Esas No: 2013/12534
Karar No: 2013/26130
Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 2013/12534 Esas 2013/26130 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Davacılar, müteveffa birinin davalı doktor tarafından yapılan safra kesesi ameliyatı sonrasında gerekli tedavinin yapılmadan taburcu edilmesi nedeniyle öldüğünü iddia ederek tazminat talebinde bulunmuşlardır. Mahkeme, Adli Tıp Kurumu ve Hacettepe Üniversitesinden alınan raporlar doğrultusunda davalıların kusurunun bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir. Ancak, raporlar arasında çelişki olduğu için konusunda uzman bilirkişilerin bulunduğu bir heyete dosyanın tevdi edilerek yeniden rapor alınması gerektiği belirtilmiştir.
BK m. 386-390: Vekilin özen borcuna aykırılığa dayanan sorumluluğu
BK m. 321/1: Vekilin özen yükümlülüğü
BK m. 394/1: Vekilin vekaleti gereği gibi ifade etmemesi
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraflar avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı, ..."ün eşi diğer davacıların babaları müteveffa ..."ün davalı ... Hastanesinde davalı doktor ... tarafından safra kesesi ameliyatı yapıldığını, bir gün sonra da taburcu edilerek evine gönderildiğini, gerekli tedavi yapılmadan taburcu edilmesi nedeniyle 28/08/2008 tarihinde rahatsızlanarak, şeker komasına girdiği belirtilerek ... ... Hastanesine sevk edildiğini ve burada vefat ettiğini ileri sürerek, murislerinin ölümü nedeniyle uğradıkları zarar nediniyle ... için 1.000, 00TL maddi tazminat ile ... için 50.000,00TL, davacı ... için 50.000,00TL davacı ... için 50.000, 00TL davacı . için 50.000,00TL olmak üzere toplam 200.000,00TL manevi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini istemişlerdir.
Davalılar, manevi tazminatın haksız zenginleşme amacına yönelik olmamasının gerektiğini, murisin şeker hastalığından başka bir hastalığının olmadığının belirtilmesine karşılık daha önceden nörolojik rahatsızlıklarının olduğunu, safra kesesi rahatsızlığının da daha eskilere dayandığının sabit olduğunu, davalı doktorun başarılı bir ameliyat yaptığını, kusurlarının bulunmadığını savunarak davanın reddini dilemişlerdir.
Mahkemece, davalılara yüklenebilecek bir kusur, ihmal ve özensizliğin bulunmadığı gerekçe gösterilerek davanın reddine karar verilmiş; hüküm, taraflarca temyiz edilmiştir.
1-Bir davada dayanılan maddi olguları hukuksal açıdan nitelendirmek ve uygulanacak yasa hükümlerini bulmak ve uygulamak HUMK"nın 76. maddesi gereği doğrudan hakimin görevidir. Davacılar, yanlış tedavi uygulanması sonucu murislerinin vefat ettiği iddiası ile eldeki tazminat davasını açmışlardır. Davanın temeli vekillik sözleşmesi olup, özen borcuna aykırılığa dayandırılmıştır (BK m. 386-390). Vekil, vekalet görevine konu işi görürken yöneldiği sonucun elde edilmemesinden sorumlu değil ise de, bu sonuca ulaşmak için gösterdiği çabanın, yaptığı işlemlerin, eylemlerin ve davranışların özenli olmayışından doğan zararlardan dolayı sorumludur. Vekilin sorumluluğu, genel olarak işçinin sorumluluğuna ilişkin kurallara bağlıdır. Vekil, işçi gibi özenle davranmak zorunda olup, en hafif kusurundan bile sorumludur (BK m. 321/1). O nedenle tedaviyi üstlenen hastane ve doktorların meslek alanı içinde olan bütün kusurları, hafif de olsa, sorumluluğun unsuru olarak kabul edilmelidir. Doktor ve hastane, hastasının zarar görmemesi için, mesleki tüm şartları yerine getirmek, hastanın durumunu tıbbi açıdan zamanında ve gecikmeksizin saptayıp, somut durumun gerektirdiği önlemleri eksiksiz biçimde almak, uygun tedaviyide yine gecikmeden belirleyip uygulamak zorundadır. Asgari düzeyde dahi olsa, bir tereddüt doğuran durumlarda, bu tereddüdünü ortadan kaldıracak araştırmalar yapmak ve bu arada da, koruyucu tedbirleri almakla yükümlüdür. Çeşitli tedavi yöntemleri arasında bir seçim yapılırken, hastanın ve hastalığın özellikleri gözönünde tutulmak, onu risk altına sokacak tutum ve davranışlardan kaçınılmak ve en emin yol seçilmek gerekir. Gerçekten de müvekkil (hasta), mesleki bir iş gören vekilden, tedavinin bütün aşamalarında titiz bir ihtimam ve dikkat göstermesini beklemek hakkına sahiptir. Gereken özeni göstermeyen vekil, BK"nun 394/1. maddesi hükmü uyarınca, vekaleti gereği gibi ifa etmemiş sayılmalıdır. Tıbbın gerek ve kurallarına uygun davranılmakla birlikte sonuç değişmemiş ise, doktor ve hastane sorumlu tutulmamalıdır.
Mahkemece, dosya ... Adli Tıp Kurumu Başkanlığına gönderilmiş, ... Adlı Tıp Kurumu Başkanlığının 22/06/2011 tarih ve 1584 sayılı raporunda murisin bir gece kendi evinde kalmasının hastalığın seyrini değiştirmediği dikkate alındığında, uygulamaların tıp kurallarına uygun olduğu tedavi yapan doktorlara atfı kabil ihmal veya kusur bulunmadığının belirtildiği, ... Hacettepe Üniversitesinde görevli bilirkişilerden aldırılan rapor ile murisin gerek hastaneye yatırılması, gerek ameliyata hazırlık, gerek
ameliyat gerekliliği ve yapılan ameliyatın yeterliliği, gerekse ameliyat sonrası takip açısından her şeyin gerektiği gibi yapıldığı, herhangi bir kusur olmadığının anlaşıldığının belirtildiği, hastanın aspire etmesinin altında yatan nedenin ise kan şekeri düşüklüğüne bağlı geçici bilinç kaybı olabileceği gibi diğer nedenlerin de söz konusu olabileceği, murise otopsi yapılmadığı için ölüme yol açan organ değişikliklerinin net olarak bilinmesinin mümkün olmadığının belirtildiği, tüm raporlar ve dosya birlikte değerlendirildiğinde davalılara yüklenebilecek bir kusur, ihmal ve özensizliğin bulunmadığı belirtilmiş ise de, aynı raporda hastanın ameliyattan sonra 1. günde taburcu edilmesi, taburcu edildikten sonra akşam saatlerinde hastanın uyku eğiliminde olması nedeniyle tekrar hastahaneye yatırmamasının eksiklik olduğunu belirtmiş olduğuna göre adli tıp kurumu raporu ile üniversitdeden alınan rapor arasında çelişki bulunduğu açıktır. Öyle olunca öncelikle, mahkemece yukarıdaki ilkeler ışığında davalıların kusur durumunun net bir biçimde açıklığa kavuşturulması ve raporlar arasındaki çelişkinin giderilmesi için konusunda uzman ve akademik kariyere sahip bilirkişilerin bulunduğu heyete dosyanın tevdi edilerek, az yukarıda belirtilen ilkeler doğrultusunda dosyadaki tüm raporlar arasındaki çelişki giderilerek yeniden rapor alındıktan sonra sonucuna uygun karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, kararın bu nedenle bozulması gerekir.
2-Bozma nedenine göre tarafların sair temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: (1) nolu bentte gösterilen nedenle temyiz olunan hükmün BOZULMASINA, (2) nolu bentte gösterilen nedenle tarafların diğer temyiz itirazlarının incelenmesine gerek olmadığına, peşin alınan 24.30 TL harcın istek halinde davacıya iadesine, HUMK’nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 28.10.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.