Esas No: 2010/917
Karar No: 2010/3153
Karar Tarihi: 23.03.2010
Yargıtay 6. Hukuk Dairesi 2010/917 Esas 2010/3153 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı önalım davasına dair kararın temyiz incelemesi duruşmalı olarak davacılar tarafından süresi içinde istenilmekle gün tayin edilerek taraflara gönderilen davetiyelerin tebliğ edilmesi üzerine belli günde davacı vekilleri Av.... ve Av. ... geldiler, davalı vekili gelmedi. Hazır bulunanların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
Uyuşmazlık önalım hakkına konu edilen payın iptali ile davacılar adına tesciline ilişkindir. Mahkemece davanın reddine karar verilmesi üzerine hüküm davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı vekili, dava dilekçesinde, müvekkilinin ... parsel No’lu taşınmazın paydaşlarından olduğunu, davalının taşınmazda pay satın aldığını 21.11.2008 tarihinde öğrendiğini, daha öncesinde satıştan haberinin olmadığını, önalım hakkını kullanmak istediğini, önalım bedelini depo etmeye hazır olduğunu belirterek, davalı adına kayıtlı payın iptali ile davacı adına tescilini talep etmiştir. Davalı vekili, müvekkilinin taşınmazda aslında hissesine karşılık gelen dükkanları satın aldığını, gerçek satış bedelinin de tapuda gösterildiği gibi 33.000 TL değil 230.000 TL olduğunu, davalıya bu satış karşılığında aslında taşınmazdaki altı adet dükkan ile bir ara holün satıldığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Önalım davasına konu payın ilişkin bulunduğu taşınmaz paydaşlarca özel olarak kendi aralarında taksim edilip her bir paydaş belirli bir kısmı kullanırken, bunlardan biri kendisinin kullandığı yeri ve bu yere tekabül eden payı bir üçüncü şahsa satarsa, satıcı zamanında bu yerde hak iddia etmeyen davacının tapuda yapılan satış sebebiyle önalım hakkını kullanması T.M.K’nun 2. maddesinde yer alan dürüstlük kuralı ile bağdaşmaz.Kötü niyet iddiası 14.02.1951 gün ve 17 /1 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca davanın her aşamasında ileri sürülebileceği gibi, mahkemece de kendiliğinden nazara alınması gerekir. Bu gibi hallerde savunmanın genişletilmesi söz konusu değildir. Eylemli paylaşmanın varlığı halinde davanın reddi gerekir.
Olayımıza gelince; dava konusu payın ilişkin bulunduğu ... No’lu parselin paydaşlarından ... taşınmazda 40 / 254 payını 20.10.2008 tarihinde 33.000 TL bedelle davalıya satmıştır. . Davacı ise süresinde 24.11.2008 tarihinde açtığı dava ile önalım hakkını kullandığını belirtmiştir. Yargılama sırasında davalı yan satın aldığı payına karşılık taşınmazda altı adet dükkan ile ara holü satın aldığını, taşınmazın fiilen taksim edilerek kullanıldığı savunmasında bulunmuştur. Mahkemece yapılan keşif sonrasında düzenlenen 18.05.2009 tarihli bilirkişi raporunda bilirkişiler taşınmaz üzerinde zemin ve dört normal katlı bina olduğu, binanın zemin katında dükkanların, normal katlarında ikişerden şekiz dairenin yer aldığını belirerek dava konusu payın değerini hesaplamışlardır. 15.07.2009 tarihli ek raporlarında ise zemin katta davacı ve davalının fiili paylaşım durumunu tespit ettiklerini, buna göre krokide yeşil renk ile gösterilen kahvehane, tekel bayii ve dört adet boş dükkanın davalının, krokide kırmızı renkle gösterilen lokantanın ise davacının kullanımında olduğunu belirtmişlerdir. Bu rapor üzerine mahkemece fiili taksim nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir. Ne var ki bilirkişilerin ek raporlarında beyan ettikleri fiili kullanım durumu yargılama sırasında taraflarca ileri sürülmemiş, mahkeme heyetinin katıldığı keşifte de araştırılmamıştır. Bu durumda mahkemece üzerinde bina bulunan taşınmazdaki dükkan ve dairelerin kimler tarafından ne şekilde kullanıldığı, davacının ve payını davalıya satan ...’ın daha öncesinde kullandığı bir yerinin olup olmadığı üzerinde durularak, bunun için gerekirse yerinde yeniden keşif yapılıp tarafların gösterecekleri tanıkların dinlenmesi, ayrı dükkan ve daireler olarak kullanılan yerlere ilişkin elektrik, su, telefon vb aboneliklerinin araştırılması, emlak vergi kayıtlarının celp edilmesi ve tüm deliller birlikte değerlendirildikten sonra sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile HUMK.nun 428.maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA ve Yargıtay duruşması için kendisini vekille temsil ettiren davacılar yararına takdir olunan 750.-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacılara verilmesine, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 23.03.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.