hazine adına tesciline, davalının taşınmaza elatmasının önlenmesine, üzerindeki yapı ve eklentilerinin yıkımına karar verilmesi istemiyle dava açmıştır. Mahkeme davanın reddine karar vermiştir. Ancak Yargıtay, orman kadastrosu ve tapu kaydı konusunda yapılması gereken araştırmanın yeterli olmadığına karar vererek, dosyanın yeniden incelenmesini ve taşınmazın hava fotoğrafına yansıyan görüntülerinin açıklattırılmasını talep etmiştir.
İlgili Kanun Maddeleri:
- 3116 sayılı Yasaya göre 1938 yılında yapılıp kesinleşen orman
- 6831 sayılı Orman Yasası'nın 2. ve 2/B maddeleri
- 4785 sayılı Yasa
- 766 Sayılı Yasa'nın 46/2 maddesi
- 3402 sayılı Yasa'nın 22/1 ve 12/3 maddeleri
- Türk Medeni Yasası'nın 1023 ve 1025 maddeleri
20. Hukuk Dairesi         2011/16300 E.  ,  2012/4607 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

    Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı ... Yönetimi vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

    K A R A R

    Davacı ... Yönetimi; ..., 40 ada 10 parsel sayılı, 205 m2 yüzölçümlü taşınmazın 3116 sayılı Yasaya göre 1938 yılında yapılıp kesinleşen orman sınırları içinde bulunduğunu ve daha sonra muhafaza ormanı statüsüne alındığını, 6831 sayılı Orman Yasasının 1744 - 2896 - 3302 sayılı Yasaları ile değişik 2. ve 2/B madde uygulamalarına konu olmadığını orman statüsünün devam ettiğini özel mülkiyete konu olamayacağını ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile orman olarak Hazine adına tesciline, davalının taşınmaza elatmasının önlenmesine, üzerindeki yapı ve eklentilerinin yıkımına karar verilmesi istemiyle dava açmıştır. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı ... Yönetimi vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, kesinleşen orman kadastrosuna dayalı tapu iptali ve tescil, elatmanın önlenmesi ile yıkım istemine ilişkindir.
    Çekişmeli taşınmazın bulunduğu Belgrat Ormanında 1938 yılında orman kadastrosu yapılıp kesinleşmiş ve tapuya tescil edilmiştir. Daha sonra 1950 yılında Belgrat Ormanı Bakanlar Kurulu Kararı ile muhafaza ormanı statüsüne alınmış, 1976 yılında 6831 sayılı Yasanın 1744 sayılı Yasa hükümlerine göre 1938 yılı tahdidinin aplikasyonu yapılarak çekişmeli parsel orman sınırları içinde gösterilmiş, muhafaza ormanı olması nedeniyle 6831 sayılı Yasanın 2/B maddesi gereğince 2 ve 2/B madde uygulamasına tabi tutulmamış bu yerde 4785 sayılı Yasa hükümleri göz önünde bulundurularak orman kadastrosu bu güne kadar yapılmamıştır. Çekişmeli 40 ada 4 sayılı parsel 59 nolu kadastro parselinin ifrazı ile davalı gerçek kişi adına tescil edilmiş, 1939 yılında yapılan orman kadastrosunun aplikasyon işleminde parselin orman içinde kalması ve işlemin kesinleşmesi nedeniyle tapu kaydı üzerine “Ormanla ilgilidir” şerhi konulmuştur.
    Mahkemece yapılan araştırma ve inceleme hükme yeterli değildir. Şöyle ki; Orman Yönetiminin kesinleşen orman kadastrosuna göre dava açtığı ve mahkemece yapılan keşifte, uzman orman bilirkişi kurulu tarafından kesinleşmiş orman tahdit haritasına dayalı olarak, 02 Eylül 1986 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan 6831 sayılı Orman Yasasına Göre Orman Kadastrosu ve Aynı Yasanın 2/B maddesinin uygulanması Hakkındaki Yönetmeliğin 54. maddesi uyarınca hazırlanan Orman Kadastrosu Teknik İzahnamesinin 49. maddesinde yazılı “Orman sınır noktası ve hatların uygulanmasında tutanaklardan, orman kadastro haritasından, hava fotoğraflarından, varsa ölçü karnelerinden, nirengi, poligon, röper noktalarından yararlanılacağı, sınırlama tutanakları ile orman kadastro haritaları arasında çekişme olduğunda ölçü değerleri ve tutanaktaki ifadeler arazinin durumuna göre inceleneceği, hangisi daha çok uyum gösteriyorsa ve gerçek duruma uygun ise o esas alınacağı” hükmü ile 15.07.2004 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan Orman Kadastrosunun Uygulanması Hakkında Yönetmeliğin “Teknik İşler” başlıklı Dokuzuncu Bölümde yazılı esaslar göz önünde bulundurularak uygulama yapılması gerekir. Davaya konu taşınmaz ile aynı orman kadastro sınır hattı içinde bulunan 38 ada 7
    sayılı parsel hakkında Sarıyer 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2003/581 (Dairenin 2008/1800) sayılı ve yine 59 sayılı kadastro parselinden ifraz edilen 40 ada 11 sayılı parsel hakkında Sarıyer 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2003/583 (Dairenin 2008/17581) sayılı ve yine 40 sayılı kadastro parselinden ifraz edilen 34 ada 2 sayılı parsel hakkında Sarıyer 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2002/496 (Dairenin 2008/13365) sayılı ve yine 40 sayılı kadastro parselinden ifraz edilen 34 ada 6 sayılı parsel hakkında Sarıyer 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2007/362 (Dairenin 2009/2683) sayılı dosyalarında düzenlenen ve kararlara dayanak alınan bilirkişi raporlarında memleket haritasındaki bulgularla desteklenerek yapılan uygulama sonucu oluşturulan orman kadastro sınır hattı ile temyize konu dosyada yapılan bilirkişi uygulaması sonucu oluşturulan hattın uyumlu olmadığı anlaşılmaktadır.
    Yukarıda açıklandığı üzere, orman kadastrosuna esas alınan hava fotoğrafları ve memleket haritaları ile desteklenen orman kadastro tutanaklarındaki anlatımlara değer verilerek uyuşmazlığın çözülmesi gerekir. Tutanaktaki anlatımlardan orman sınır hattının belirlenmesi sırasında kişilere ait tarım alanları ile ormanın o günkü doğal sınırlarının esas alındığı anlaşılmaktadır. Bu sınırın belirlenmesinde en doğru yol gösterici ise yine o tarihteki hava fotoğrafına yansıyan orman ve tarım alanlarının görüntüleridir.
    O halde; mahkemece, raporu hükme esas alınan bilirkişilerce, değinilen yöntemle araştırma yapılmış, çekişmeli taşınmazın memleket haritası ve hava fotoğrafına göre konumu yöntemince belirlenmiştir. Ancak bu belgeler değil, orman kadastro haritasının uygulanması ile ortaya çıkan sonuç esas alınarak rapor düzenlenmiş, mahkeme tarafından da bu doğrultuda karar oluşturulmuştur. Yukarıda açıklandığı gibi uyuşmazlığın çözümünde en doğru yol gösterici ilk orman kadastrosunun yapıldığı tarihi taşıyan hava fotoğrafı görüntüleridir. Bu nedenle; mahkemece, öncelikle yukarıda numaraları yazılı dava dosyaları getirtildikten sonra dosya yeniden aynı bilirkişilere verilerek kendilerinden evvelce yaptıkları araştırma ve uygulamaya ve yukarıda numaraları yazılı ve Yargıtay denetiminden geçen dava dosyaları içindeki raporlar da gözönünde bulundurularak taşınmazın hava fotoğrafına yansıyan görüntülerinin açıklattırılması, bu belgelerde taşınmazın koyu renkli orman alanında kaldığının belirlenmesi halinde davacı ... Yönetiminin davasının kabulüne karar verilmesi gerektiği düşünülmelidir. Bu şekilde orman olduğu belirlenen taşınmazın,1958 yılında orman olduğu göz önünde bulundurulmadan arazi kadastro ekiplerince hata ile ikinci kere kadastrosunun yapılıp yeniden yolsuz olarak (T.M.Y.1025) tapuya tescil edildiği, ancak 766 Sayılı Yasanın 46/2 ve 3402 sayılı Yasanın 22/1. maddesi hükmüne göre ikinci kadastronun bütün sonuçlarıyla hükümsüz sayılması nedeniyle malikine mülkiyet hakkı kazandırmayacağı, T.M.Y."nın 1026. (İsviçre M.Y. 976) maddesi gereğince herhangi bir süreye bağlı kalmaksızın iptal edileceği, somut olayda 3402 sayılı Yasanın 12/3. maddesi hükümlerinin uygulama olanağının bulunmadığı, baştan beri yolsuz tescil niteliğinde oluşturulan sicil kaydının malikine davalıya hiç bir zaman mülkiyet hakkı kazandırmayacağı ve başlangıçtan itibaren yolsuz ve geçersiz olan tapu kaydının iptaline ilişkin mahkeme kararının yenilik doğuran (inşai), mülkiyet hakkını sona erdiren bir hüküm olmayıp, mevcut durumu saptayıp hukuksallaştıran, açıklayıcı, başka bir anlatımla; sicilin oluştuğu tarihten itibaren mülkiyet hakkının doğmadığını, sicilin yolsuz ve geçersiz olduğunu belirleyen bir hüküm olacağı, bu tür kayıtlarda Türk Medeni Yasasının 1023. (T.M.Y. 931 - İsviçre M.Y. 974) maddesindeki "İyi niyetle edinme" kuralının da uygulanamayacağı gözönünde bulundurularak ulaşılacak sonuca göre bir karar verilmelidir
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Orman Yönetiminin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine 27/03/2012 günü oybirliği ile karar verildi.



    Hemen Ara