Esas No: 2010/1839
Karar No: 2011/1784
Karar Tarihi: 01.03.2011
Yargıtay 21. Hukuk Dairesi 2010/1839 Esas 2011/1784 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Davacı, iş kazası sonucu malüliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi davacı vekilince duruşma talep edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan ve temyiz konusu hükme ilişkin dava, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 435/2. maddesinde sayılı ve sınırlı olarak gösterilen hallerden hiçbirine uymadığından Yargıtay incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasına ilişkin isteğin reddine karar verildikten sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici nedenlere göre davacı ve davalının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddine,
2-Dava, iş kazası sonucu sürekli işgöremezliğe uğrayan davacı işçinin maddi zararının giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile 35.162,22 TL maddi tazminatın 04/02/2006 kaza tarihinden itibaren yürütülecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, fazla istemin reddine karar verilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden, davalı işyerinde cam kesim ustası olarak çalışan davacının 04/02/2006 tarihinde meydana gelen iş kazasında hurda cam parçalarını konteynere attığı esnada cam parçasının gözüne gelmesi sonucunda % 19 oranında sürekli işgöremezliğe uğradığı olayda davalı işverenin % 75, davacının % 25 oranında kusurlu olduğu, ... Ticaret Odası ve ... İş Sendikası tarafından bildirilen ücretlerin toplanıp ikiye bölünmesi ile bulunan 781,72 TL nin davacının ücreti olduğu kabul edilerek maddi tazminat hesabının yapıldığı, mahkemenin gerekçesiz bir biçimde zarardan ¼ oranında hakkaniyet indirimi yaptığı anlaşılmaktadır.
İlke olarak hak sahibinin maddi zararı hesaplanırken öncelikle tazminat hesabını doğrudan etkileyecek olan sigortalının gerçek ücretinin açıkça saptanması gerekmektedir. İş kazası sonucu sürekli işgöremezliğe uğrayan işçinin veya ölümü halinde hak sahiplerinin maddi zararı işçinin gerçek net ücreti üzerinden hesaplanır. Gerçek ücret, işçinin kıdemi, yaptığı işin özelliği ve niteliğine göre işçiye ödenmesi gereken ücrettir. Gerçek ücretin saptanmasında işyeri kayıtları, ücret bordroları araştırılmalı, bordrolardan ücretin saptanamaması durumunda işçinin yaşı, kıdemi, mesleki durumu, emsal işçilerin aldığı ücret gözönünde tutulmalı, gerekirse meslek kuruluşu ve odalardan durum sorularak gerçek ücret saptanmalıdır.
Somut olayda, davacı kaza tarihindeki ücretinin 1.000,00 TL olduğunu, 175,00 TL kömür yardımı yapıldığını, işyerinde bir öğün yemek verildiğini ve servis bulunduğunu beyan ederek maddi tazminat hesabının giydirilmiş ücret üzerinden yapılmasını talep etmektedir. Davacının ücreti taraflar arasında uyuşmazlık konusu ise de bir öğün yemek verildiği ve işyerinde servis bulunduğu davalı tarafın da kabulündedir. Davaya konu iş kazasının meydana geldiği 2006 yılı Şubat ayında davacıya 480,00 TL ücret ödenmiş olup ücret ödeme belgesi altındaki imza davacı tarafından inkar edilmemiştir. Davacı gibi cam kesim ustası olan diğer işçi Deniz Yemelek"in de 2006 yılı Şubat ayı ücreti 480,00 TL" dir. Bunun yanında davacıya 2006 yılının Nisan, Mayıs ve Haziran aylarında ödenen ücret de 480,00 TL" dir. Mahkeme tarafından emsal ücretin sorulması üzerine ... Ticaret Odası kaza tarihinde cam kesim ustasının asgari ücretin % 30 fazlası ücret alacağını mahkemeye bildirmiştir. 2006 yılında net asgari ücret 380,46 TL, % 30 fazlası 494, 59 TL olup davacı işçinin imzasını taşıyan ücret ödeme belgesinde yazılı 480,00 TL aylık ücretin İstanbul Ticaret Odası tarafından bildirilen emsal ücrete çok yakın olması nedeniyle doğru olduğu, davacının kaza tarihindeki çıplak ücretinin 480,00 TL olduğu anlaşılmaktadır. Davacının imzasını taşıyan ücret ödeme belgesine göre kaza tarihinde davacının ücreti 480,00 TL olduğu halde mahkemenin ... Ticaret Odası ve ... İş Sendikası tarafından bildirilen ücretlerin aritmetik ortalaması olan 781,72 TL ücret üzerinden yapılan maddi zarar hesabına göre hüküm kurması doğru değildir.
Yapılacak iş, davacının kaza tarihindeki çıplak ücreti olan 480,00 TL ile bir öğün yemek ve servisin ekonomik değerinin ne olduğunu bilirkişiye hesaplattırmak ve bulunacak giydirilmiş net ücret üzerinden maddi zarar hesabını yaptırmaktan ibarettir.
Öte yandan maddi tazminat davalarının yasal dayanaklarından birini oluşturan B.K."nun 43.Maddesi tazminatın belirlenmesinde, hakime, kimi görevler yanında, geniş bir takdir hakkı tanımıştır. Böylece gerçekçi ve adil bir sonuca ulaşmak amaçlanmıştır. Uygulamada, kabul edildiği üzere; maddi tazminat hesapları, bilinen bir takım veriler yanında, varsayımlara da yer vererek bir sonuca ulaşır. Gerçi, insan yaşamının kutsallığı, beden ve ruh sağlığının korunması ve bu alanda uğranılan zararların, hiç bir şekilde para ile karşılanmasının mümkün olmadığı düşünülebilirse de, hukuk sisteminin başka bir giderim yöntemi öngörmemiş olması karşısında, zorunlu bu tür bir hesaplama yoluyla, zarara uğrayanın tatmini sağlanmaya çalışılmaktadır.
İşte, hakim, bu tür davalarda, sonuca ulaşırken, hesaplamaya ilişkin, maddi unsurları, tarafların kusur durumlarını, sorumluluğa ilişkin temel hukuk ilke ve esasları yanında, tarafların, sosyal ve ekonomik koşullarını hep birden değerlendirmek zorundadır. Maddi tazminatın, hiç bir zaman zenginleştirme aracı olmadığı ve özendirici nitelik göstermemesi gereği göz ardı edilmemeli ve bu arada, sözü edilen tazminatın bir tarafın zararını karşılarken, diğer tarafın, ekonomik veya ticari hayattan silinmesini gerektirecek boyutlara ulaşması önlenmelidir. Bu nedenle, tarafların ekonomik ve sosyal durumları araştırılmalı, zararı ödemekle yükümlü işverenin iş hacmi, işletmesinin büyüklüğü, kaç işçi çalıştırdığı saptanmalı, tazminatın sonuçlarına katlanıp katlanamayacağı yönünde ön bilgiler toplanmalıdır. Kısaca, tazminat belirlenirken bunun toplumda yaratacağı olumsuz durumlar göz ardı edilmemeli ve toplumsal denge ve çıkarlar da korunmalıdır. Bu durumda hakim toplayacağı kanıtlar sonucu gerektiğinde B.K"nun 43.maddesinin kendisine verdiği yetkiyi kullanmak suretiyle, hakkaniyete uygun indirim yoluna gitmeli ve tazminat belirlenmenin gerçekçi niteliğini ortaya koymalıdır. B.K"nun 43.maddesi gereğince yapılacak takdiri indirimin maddi tazminat talebinin reddine neden olmaması gerektiği diğer bir deyişle, zarar görenin maddi tazminatını ortadan kaldırır biçimde takdiri indirimin uygulanamayacağı da açıktır.
T.C.Anayasası"nın 141/3 maddesi ile HUMK"un 388.maddesine göre bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması gerektiği halde maddi tazminat miktarından hangi nedenlerle hakkaniyet indirimi yapıldığının kararda açıklanmaması isabetsizdir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde tarafların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 01/03/2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.