Esas No: 2022/5262
Karar No: 2022/6977
Karar Tarihi: 26.09.2022
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2022/5262 Esas 2022/6977 Karar Sayılı İlamı
3. Hukuk Dairesi 2022/5262 E. , 2022/6977 K.Özet:
Davacı ile davalı arasındaki alacak (hizmet sözleşmesinden kaynaklanan) davasının mahkemece bozmaya uyularak verilen görevsizlik kararı üzerine görevli mahkemece yapılan yargılama sonucunda davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildi. Davacı, davalı tarafından hak edişlerinden kesinti yapılmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu iddia ederek, kesintinin iadesini talep etmiştir. Mahkeme, davanın kısmen kabulünü ve toplam 124.727,62 TL'nin asıl alacak ve 21.284,16 TL dava tarihine kadar işlemiş faiz olmak üzere 146.011,78 TL alacağın 124.727,62 TL'sine dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi işletilmek sureti ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar vermiştir. Ancak, davacının taleplerinin aşıldığı ve hüküm kurulurken HMK’nın 26. ve 297/2. maddelerine aykırı davranıldığı gerekçesiyle kararın bozulması gerektiği belirtilmiştir. 5510 sayılı Kanun'un 81. maddesindeki \"Bu fıkra hükümleri Kamu idareleri iş yerleri hakkında uygulanamaz\" hükmüyle kamu kurum ve kuruluşlarının söz konusu hazine yardımından faydalanamayacağı açıkça düzenlenmiştir. HMK'nın 294. maddesi gereğince mahkeme, yargılamanın sona erdiği duruşmada hükmü vererek tefhim etmeli, gerekçeli kararın tefhim tarihinden başlayarak bir ay içinde yazılması gerekmektedir.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki alacak (hizmet sözleşmesinden kaynaklanan) davasının mahkemece bozmaya uyularak verilen görevsizlik kararı üzerine görevli mahkemece yapılan yargılama sonucunda davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili, davacı ile davalı arasında 4734 sayılı Kanunu’na göre yapılmış ve 4735 sayılı kanuna göre düzenlenmiş olan 4 adet sözleşmenin akdedildiğini, yapılan sözleşmeler uyarınca hak ediş faturalarının düzenlendiğini ve davalı firmaya verildiğini, davalı idarece 25.10.2008 tarih 27035 Sayı ile Kamu İhale Kurumu’nca Resmi Gazete’de yayınlanan ‘’Kamu İhale Genel Tebliğinde Değişiklik Yapılmasına Daire Tebliğ’’in 4.maddesi gerekçe gösterilerek sözleşmeler kapsamında ödenecek hak edişlerden kesintiler yapıldığını, 5510 Sayılı Kanun’un 81.maddesinde; ‘’Bu fıkra hükümleri Kamu idareleri iş yerleri hakkında uygulanamaz’’ hükmü ile kamu kurum ve kuruluşlarının söz konusu hazine yardımından faydalanamayacağının açıkça düzenlendiğini, davalı idarenin firmanın hak edişlerinden %5’lik hazine desteğini kesme hakkının bulunmadığını, ayrıca davalı idare ile imzalanan sözleşmelerde de hak edişlerden hazine desteğinin kesileceğine dair bir hüküm bulunmadığını beyan ederek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 141.165,45 TL’nin sözleşmede belirtilen ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, davadaki taleplerini açıklayan beyan dilekçesinde de 29.03.2010 tarihinde imzalanan sözleşmeden kaynaklanan 34.060,40 TL, 24.03.2010 tarihli sözleşmeden kaynaklanan 4.465,14 TL, 05.06.2009 tarihli sözleşmeden kaynaklanan 38.792,23 TL ve 14.05.2010 tarihli sözleşmeden kaynaklanan 63.847,68 TL kesintinin iadesini talep ettiklerini beyan etmiştir.
Davalı, davanın reddini dilemiştir
Asliye Ticaret Mahkemesince bozmaya uyularak dosyada görevsizlik kararı verilmiş ve görevsizlik kararının kesinleşmesi üzerine dosya İstanbul 13.Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gelmiştir. Görevli mahkemece davacı şirketin hak edişlerinden kesinti yapılmasının 5763 sayılı yasanın amacına ve ruhuna aykırı olduğu, prim borcu kesilen işçiyi bizzat davacı şirketin çalıştırdığı ve davacı şirketin prim borçlarını ödediği, bu nedenle davalının hesaplanan prim miktarını hak edişlerden kesmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabul kısmen reddi ile 124.727,62 TL'nin asıl alacak ve 21.284,16 TL dava tarihine kadar işlemiş faiz olmak üzere 146.011,78 TL alacağın 124.727,62 TL'sine dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi işletilmek sureti ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş; karar, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-6100 sayılı HMK.’nın “taleple bağlılık ilkesi” başlıklı 26/1. maddesinde hâkimin tarafların talep sonuçlarıyla bağlı olduğu ve talepten fazlasına veya başka bir şeye karar veremeyeceği hüküm altına alınmıştır.
Somut olayda; davacının dava konusu taleplerini açıkladığı dilekçesinde 29.03.2010 tarihinde imzalanan sözleşmeden kaynaklanan 34.060,40 TL, 24.03.2010 tarihli sözleşmeden kaynaklanan 4.465,14 TL, 05.06.2009 tarihli sözleşmeden kaynaklanan 38.792,23 TL ve 14.05.2010 tarihli sözleşmeden kaynaklana 63.847,68 TL kesintinin iadesini talep ettiklerini beyan ettiği anlaşılmıştır. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda ise; 29.03.2010 tarihli sözleşmeden kaynaklı yapılan kesintinin 39.031,99 TL, 24.03.2010 tarihli sözleşmeden yapılan kesintinin 4.920,27 TL, 14.05.2010 tarihli sözleşmeden yapılan kesintinin 80.775,36 TL olduğu, 05.06.2009 tarihli sözleşmeye ilişkin kesinti yapılıp yapılmadığı hususunda herhangi bir delil bulunmadığı belirtilerek; yapılan kesintiler toplamı 124.727,62 TL olarak hesaplanmıştır. Mahkemece bu şekilde toplam 124.727,62 TL üzerinden davanın kabülüne karar verilmişse de davacının her bir sözleşmeden talep ettiği miktar ile bilirkişinin her bir sözleşme için hesapladığı miktarlara bakıldığında davacının taleplerinin aşıldığı, raporun düzenlenmesinden sonra da davacının davasını ıslah etmediği anlaşılmakla, mahkemece HMK’nın 26.maddesine aykırı olarak talepten fazlasına hükmedilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
2-6100 sayılı HMK’nın 294. maddesi gereğince mahkeme, yargılamanın sona erdiği duruşmada hükmü vererek tefhim eder. Hükmün tefhimi her halde hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçirilerek okunması suretiyle olur. Zorunlu nedenlerle sadece hüküm sonucunun tefhim edildiği hallerde gerekçeli kararın tefhim tarihinden başlayarak bir ay içinde yazılması gerekir. HMK’nın 297/2. maddesi gereğince hükmün sonuç kısmında taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların sıra numarası altında açık ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir. Bu hükümler kamu düzeni ile ilgili olup, resen gözetilir.
Anılan yasa hükümleri dikkate alındığında somut olayda; mahkemece, hüküm fıkrasının 1.bendinde; ‘’Davanın kısmen kabul kısmen reddi ile 124.727,62 TL'nin asıl alacak ve 21.284,16 TL dava tarihine kadar işlemiş faiz olmak üzere 146.011,78 TL alacağın 124.727,62 TL'sine dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi işletilmek sureti ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine’’ karar verilmiş, gerekçede ise ‘’...Davadaki talep ve harca esas değer toplam 141.165,45 TL olmakla dava tarihine kadarki işlemiş faiz alacak miktarı ise hükümde tespit mahiyetinde bahsedilmiş olup hükmedilen alacak toplam 124.727,62 TL reddedilen alacak ise 16.437,83 TL olmakla bu bedeller üzerinden vekalet ücretine hükmedilmiştir.’’ denilmiştir. Bu şekilde hüküm kurulmuş olması infazda tereddüt yaratacak şekilde müphem olup, mahkemece, açıklanan yasa hükümleri doğrultusunda infazda tereddüt yaratmayacak şekilde yeniden karar verilmesi için hükmün bozulması gerekmiştir.
3-Bozma nedenlerine göre, davalının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci ve ikinci bentte açıklanan nedenlerle temyiz edilen kararın BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, üçüncü bentte açıklanan nedenlerle davalının sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, 6100 sayılı HMK'nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK'nın 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 26/09/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.